Sınava Doğru - 1. Bölüm Sınava Doğru - 1. Bölüm
Babalar çocuklarının çok başarılı bir öğrenci olmasını ister. Zamanının çoğunu çocuğunu ders çalıştırmak için ayırır, düzenli olarak öğretmenleriyle görüşür. Bilgisi yeterli değilse para harcar, dershaneye gönderir, özel ders aldırır. Babalar çocuklarının iyi ahlâklı olmasını ister. Örnek bir birey olması için çalışır. Yalan söylememeyi, dürüst olmayı, dedikodu yapmamayı, yardımseverliği çocuklarına aşılar. İyi insan olursa, çevresinin ne kadar geniş olacağını, dostları sayesinde hayattaki zorlukları aşabileceğini çocuklarına anlatır. Babalar yürüme engelli oğlunu günde 5 km yürüyerek sırtında okula götürür. Görme engelli kızına ders kitaplarını okuyarak üniversiteyi dereceye bitirtir. Zihinsel engelli oğlundan sırf “babacığım” kelimesini duyabilmek için gecesini gündüzüne katar. Babalar çocuklarına kitap okuma alışkanlığını kazandırmak ister. Kitap okumanın önemini bilir. Toplumda saygın bir birey olmanın, hatta “birey” olabilmenin kitap okumaktan geçtiğini çocuklarına anlatır. Onlara küçüklüğünde sürekli resimli kitaplar alır. Kitap okursa, onları ödüllendirir. Hatta kitap okumayı sevmeleri için, kitabın ilk sayfalarını yüksek sesle kendileri okuyup, kitabın devamını okumaları için çocuklarını meraklandırır. Wi-fi şifresini kitapta geçen bir sözden seçtiği de olur! Babalar kızlarını istedikleri adamla evlendirmezler. Erkekleri iyi tanıdığı için, bir bakışta, bu adamın kızını mutlu edip edemeyeceğini anlar. Kızı çok üzülse de, böyle yaptığı için kendisi daha çok üzülse de çocuğunun mutluluğu için buna katlanır. Kızı kendisini dinlemeyip, bu evliliğe yaparsa asla ona küsmez. Pişman olduğunda yine ona kucak açar, asla ortada bırakmaz. Babalar, okulda arkadaşından dayak yiyen oğluna bir dayak da kendisi atar J Amacı, oğluna kendisini savunmayı zor kullanarak öğretmektir. Arkadaşı tekrar sataştığında, oğlu bir dayak da babasından yememek için mecburen karşılık verecek, böylelikle zaman içerisinde kendisini savunmayı öğrenecektir. Babalar kızlarının kıyafetine, görüştüğü arkadaşlarına, eve giriş-çıkış saatlerine karışır. Amacı, eziyet etmek değil, onu kötü insanlardan korumaktır. Babalar çocuklarının dindar olmasını isterler. Gerçek mutluluğunu ölümden sonraki hayat olduğunu bilir ve evlatlarına babalık vazifesi olarak dini eğitimi layıkıyla vermeye çalışırlar. Cuma namazlarına, bayram namazlarında oğullarını yanlarında götürürler. Babalar çocuklarının mutsuz olmaması için, kötü giden evliliklerini sürdürmeye çalışırlar. Annesiyle babası ayrılmış çocukların ne kadar problemli olduğunu bilir. Sırf çocuğu mutsuz olmasın diye, birlikte yaşamaya “artık” yüzünü bile görmek istemediği kişiyle aynı evi paylaşmak zorunda kalır. Babalar çocuklarının sigara, alkol, kumar gibi kötü alışkanlıkları olmaması için uğraşır. Kendisi de bu illetlere bulaşmış birisi olarak, zararlarını en iyisi o bilir. Kimi zaman kızarak, kimi zaman da güzellikle anlatmaya çalışarak çocuklarını vazgeçirmeye çalışırlar. Babalar çocuklarının