Günümüzde ülkemizde anayasal haklar arasında yer alan dilekçe ve bilgi edinme haklarının, daha hızlı ve daha kolay kullanımını sağlayıp, nitelikli bir hizmet için oluşturmak amacıyla elektronik kamu hizmeti aracı CİMER  (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) hizmet vermektedir. CİMER aracılığı ile kamu yönetiminin eylem ve işlemleri hakkında vatandaşların görüş, şikâyet ve önerilerini alınmakta ve kısa sürede çözümlenmesi hedeflenmektedir. Peki, Osmanlı Devletinde şikâyet konusunda nasıl bir sistem vardı? Osmanlı bürokrasisi, taşradaki küçük yerleşim yerlerindeki şahısların veya toplumun ihtiyaç ve sorunlarını nasıl öğrenip karşılıyordu? Bu duruma ait izlenen yol nasıldı? Bu durumu özetlemeye çalışalım. Osmanlı Devletinde kişilerin haksızlığa uğradıklarını düşündükleri konunun tekrar değerlendirilmesi için arz sunma hakları vardı. Haksızlığa uğradığını düşünen kişiler veya topluluklar şikâyetlerini en alt makamdan başlayıp en yükseğe yani Divan-ı Hümayun’a kadar kullanabiliyorlardı. Kadın, erkek, Müslüman, Gayrimüslim, asker ve esnaf vb. şikâyette bulunabilme hakkına sahipti. Asker kişiler şikâyet dilekçelerinde arz ederim, sivil kişiler ise arz-ı hâl ederim ifadesini kullanırlardı. Yönetim sosyal devlet anlayışı gereği ve halk nezdinde adaletin tesis edilmesi için, ilgili birimlere halkın şikâyet haklarını kullandıklarında hoş görülüp asla rencide edilmemeleri gerektiğini bildiriyordu. Halktan gelen şikâyetlerin karara bağlandığı en üst makam Divan-ı Hümayun idi. Buraya yapılan başvurular sultana yapılmış gibi sayılırdı. İlgilinin uğradığı zarar veya kendisine yapılan haksızlık ile ilgili kadılara yaptığı başvurular ile kadılar tarafından görülen davalar da davacılar veya davalılarının isteği üzerine Divan-ı Hümayun’da değerlendirilirdi. Divan-ı Hümayun yürüttüğü siyasî ve idarî görevlerin yanında bu incelemeleri yaparken, bir nevi temyiz görevleri de olan bir yüksek mahkeme işlevi görmekteydi. Divan-ı Hümayun’da değerlendirilen şikâyetler 1649 yılına kadar ferman, berat ve hükümler gibi “Mühimme defterleri”ne kaydediliyordu. Fakat 1649 yılından sonra sadece devlete ait olan işler mühimme defterlerine kaydedilirken, şahsî davalara ait hükümler, arazi, sınır, su, mera, yaylak, kışlak ihtilafları ve alacak verecek konuları,  mülkî, askeri ve memurlarla alâkalı şikâyetler yeni oluşturulan “Şikâyat defterleri”ne kaydedilmiştir. “Şikâyât def­terleri”ndeki kayıtlarda, hemen her kesimden insanın şikâyet için taşradaki küçük idareci ve makamlardan başlayarak padişaha kadar yetkili her makama arz sunduğu görülmektedir. Yapılan şikâyetler incelenir ve bir haksızlık söz konusu ise hüküm bozularak yeni hüküm için durum kadıya iletilir ve çözümün bu karara göre gerçekleştirilmesi sağlanırdı. Bu durum Osmanlı Devleti’nde “arz-ı halciler” adlı bir meslek grubunun oluşmasını neden olmuştur.

Thomas Allom’un Arzuhalci konulu gravürü

Mustafakemalpaşa Atatürk Anıtı ve Heykeltıraş “Mustafa Nusret Suman” Mustafakemalpaşa Atatürk Anıtı ve Heykeltıraş “Mustafa Nusret Suman”
  Şikâyetler 1742 yılından itibaren ise her eyalet için oluşturulan göre ayrı defterlere yazılmaya başlandı. Bu defterlere “Ahkâm defterleri” denildi. Osmanlı Arşivi dışında, yurtdışında da iki adet “Şikâyat defteri” bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Avusturya Millî Kütüphanesindedir ve 1675 tarihlidir. İkincisi ise Almanya Dresden kütüphanesinde bulunmaktadır.

