350 Yıl Önce Kirmasti’de Şikâyetler 350 Yıl Önce Kirmasti’de Şikâyetler
Bu haftaki yazımda Evliya Çelebinin 1659 yılı Bursa Gezisini aktarmaya çalışacağım. Ama önce Evliya Çelebi’yi kısaca tanıyalım.  Halil İnalcık’ın deyimiyle “En büyük sosyal tarihçi” olan Evliya Çelebi’nin aile kökü Ahmet Yesevi’ye kadar ulaşır. Ailesi, İstanbul’un fethinden sonra Kütahya’dan göç ederek İstanbul Unkapanı semtine yerleşmiştir. Babası Derviş Mehmed Zıllî, I. Süleyman’dan I. Ahmet’e kadar padişahların kuyumcubaşısı olup padişahlar ile seferlere katılmıştır. Evliya Çelebi 25 Mart 1611’de İstanbul, Unkapanı’nda doğdu. Unkapanı’ndaki Hamid Efendi Medresesine kaydolarak 7 yıl eğitim gördü. Sâdizâde Dârülkurrâ’sında Kur’an-ı Kerimi ezberlerken, babasından da hat, nakış ve tezhip eğitimi aldı. 1635 yılında dayısı veya diğer bir iddiaya göre eniştesi Silahtar Melek Ahmet Paşa’ca Ayasofya Camii’nde IV. Murad Han ile tanıştırıldı ve Enderun Mektebine kabul edildi. Enderun Mektebi’nde Arapça, Farsça ve Rumcayı çok iyi öğrendi. Türkçeyi düzgün, etkili ve sanatsal kullanabilme becerisine sahip oldu. Babasının arkadaşı Simyon Usta’dan da Latince ve Yunancayı öğrendi. Sesi çok güzel olduğundan şarkı söyler ve gazel okurdu. Camiye gittiğinde ezanı okur ve eğer camide imam yoksa namaz kıldırırdı. Güler yüzlü olup, herkesle iyi geçinen, hoşsohbet ve kimsenin kalbini kırmayan bir yapısı vardı. Enderun eğitimini tamamlayınca önce musahip olarak Topkapı Sarayına girdi ve daha sonra da sipahiler zümresine katıldı. 19 Ağustos 1630 gecesi gördüğü bir rüya Evliya Çelebi’nin hayatını değiştirdi. Rüyasında Ahi Çelebi Camii’nde kalabalık bir cemaat arasında Peygamber efendimizi (S.A.V) görmüş, huzuruna varınca; “Şefaat ya Resulullah” diyeceğine, heyecanla “Seyahat ya Resulullah” deyince Peygamber Efendimiz de tebessüm ederek seyahati ihsan etmiş, Peygamber Efendimizin yanındaki Sad bin Ebu Vakkas’ta gezilerini ve gördüklerini yazmasını tavsiye etmiştir. Evliya Çelebi, seyahatlere başlamasını seyahatnamesinde bu rüyaya dayandırır. Aslında bu rüyanın Evliya Çelebi’nin İstanbul dışına çıkmasına uzun zaman karşı koyan ve izin vermeyen babasına seyahat fikrini kabul ettirmeye yönelik kurgulanmış olan rüya olduğu söylenir. Bu rüyaya rağmen babası uzun süre yine de seyahat etmesine izin vermemiştir. Ancak Evliya Çelebi 1640 yılında dostu Okçuzade Ahmed Çelebi ile gizlice Bursa’ya giderek bir ay süren ilk seyahatini gerçekleştirmiştir. Bu seyahat dönüşünde artık oğlunu engelleyemeyeceğini anlayan babası da seyahatlere çıkmasına izin vermiştir. Evliya Çelebi’nin 27 Nisan 1640 Bursa-İstanbul-İzmit seyahati ile başlayan seyahatleri 1682’de 71 yaşında, Mısır’dan dönerken yolda veya İstanbul’da ölünceye kadar devam etmiştir. Evliya Çelebi 71 yıllık ömrü boyunca hiç evlenmemiş ve kendisini 50 yıl boyunca gezip, görmeye adamıştır. Bu 50 yılda Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli Eyaletleri, Irak, Suriye, Girit, Hicaz, Bosna-Hersek, Kırım, Kafkasya, Mısır, Habeşistan ve Sudan ile Ukrayna, Romanya, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Transilvanya, Moldovya, Polonya, Almanya, Hollanda, Dalmaçya, Rusya ve İran’a yaptığı gezilerini “Seyahatname” adını verdiği eserinde yayınlamıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi 17. yüzyılda, 1683 Viyana bozgunu öncesi yıllarında yazılmıştır. Seyahatnamesini konuşma dili yazmış ve