31 Mart'ta gerçekleşen Mahalli İdareler Seçimi geride kalırken, yaklaşık 48 milyon seçmen
oy kullandı. Ancak sığınma evlerinde kalan yaklaşık 30 bin
kadının, oy kullanacakları adreslerin
Yüksek Seçim Kurulu'nun internet sitesinden öğrenilebileceği endişesi ve güvenlik korkusuyla sandık başına gitmediği belirtiliyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, 'taşıma sandık'la çözülebileceğini belirtirterek, "Biz en son Şiddet Önleme ve İzleme Merkeziyle görüştüğümüzde, bu konuda bir takım önlemler alınacağını ve belki de bu tarzda taşınabilir sandıkla oy kullandırılacağını beyan etmişlerdi ama bu seçimde de sanıyorum bunu sağlayamadılar" dedi.
"GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE KULLANDIRILMASI MÜMKÜN"
Kadınların mağduriyetine ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, seçme ve seçilme hakkının Anayasal bir hak olduğunu hatırlatarak, "Sığınma evlerinde halen 30 bin küsur kadın kalıyor. Çocuklar da eklendiği zaman 53-54 bini buluyor bu sayı. Bütün Türkiye çapında da 144 tane kadın sığınma evi var. Seçme ve seçilme hakkı bir anayasal hak. Dolayısıyla sadece güvenlik nedeniyle kadınların bunu kullanamaması gerçekten çok üzücü. Haklı kadın da, kendi kayıtlı olduğu yere gitmek istemeyebilir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)'nde olmayabilir, o sırada sığınma evinde olabilir. Dolayısıyla bunların hepsinin bertaraf edilerek birtakım tedbirler alınıp, kadınların kullanmak istedikleri bu haklarının rahat bir şekilde, güvenli bir şekilde kullandırılması mümkün" dedi.
Eroğlu, sığınma evlerine taşınabilir sandık götürülerek mağduriyetin çözülebileceğini belirterek, "Gerekli güvenlik önlemleri alınırsa kendi adreslerinde, kayıtlı oldukları yerde kullanabilirler ama bu sağlanamadığı takdirde, ki bunu sağlayacak olan devlettir, aslında taşınabilir sandıkla bu kadınlara sığınma evlerinde oy kullandırılması mümkün. Bu da yasal olarak mümkün olan bir şey. Dolayısıyla burada yapılması gereken daha öncesinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bu konuda gerekli tedbirleri alarak, Nüfus Müdürlükleriyle görüşmeler yaparak, bu kadınlar için özel bir yer sağlayıp ya da sığınma evine taşınabilir bir sandık götürüp, orada tamamına oylarını kullandırması çok mümkün. Biz en son Şiddet Önleme ve İzleme Merkeziyle görüştüğümüzde, bu konuda bir takım önlemler alınacağını ve belki de bu tarzda taşınabilir sandıkla oy kullandırılacağını beyan etmişlerdi ama bu seçimde de sanıyorum bunu sağlayamadılar henüz" diye devam etti.
"ASLINDA EN KOLAYI TAŞINABİLİR SANDIK"
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün açıkladığı rakamlara göre sığınma evinde kalan kadın sayısını açıklayan Şükran Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"30 bin 688 gibi bir sayı, bu 144 sığınma evinde kalan kadın sayısı. Bunun da sanıyorum 12-13 bini İstanbul'da olmalı. Çünkü İstanbul konusunda net bir rakam yok elimizde. Ama kadınların sığınma evlerinde kalma süreleri var, onun için de bu sayılar değişebiliyor. En son Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün açıklaması bu şekildeydi, sayıyı oradan aldım ben de. Dolayısıyla bu sayı arada bir değişebiliyor, çünkü kadınlar çocuklarıyla birlikte 3 ay kalabiliyorlar biliyorsunuz. 3 ay sonra, bir 3 ay daha uzatılabiliyor. Daha sonrasında da onlar, yeni bir hayat kurmak üzere sığınma evlerinden çıkıyorlar. Tabii bu konuda elimizde bir istatistik yok. Ne kadarı kullanabiliyor, ne kadarı kullanamıyor, ne kadarı kullanmak istiyor ve kullanamıyor. Bunları bilmiyoruz. Çünkü bu konuda yapılmış bir istatistik maalesef ki elimizde yok ama büyük bir çoğunluğunun kullanamadığını düşünüyoruz. Çünkü bir sığınma evindeki kadın zaten ciddi güvenlik korkusu, endişesi ve tehlikesi nedeniyle orada yaşıyor. Dolayısıyla kalkıp da, oradan çıkıp, tekrar kendi olduğu yere gitmesi riskli. Orada her an tanıdık biriyle ya da eşi tarafından takip edilerek ya da yakını tarafında, aile bireyi tarafından takip edilerek ciddi bir olay yaşaması mümkün. O nedenle bu konuda farklı önlemler alınması gerekiyor. Dediğim gibi taşınabilir sandıklar ya da onlar için özel bir bölgede kullandırma, sadece kadınların kullanacağı. Bunun sağlanması çok zor bir şey değil, aslında en kolayı taşınabilir sandık olayı" diye devam etti.
