İlk Osmanlı tarihçilerinden birisi olan ve “Tevârih-i Âl-i Osman” adlı eserin yazarı Âşıkpaşazâde, 1392 yılında Çorum Mecitözü Elvan Çelebi köyünde doğdu. Asıl adı Derviş Ahmet’tir. Büyük dedesi Âşık Paşa’ya nispetle Âşıkpaşazâde adı ile tanınmıştır. Âşık Paşaoğlu el-Hâcc Ahmet olarak ta anılır. II. Murad’a katılmak için ayrıldığı 1422 yılına kadar Elvan Çelebi köyünde dervişler arasında yaşadı. Daha sonra II. Murad’ın bazı seferlerine katıldı. 1438 de hac dönüşü Balkanlar’a yerleşip Üsküp’te Rumeli sancak beylerinden İshak Bey himayesine girerek onunla akınlara katıldı. İkinci Murad’ın Macaristan seferinden sonra Edirne’ye yerleşti. II. Murad Han’ın Balkanlar’da yaptığı askeri seferlere de katıldı. 1448 de yapılan İkinci Kosova savaşı ve 1453 İstanbul fethinde hazır bulundu. Fetihten sonra ise İstanbul’a yerleşerek talebe yetiştirdi. Fatih Sultan Mehmet'ten bazı ihsanlar gördü. Hayatının son dönemlerinde Osmanlı Tarihini yazmaya başladı. Âşıkpaşazâde, kitap yazmaktaki amacının Osmanlı ailesinin menşeini, asıl yurtlarını, göçlerini ve fetihlerini anlatmak olduğunu ifade eder. Bazı tarihçiler ise Âşıkpaşazâde’nin asıl hedefinin Ede-Bali’nin ve kendi ailesinin, Osmanlı Hanedanı’nın ortaya çıkmasında ve kurulmasında nasıl önemli bir rol oynadığını anlatmak olduğunu iddia ederler. Âşıkpaşazâde kitabının ilk bölümlerini naklederek,  II. Murad ve Fatih dönemlerini ise bizzat kendi gözlemlerine dayanarak yazmıştır. Kitabının çoğunluğu yurt dışında olmak üzere 10’nun üzerinde yazma nüshası ve 3 ayrı neşri bulunmaktadır. Âşıkpaşazâde’nin 1484 yılında öldüğü tahmin edilmektedir. Mezarı da İstanbul’da büyük dedesi Âşık Paşa adına inşa ettirdiği cami hazîresindedir.

Âşıkpaşazade Tarihi

14.yy ikinci yarısında Erzurum ile Doğu Anadolu bölgesi Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Kadı Burhaneddin Devletleri arasındaki mücadele ile bölgedeki Ermeni ayaklanmaları nedeni ile çok çalkantı içerisinde idi. Bu dönemde bölgede yaşayan Ehli-i Beyt mensubu Halil Divani ailesinin fertleri bu kargaşadan dolayı Bursa civarına göç ederler. Bu aileden Seyyid Ahmet Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) yerleşir. Seyyid Ahmet’in oğlu Seyyid Velâyet 1451 yılında Kirmasti’de dünyaya gelir. Seyyid Velâyet’in çocukluğu ve ilk eğitim yılları Kirmasti’de geçer. Kirmasti’den hangi tarihte ayrıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte, ailesiyle 16 yaşında İstanbul’a geldiği düşünülmektedir. Seyyid Velâyet İstanbul’da aklî ve naklî ilimlerin eğitimleri ile Fatih Sultan Mehmet’in hocalarından Molla Gürani’den Hadis dersleri aldı. Dönemin önde gelen Zeyniyye şeyhlerinden tarihçi Âşıkpaşazâde’nin öğrencisi oldu. Onun hizmetinde bulunup ondan feyz aldı ve 1470 yılında da Hocası Âşıkpaşazâde’nin kızı Rabia Hatun’la evlendi. Yedi erkek ve bir kız çocuğu oldu. Fakat çocuklarından dördü bebek yaşta vefat etti. İlk defa hacca gittiği 1475 yılında annesi Sitt bint’i kaybetti. Babası Seyyid Ahmet ise 23 Mart 1481 tarihinde vefat etti. Seyyid Velâyet 1484 yılında Âşıkpaşazâde’nin ölümünden sonra tekkenin şeyhliğini üstlendi. Geri kalan hayatını yüksek derece sahibi bir âlim olarak Fatih’in Haydar semtindeki tekkede geçirdi. Seyyid Velâyet, herkese iyi davranan güler yüzlü ve hoşsohbet bir kişi idi. Sultan ve vezirler onu ziyaret ettiler. Dönemin diğer meşâyihi gibi iktidar zümreleriyle yakın ilişkiler kurdu. II. Bayezid’in iltifatına mazhar oldu. Padişah ve kızı Fatma Sultan, Seyyid Velâyet’in tekkesine vakıflar tahsis etti. Seyyid Velâyet, sultanın sarayında “damad-ı veled-i Âşık Paşa” olarak tanınıyordu Dostu olan II. Bayezid’in, oğlu Yavuz Sultan Selim tarafından tahttan uzaklaştırılması devrin meşâyihi gibi Seyyid Velâyet’in de tepkisine neden olmuştur.  II. Bayezid’in tahtı teslim etme hususunda tereddüt etmesi üzerine Yavuz Sultan Selim dönemin şeyhlerini kendisine destek için çağırmıştır. Şeyhlerin çoğu olumlu cevap verdiği halde Seyyid Velâyet mesafeli davranınca, zorla Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkarılmış ve bu görüşmede Seyyid Velâyet Yavuz Sultan Selim’e “Saltanatın kendisine nasip olacağını” düşündüğünü ifade etmiştir. Seyyid Velâyet Aralık 1522 de 71 yaşında İstanbul’da vefat etti. Şeyhülislâm Zenbilli Ali Cemali Efendi’nin kıldırdığı Cenaze namazına, âlim ve Salih birçok kimse katıldı. Vasiyeti gereği evinin yakınındaki mescidin bahçesindeki türbeye defnedildi. Vefatından sonra tekkenin şeyhliğini oğlu Derviş Mehmed üstlendi. 20. yüzyıl başlarına kadar faal durumda olan zaviye ve tekke 1918 yılında çıkan yangında yanmış ve günümüze kadar gelememiştir.

Şeyhülislâm Zenbilli Ali Cemali Efendi

 

Seyyid Velâyet’in Türbesi

Mustafakemalpaşa Atatürk Anıtı ve Heykeltıraş “Mustafa Nusret Suman” Mustafakemalpaşa Atatürk Anıtı ve Heykeltıraş “Mustafa Nusret Suman”
  Seyyid Velâyet’in türbesi kare planlı ve taş örgülüdür. Doğu cephesindeki mermer söveli ve basık kemerli giriş kapısının üzerinde istifli sülüsle yazılmış bir kitabesi vardır. Kuzey cephesi kapalı olup, diğer cephelerde iki sıra halinde altışar pencere vardır. Türbenin içinde Seyyid Velâyet ait bir lahit ve 12 kabir bulunmaktadır. Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa) doğmuş ve yetişmiş Seyyid Velâyet’in, İstanbul Suriçi Fatih Cibali Mahallesi Şair Baki Sokağında ve Âşık Paşazade Camisi karşısında bulunan türbesini ziyaret etmeniz dileği ile ülkemize ve Tüm Mustafakemalpaşa halkına mutlu bayramlar dilerim. Halit ERSÖZ
Editör: Haber Merkezi