sürükleyici bir anlatım dili kullanmıştır. Yazılarının bazı bölümlerinde mizahi bir anlatıma ve abartmalara yer vermiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Osmanlı coğrafyası ve komşu ülkeler ile ilgili kimsenin yazmadığı bilgileri aktarmış, gezdiği yerlerde halkın günlük yaşayışını ve yerleşim birimlerinin en ince ayrıntılarını mükemmel gözlem gücü ile anlatmıştır. Gezdiği topraklardaki tarih, dil, coğrafya, sanat, folklor, etnografya, ekonomi ve kültür hayatını ayrıntılı ve eğlenceli bir anlatımla aktarmıştır. Türkçe başta olmak üzere, yaklaşık 30 dil ile ilgili bilgiler vermiştir. Gezdiği ülkelerin mutfaklarından ayrıntılı tarifler vererek, 44 pilav, 40 çorba, 23 baharat, 90 balık, 80 üzüm, 27 armut ve 50’ye yakın ekmek çeşidini anlatmıştır. Bu nedenle Evliya Çelebi sadece bir gezgin değil, aynı zamanda tarihçi, halkbilimci, müzisyen, haritacı, dilbilimci, gurme, zanaatkâr ve mimardır. Evliya Çelebi Padişah IV. Mehmet’in Nisan 1659’da başlayıp 25 Ekim1659’ya kadar 7 ay süren Bursa ile Çanakkale Boğazhisarları seferine Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın maiyetinde ve Büyük Ağalar Alayı içinde katılmıştır. Sultan IV. Mehmet’in bu seferdeki amacı, Abaza Hasan Paşa’nın öldürülmesi sonrasında Anadolu’da kalan taraftarlarını cezalandırmak ve Çanakkale Boğazı kıyılarında inşaat edilen kaleleri teftiş etmekti. Evliya Çelebi, Padişah IV. Mehmet ile birlikte seyahat etmesine rağmen birçok kez padişahın maiyetinden ayrılarak değişik yerlerde araştırma ve incelemeler yapmıştır. Evliya Çelebi bu gezisinden seyahatnamesine ilginç bilgiler eklemiştir. Örneğin, Bursa’da Uludağ’a çıkmış ve buradaki Cihannüma kulesiyle ilgili şu bilgileri aktarmıştır; Uludağ’ın bu en yüksek tepesindeki Cihannüma kulesinden İstanbul Yeni Camii minareleri, Yedikule, Tekirdağ ve Gelibolu şehirleri ve Tavşanlı’nın göründüğünü yazmıştır. IV. Mehmet Ulubat gölü civarında avlanırken, Evliya Çelebi önce çevredeki yerleşim yerlerini incelemiş ve şu bilgileri aktarmıştır. Ilıbat nehrinin sabahtan öğleye kadar kaynak yönünün tersine, öğleden sonra yine aşağı aktığını, yörede sözünde durmayanlara “Behey adam, Ilıbat suyu gibi gâh aşağı ve gâh yukarısın” denildiğini yazar. Apolyont’ta (Gölyazı) kırmızı üzüm şırası, gölün turna ve sazan balığının meşhur olduğunu, Apolyont (Gölyazı)’da kerevit adında gölden bir böcek çıkarıldığını, gayri Müslimlerin bu kerevitleri içki içerken meze olarak yediklerini aktarır. Mihaliç’in Deli Reis adlı kavunu ile kol kalınlığındaki semiz yılan balığının meşhur olduğunu yazar. Evliya Çelebi daha sonra Balıkesir’e doğru yola çıkmış, Ulubat’tan güneye yönelip Susığırlık (Susurluk) köyüne uğramış ve buradan doğuya 2 günlük mesafe ile Kirmasti (Mustafakemalpaşa) kasabasına gittiğini belirtip buralarda araştırmalar yaptıktan sonra Ulubat gölü civarına geri döndüğünü yazmıştır. Evliya Çelebi bölgede Kapıdağı yarımadası, Bandırma, Erdek ve Aydıncık (Edincik)’i de gezdikten sonra Manyas gölü yakınlarında orduya katılarak Çanakkale’ye doğru devam etmiştir. Evliya Çelebi ile ilgili yazımızı Seyahatnamesinden nükteli bir anlatımla bitirelim. “Erzurum'un havasının sertliği ile ilgili olarak şu hikâye anlatılır; Bir kere de kedinin biri bir damdan diğer dama sıçrarken boşlukta donup kalmış. Sekiz ay sonra Nevruz'da don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş.” Halit ERSÖZ
Editör: Haber Merkezi