Bu sınıfı oluşturan emekçiler, çok düşük ücretlerle, günde 12 saat ve haftada 6 gün gibi, çok ağır koşullar altında çalıştırılıyordu.
1 Mayıs 1886’da ABD İşçi Sendikaları Konfederasyonu, bu çalışma koşullarına karşı çıkarak, günde 8 saat çalışma talebiyle iş bırakma kararı aldı. Şikago’da yapılan gösterilere, yarım milyona yakın işçi katıldı. Dört gün süren bu direniş hareketi, sonunda kırıldı ve uygulanan yasal baskılarla bu tür gösterilerin tekrarlanması engellendi.
14/21 Temmuz 1889’da toplanan 2. Enternasyonal’de 1 Mayıs’ın tüm dünyada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kararı alındı. Osmanlı topraklarında ilk 1 Mayıs, 1912 yılında, Üsküp ve Selânik’teki, liman işçileri tarafından kutlanırken, Ankara’da da yine ilk kez 1922’de, resmî olarak “işçi bayramı” kutlandı.
1925 yılında başlayan Şeyh Said isyanı üzerine çıkarılan “Takriri Sükûn Yasası” ile 1935’e kadar kutlamalar yasaklandı. 1935 yılında yayımlanan “Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanunla” 1 Mayıs “Bahar Bayramı” olarak anılmaya başlandı. 50 yıllık bir aradan sonra, 1975 yılında yeniden 1 Mayıs, İstanbul’da Tepebaşı’nda bir gazinoda, kutlandı. 1975 yılındaki kutlama, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde Taksim Meydanı’nda yapıldı.
1977’de 500 bin insanın katıldığı Taksim’deki 1 Mayıs kutlamaları, maalesef tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçti. 34 kişinin öldüğü ve 136 kişinin yaralandığı bu olaydan sonra, Taksim Meydan’ı, uzun yıllar kitle gösterilerine kapatıldı. 30 yıl sonra 2009’da Bahar Bayramı, yeniden “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Taksim Meydanı, yine kontrollü de olsa kutlamalara açıldı. Ancak 2013 yılında “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” kapsamında yine yasaklandı. Çok az sayıda işçi temsilcisinin Taksim Atatürk anıtına çelenk koymasına izin verildi, kutlamalar başka alanlara taşındı.
Sonraki iki yılda, yasağa rağmen Kutlama yapmak amacıyla Taksim’e çıkan sendikalara, polisin müdahale etmesi üzerine olay Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
Anayasa Mahkemesi, 2014 ve 2015 yıllarında İstanbul Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs işçi bayramı kutlamasına yasaklanması ve kutlamak isteyen sendikalara, polisin, müdahale etmesi nedeniyle, iki ayrı “hak ihlali kararı” verdi. Karar Resmi Gazetede yayımlandı.
Bugün 1 Mayıs… Yani, İşçinin ve emekçinin bayramı… Fakat gelin görün ki; Türkiye koşullarında bugün 1 Mayıs’ ta; yoksullaştırılmış, sendikasızlaştırılmış, esnek çalışma koşullarına mahkûm edilmiş, asgari ücrete talim eder konuma getirilmiş olan işçimiz, bayram yapmak için değil, sesini duyurabilmek, elinden alınmış olan haklarını yeniden kazanabilmek için meydanlara çıkacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin, “1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak işçinin hakkıdır” dese de bu hak, yine işçiye verilmeyecek ve işçi bayramı yine bir kavganın, ayrışmanın nedeni olacaktır. Bir yanda, ana muhalefet partisi başkanının “olay çıkmayacağına ben kefilim” açıklaması ve sendikaların “bir elimizde kırmızı karanfillerimiz bir elimizde anayasa mahkemesi kararı, Taksim Meydanı’na yürüyeceğiz” açıklaması… Öte yanda ise, İstanbul valiliğinin yasaklama kararı ve içişleri bakanının açıklamaları…
Böyle gergin bir ortamda, emeğin ve emekçinin bayramını kutlamaya çalışıyoruz. 3-Y ile formüle edilen (yasaklar, yolsuzluklar, yokluklar) ile mücadele edileceği vaadiyle iktidara gelen AKP’nin 23 yıllık iktidarının sonunda bugün hâlâ bu 3Y’ NİN daha da artarak ülke gündemindeki yerini koruyor olması, tam bir kara mizah örneği.
Son söz: 1 Mayıs, sadece emekçinin değil; barış, demokrasi ve güvenli bir gelecek isteyen herkesin bayramıdır.
KUTLU OLSUN!