"GEÇMİŞİYLE TÜM BAĞINI KESMESİ GEREKİYOR"
'Kimlik karartma' uygulamasına başvurarak yeni kimlik kartı ile birlikte tüm bilgileri mahkeme kararı ile değiştirilen kadınların oy kullanmakta bir sorun yaşamadığını kaydeden Eroğlu, şöyle konuştu:
"Şiddet mağduru kadınların güvenliklerini korumak için uygulanan 'kimlik karartma', eğer kadın tabii ki çok ciddi bir ölüm tehdidi altındaysa veya ailesinde bir ölüm kararı verilmiş ve kaçmışsa uygulanıyor. Bu takdirde onun kimlik bilgilerinin gizlenmesi ve kimliğinin değiştirilmesi yönünde mahkemeden karar alıyoruz. Mahkeme bu yönde karar verdiğinde, emniyette aile içi şiddetle mücadele birimleri var, o birimler bu kadının tüm kimlik bilgilerini, tabii ki çocukları varsa çocuklarının da tüm kimlik bilgilerini değiştiriyorlar ve ona yeni bir kimlik, yeni bir yaşam alanı, tabii ki kendisi istediği takdirde il dışına da çıkabiliyor veya bulunduğu il içerisinde farklı bölgelere gönderilebiliyor. Farklı bir kimlikle yeni bir hayata başlıyor. Tabii ki burada da güvenliğinin sağlanması için aslında kadının, geçmişiyle tüm bağını da kesmesi gerekiyor. Ailesiyle, arkadaşlarıyla, çevresiyle olan tüm ilişkilerini kesmesi gerekiyor ki ona ulaşılması mümkün olamasın. Kadınlar bunu genelde yapıyorlar ama bazı kadınlarda da sıkıntı yaşandığını emniyet birimlerinden öğreniyoruz"
"KADINLARIN ÜST GÖREVLERDEKİ TEMSİLİYETİ ÇOK DÜŞÜK"
"Türkiye'de kadının temsiliyet oranına da değinen Eroğlu, Meclis'te sadece yüzde 14,8 kadınların temsiliyet oranı. Geçmişte sadece 3 büyükşehir belediye başkanı kadındı, bunun dışında kadın belediye başkanı yok. Şu anda da sanıyorum 1 veya 2 tane olsa gerek, henüz tam olarak açıklanmadığı için. Çok ciddi oranda kadınların siyasette, eğitimde, mesela şu anda hala 2 milyon 799 bin okuma-yazma bilmeyen kadın söz konusu. Aynı şekilde üniversite mezunu sayısı çok düşük kadınlarda. Kadınların üst görevlerdeki temsiliyeti çok düşük" dedi.
"ATATÜRK BU ÜLKENİN KADINLARINA ÇOK CİDDİ BİR HAK VERDİ"
Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının birçok ülkeden daha önce tanındığını belirten Eroğlu, "Bizde 1934'te seçme ve seçilme hakkı tanındı kadınlara. O zamanlar inanın İsviçre'de bile kadınların henüz seçme ve seçilme hakkı yoktu, İskandinav ülkelerinde yoktu. Yani Atatürk gerçekten bu ülkenin kadınlarına çok ciddi bir hak verdi. Dedi ki 'Siz burada, erkeklerle birlikte bu mecliste olmalısınız ve temsil edilmelisiniz.' Ama maalesef ki yıllar içerisinde çok fazla erkek egemen bir anlayış ve iktidar hakim olmaya başladı. Dolayısıyla kadınlar, elde ettikleri haklardan da geriye doğru gitmeye başladılar." ifadelerini kullandı. (Kaynak: Sondakika.com)
Editör: Haber Merkezi