Kirmasti (Mustafakemalpaşa)

  1671 ve 1672 yıllarına ait “Şikâyat defteri”nde Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinden gelen şikâyetler vardır. 1881 yılına kadar Mihaliç’in Sincan Nahiyesine bağlı olarak idare edilen ilçemiz Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) ait şikâyetler de bu defterde yer almıştır. Kirmasti’den başvurusu yapılan ve incelenerek karara bağlanan bu şikâyetlerin neler olduğuna bakalım. Birinci şikâyet konusu 1671 Temmuz ayına aittir ve bu konu Şikâyat defterinde iki defa yer almıştır. Şikâyette; Kirmasti halkının her sene ektiği karpuzun yetişmesinden sonra arabalara koyulup iskeleye götürüldüğünü, fakat Kirmasti kazasına bağlı (günümüzde de var olan) Kadı-Ormankadı-, Ayas, Sünnük,  Paşalar, Sincan, Hacı-Ali- ve İlyasçılar ile (günümüzde var olmayan)  Temircü, Büyük Kefere, Yerçik, Görilçe, Cedeler, Malaki ve Kılaklı köyleri ahalisinin karpuzların nakline engel olması üzerine şikâyet meydana gelmiştir. İnceleme sonrası karpuzların nakline engel olunmaması ve verilen emire göre hareket edilip muhalefet olunmaması için gerekli tedbirlerin alınması Mihaliç ve Kirmasti kadılarına bildirilmiştir. Buna rağmen aynı durum ve şikâyetin ertesi yıl yine devam ettiğini görüyoruz. Çünkü aynı konu ile ilgili ikinci şikâyet 1672 yılının Nisan ayında tekrar şikâyet defterlerinde yer almıştır. Yine sorunun çözümü için gerekli tedbirlerin alınması konusunda Mihaliç ve Kirmasti kadıları ile naiplere de hüküm bildirilmiştir. İkinci şikâyet ise 1672 Mart ayına aittir. Mihaliç’e bağlı Kirmasti kazasında mütesellimler tarafından hazineye toplanan vergilerin eksik ve bozuk ayar akça ile ödendiği tespit edildiğinden bu durum şikâyet edilmiştir. Bu eksik ve bozuk ayar akça ile ilgili şikâyet incelenmiş ve şikâyetin doğru olduğu tespit edilince vergilerin eksik ve bozuk ayar akçe olarak toplanmayıp gerçek değerinde ve tam akça olarak toplanması gerektiği Mihaliç ve Kirmasti naiplerine bildirilmiştir. Üçüncü şikâyet 1672 yılı Mayıs ayına aittir. Matbah emini Hüseyin’e maliye tarafından verilen emri şerif gereği geçici vergilerin toplamasında toplumdaki bazı kişilerin mani olması şikâyet edilmiştir. Bu nedenle gönderilen mübaşir vasıtasıyla gereken tahsilatın yapılması için Mihaliç, Kirmasti ve Atranos kadılarına hüküm yazılmıştır. Dördüncü şikâyet 1672 yılı Haziran ayına aittir.  Kirmasti’den Abdullah isimli kişi, Mihaliç kazası sakinlerinden Benli Ahmet, Ağyar Mehmet ve Şahin isimli kişilere, yine Çaltılıbük köyü sakinlerinden Veli, Deveci Mehmet ve Deli oğlu Mehmet ise Kirmasti kazası sakinlerinden Karamanlı Bektaş namındaki kişiye faizsiz olarak borç verdiklerini, fakat paraları talep etmelerine rağmen alamadıklarını ayrıca borçlarını vermemekte inat ettiklerini şikâyet etmişlerdir.  Bu nedenle konunun araştırılıp açıklanan tarzda halledilmesi, Mihaliç ve Kirmasti kazaları kadı naiplerine ve Mihaliç kazası yeniçeri serdarına emredilmiştir. 350 yıl önce Osmanlı Devleti’nde küçük bir taşra yerleşimi olan Kirmasti halkının karşılaştığı sorunlar ve şikâyetlerinden küçük kesitler aktararak o dönemi yansıtmaya çalıştım. Şikâyetsiz ve mutlu günler dileklerimle. Halit ERSÖZ
Editör: Haber Merkezi