O, meşruti monarşiden cumhuriyete, ümmetten millete, kulluktan özgür bireyliğe geçişimizi sağlayan, 57 yıllık kısa hayatında, kendini vatanına ve milletine adamış gerçek bir liderdir.  Amerikalı psikiyatri profesörü Arnold M. Ludwig tarafından 2002 yılında, 20. Yüzyılda yaşamış, 199 ülkeden seçtiği 2000’e yakın lideri, 11 farklı ölçüt üzerinden değerlendirmiş ve yaptığı eleme sonunda bu sayıyı 137’ye düşürmüştür.

İlk elemeyi geçen bu 137 lideri bir kez daha puanlamaya tabi tutan Prof. Ludwig, 31 puanla, listenin en başında yer alan ATATÜRK’Ü 20. Yüzyılın, en büyük lideri olarak seçmiş ve bu çalışmasının sonuçlarını ABD meclis televizyonu yayını ile tüm dünyaya duyurmuştur. Profesörün bu çalışması aynı yıl yayımlanan  “Dağın Kıralı: Siyasi Liderliğin Doğası” adlı kitabı ile de okurlara ulaştırılmıştır.

O, 35 farklı ülkede heykeli olan, 120 cadde ve 35 meydana adı verilen dünyamızdaki ilk ve tek liderdir. Dünya O’nu böyle görüyor, böyle değerlendiriyor ve böyle takdir ediyorken; peki biz, o büyük insanı yeterince tanıyor ve takdir edebiliyor muyuz?  

Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıranların, ulusal bayramlarda ve özellikle 10 Kasımlarda Anıtkabir’e akan milyonların yanında; son zamanlarda aykırı seslerin de giderek yükseldiğini, Atatürk karşıtlarının giderek çoğaldığını ve daha görünür olduklarını, görmek hiç şüphesiz sevenlerini üzüyor. 

İçimizde, üzülmeyenlerin olduğunu da görüyor ve biliyoruz. Heykellerine saldıran meczuplar(!) Cumhuriyetin 80 yılını “reklam arası” diye niteleyen, o 80 yıllık süreç sona ermiş gibi algı yaratarak, “parantez kapandı” diye sevinç naraları atarak bu yolla kendilerine ikbal yollarını açmayı uman kifayetsiz muhteris siyasetçiler, devrim ve ilkelerini hiçe sayan saltanat, hilâfet ve şeriat özlemcileri… Öte yandan, etnik kimliklerinin ve dillerinin resmi dil olarak anayasada açıkça tanınmadığı gerekçesiyle öne çıkan ayrılıkçılar… Mustafa Kemal’i, yeterince devrimci olmadığını, üstyapı devrimleriyle yetindiğini gerekçe gösteren solcular…  Hani diyor ya o halk türküsünde:” Vallahi güzellerin düşmanı çoktur.” Maalesef, İyilerin de öyle…     

Peki, sormamız gerekmez mi, ne oldu, neden oldu, nasıl oldu da bu toplum buralara geldi? Bu ülkenin kurucu liderine bu kadar yabancılaşabildi? Hadi eğri oturup doğru konuşalım. Bu durumu biz kendi ellerimizle yarattık. Atatürk’ü her yıl andık; ama anlayamadık. O’nu, içinde yaşadığı zorlu dönemin koşulları içinde değerlendiremedik.  O’nun büyüklüğünü dünya anladı; ama biz anlayamadık ve anlayamadığımız için, genç nesillere de anlatamadık.   

Halim Yağcıoğlu’nun “Atatürk’ten Son Mektup” adlı şiirinde dile getirildiği gibi…

Siz, beni hâlâ anlayamadınız

Ve anlamayacaksınız çağlarca da…

Hep tutturmuş, “yıl 1919 Mayıs’ın 19’u” diyorsunuz

Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.

Mustafa Kemal’i anlamak bu değil

Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda.

Hâlâ oturmuş on kasımlarda bana ağlıyorsunuz.

Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın!

Uluslar fethine çıkıyor uzak dünyaların

 Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil.

Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Ne diyordu Mustafa Kemal?

“Ben manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde aklın ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

Başkan Mutlu Turgut Yerinde İnceledi Başkan Mutlu Turgut Yerinde İnceledi

Tek başına bu söz bile, Atatürk’ün bizlerden ne istediğini, yeterince açıklıyor. Yapılması gereken şudur: artık anlamalıyız ki; Mustafa Kemal’i ANMAKTAN daha önemli olan, O’nu ANLAMAKTIR. Bunun için yapılması gereken, Atatürk’ün, sosyal medyada bolca paylaşılan, bağlamından koparılmış kısacık sözleri ve NUTUK adlı eseri ile yetinmeyip, SÖYLEV ve DEMEÇLERİ mutlaka yeniden okumalıdır. .

Son olarak, daha ileri bir okuma için, yeni bir kitap önermek isterim:

(ATATÜRK: Kurucu Felsefenin Evrimi) Yazar: Prof. Zafer Toprak. İş Bankası Yayınları.

Editör: Haber Merkezi