ileride maddi sıkıntı çekmesini istemezler. Çocukları daha çok küçükken yatırım yaparlar. Arsa, arazi, dükkân alarak, çocuklarına güzel bir gelecek kurmayı hayâl ederler. Gerekirse ek iş yapar, gece-gündüz uyku bilmeden çalışırlar. Sadece ve sadece çocuklarının başkalarının çocuklarından eksiği olmasın isterler. Babalar çocuklarını yaz tatillerinde sanayiye çalışmaya gönderirler. Ya da bir esnafın yanında çalıştırırlar. Hayatı öğrenmenin, zorluklarla başa çıkmanın ancak hayata erken atılarak mümkün olduğunu bilirler. Başta eziyet gibi gelse de, çocukları büyüyünce babalarının ne kadar doğru yaptığını anlarlar. Babalar çocuklarının meşhur bir müzisyen, sanatkâr, sporcu olmasını isterler. Okul okumaya istekli değilse bile, yeteneğinin kendilerini götürdüğü yere gitmesini isterler. Babalar çocuklarının çekingen, içine kapanık yetişmesinden çok korkarlar. Özgüven sahibi olmaları için, vakitlerinin neredeyse tamamını çocuklarıyla geçirirler. Araba kullanmayı öğretir, sinemaya götürürler. Kahveye giderken, seyahat ederken, maça giderken çocuklarını hep yanlarında götürürler. Özgüven sahibi çocuklar, babalarıyla aynı takımı tutarlar! Babalar yanlış olduğunu bilseler de çocuklarının istediği her şeyi alırlar. Çünkü kendisi küçükken yokluk çekmiştir. Çocuklarının, hayatı başkalarına özenerek geçirmesini istemez. Babalar çocuklarının okumasını ister, özgüven sahibi olmasını ister, kötü alışkanlıkları olmasın ister, hayatın zorluklarına göğüs gerebilmesini ister, sağlıklı olmasını, mutlu bir evlilik yapmasını ister. Kimseden korkmamalarını, iyi ahlâklı ve dindar olmalarını ister. Bunları yapabilmek için, hayatlarını feda ederler, gece-gündüz demeden çalışırlar. Tek dertleri evlatlarının mutluluğudur. Baban bunları yaparken senin tek yapman gereken babanın sözü dinlemek, onu üzmemek ve hayırlı evlat olmaktır. Sen 16 yaşında ve baban 48 yaşındaysa senin 3 katın hayat yaşamış demektir. Sen 1 kere kavga ettiysen, o 3 kere etmiştir. Sen 1 kere aşık olduysan o 3 kere olmuştur. Sen 1 kere sarhoş olduysan o 3 kere olmuştur. O her şeyi senden daha fazla görüp geçirmiştir, merak etme! Hayat her şeyi yaşayarak öğrenecek kadar uzun değil. Bazen de büyük sözü dinlemek gerekir J Dışarı çıktığında baban “akşam yemeğinde evde ol” dediğinde amacı, seni arkadaşlarından ayırmak değil, tüm ailenin en azından akşam yemeğinde bir araya gelmesini sağlamaktır. Yaşın büyüyüp de aile kurduğunda bunu çok iyi anlayacaksın. Hep iyi şeylerden, babaların fedakârlıklarından bahsettik. Peki kötü babalar yok mu? Elbette var. Eve uğramayan, çocuklarıyla ilgilenmeyen, parayı içkiye kumara yatıran, çocuklarını gözü önünde eşine şiddet uygulayan, namusunu lekeledi diye kızını öldüren babalar da var. Ama, bu başka bir yazının, başka bir günün konusu. Bugün iyi şeyler konuşalım. Çünkü, Pazar günü Babalar Günü. Senin babanın en mutlu günü… Küsseniz barışın, barışıksanız hediye alın. Babanızı asla üzmeyin! Tüm fedakâr babaların BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!
Editör: Haber Merkezi