MUSTAFAKEMALPAŞA

Bir Destandır Çanakkale

Ey Koca TÜRK! Orta Asya’dan yola çıktığın günden beri dur-durak bilmeden yürüdün. Kim bilir kaç obaya kondun, kaç obadan göçtün?

Abone Ol

Karlı dağlardan aştın,  kızgın çöllerden geçtin. Vardığın her yerde; dostunu dost bildin; düşmanını düşman. Ta ki Anadolu’ya otağ kurup, bu topraklarda yurtlanıp,  bu yurdu vatan tutuncaya kadar.

Ey Koca TÜRK!

Dün Ergenekon’a sığmadığın gibi, Anadolu’ya da sığamadın. O özgür ruhuna dar geldi bu topraklar. Yenide düştün yollara, dal budak saldın üç kıtaya. Balkanlardan Kafkasya’ya; Bağdat diyarından Viyana kapılarına. Küçük bir aşiretten koca bir imparatorluk yarattın. Kapatıp o eski çağı, yepyeni çağ açtın.

Ey Koca TÜRK!

İşte böyledir kanunu dünyanın. Gün gelir tersine döner devran; konan göçer, düşen kalkar. Birleşip güçlenen düşmanların, saldırıp yedi koldan, sürüp atmak isterler seni öz yurdundan.

Ey Koca TÜRK!

İşte bugün, öyle bir zamandan geçiyorsun. Dünya, eşi görülmemiş bir savaşın içinde… Öyle bir savaş ki: “Ölüm indirmede gökler / Ölü püskürtmekte yerler.”  Dağılmış yedi iklim üç kıtaya, cepheden cepheye koşuyor yorgun ve bitkin askerlerin.  Kiminin Sarıkamış’ta, Allah-u Ekber Dağı’nda buza kesmiş bedenleri, kiminin Yemen ellerinde ve kızgın Arap çöllerinde susuzluktan kuruyup kavrulmuş bedenleri.  

Ey Koca TÜRK!

Gelip Çanakkale Boğazı’na dayanmış düşman donanması. Toplayıp, dünyanın dört bir yanından koca bir orduyu, ellerinde en modern silahlarıyla. Dikmiş gözlerini İstanbul’a… “ Eski dünya, yeni dünya, bütün Akvâm-ı beşer  / Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer” “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ”

Ey Koca TÜRK!

18 Mart 1915: saat 11.10… 1. İngiliz filosundaki 5 zırhlı Kruvazör, ikinci filodaki 8 kruvazörün desteğinde boğazın iki yakasında konuşlanmış batarya, tabya ve kalelerimize ateş kusuyor. Siperlerde sabırla bekliyor askerimiz, kruvazörlerin topçu atış menziline girmesini. Ve tam zamanında insanüstü bir gayretle batarya toplarını ateşliyor. İki saat sonra Fransız Filosu giriyor savaş alanına. Karşılıklı top atışları. Cehennem ateşi altında ilerlemeye çalışan Fransız savaş gemisi Bouvet, korkunç bir patlamayla sarsılıyor ve iki dakika içinde 680 kişilik mürettebatı ile boğazın soğuk sularına gömülüyor. Diğer gemilerde aldıkları yaralarla tam bir panik yaşamaya başladığında filo komutanının ricat emriyle itilaf donaması terk ediyor Boğazı.

Ey Türk Genci!

275 kilogramlık mermiyi topa sürerek koca bir zırhlının batmasını sağlayan Havranlı Seyit Onbaşı’yı bildin mi? Kas gücü değil iman gücüyle kaldırmıştı o mermiyi. 18 Mart sabahı saat 07.30’da 100’er metre aralıklı olarak, 26 mayını Erenköy Koyu’na döken Nusret Mayın Gemisi’ni hatırladın mı? Unutma bunları. En başta da “Ben size taarruzu değil; ölmeyi emrediyorum” diyen Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal’i ve o toprakları kanları ve canları pahasına savunan rütbeli rütbesiz /  bütün şehitleri ve gazileri… UNUTMA!

Dur Yolcu Şiiri

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir!

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!...

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

                Necmettin Halil ONAN

NOT: Tırnak içindeki dizeler Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinden alınmıştır. Anısına saygıyla…