Bursa'nın Kızık Köyleri Bursa'nın Kızık Köyleri
Hiç düşündünüz mü, dünyada "erguvan"dan başka adına bayram yapılan, şenlik yapılan, "fasıl" açılan bir çiçek var mıdır? Erguvan ağacı ve çiçeği Bursa'nın yaklaşık 600 yıllık geçmişinden günümüze ulaşan önemli simgelerinden biridir. Yüzyıllar boyunca her baharda, her yaz başlangıcında erguvanların çiçeklerini açması insanları Bursa'ya çekmiştir. Çiçeklerin tüm güzelliğiyle açtığı bu birkaç haftada şehirde bir coşku, bir şenlik havası esmiş, ülkenin her tarafından binlerce insan bir dostluk ve kardeşlik ortamında toplanmış, bu sevinci, bu heyecanı paylaşmıştır. Emirsultan Camii Ve Türbesi 14. yüzyılda Yıldırım Bayezıt döneminde, her yıl erguvan açma zamanı geldiğinde, Anadolu erenlerinden olup Bursa'da yaşayan Emir Sultan (kendisi Buhara' lıdır, Padişah Bayezıt'ın da damadıdır. 1399 yılında Bursa Ulu Cami'nin açılışında hutbe'yi ve dua'yı da yapmıştır), müritlerini ve sevenlerini davet ederek bu buluşmaların, bu şenliklerin, düzenlenmesine vesile olmuştur. Şehrin sosyal ve ekonomik hayatına da önemli katkılar sağlayan bu toplanmalar, bütün toplum tarafından benimsenmiş ve Emir Sultan'dan sonra da yüzyıllarca sürdürülmüştür. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde "bir insan seli gibi" diye anlattığı ve "Erguvan Faslı" diye adlandırdığı bu toplanmalar, şehir halkı için bir "bereket" unsuru sayılmış, yılların bereketi, erguvan fasıllarının bereketi ile tanımlanır olmuştur. Erguvanın botanik dilindeki adı "cercis siliquastrum" dur. Tek bir gövdede 8 - 10 metreye kadar büyüyebilen, yılda bir kez nadiren 2 kez çiçek açan, sonbaharda yapraklarını döken bir ağaççıktır. Çiçeklerin kırmızı - mor arası olağanüstü güzel, özgün bir rengi ve 1 - 2 santimetre arası boyları vardır. Erguvan, ilginç bir şekilde, hem ağacın, hem çiçeğin, hem de rengi adıdır. Sonbaharda olgunlaşan fasulyeye benzeyen meyveleri 8 -10 santimetre civarında olup, kış boyu ağaçta kalırlar. Ilıman iklimi, güneşi seven ağaçlar, ülkemizde batı Anadolu, Akdeniz ve Marmara’da, Dünya'da ise Kuzey Amerika, Güney Avrupa ve Batı Asya'da yaygındırlar. Tohumla ve çelik ile üretilebilirler. Yavaş büyür, ilk birkaç yıl içinde çiçek vermeyebilir, kış mevsimlerinin "don" olaylarından etkilenebilirler. Güneşi daha çok sevdiği için "Işık ağacı - Işık bitkisi" diyenler de vardır. Erguvan Çiçeği Bitkinin kökenleri doğu Akdeniz’de Lübnan, Ürdün (Ürdün ağacı diyenler de vardır), Mısır'a kadar iner. Eski mısırlılarda güç ve iktidar sembolü olan erguvanın rengi, eski Roma'da da bu özelliğini korumuştur. Bursa gibi İstanbul'unda sembolleri arasında olan erguvanlar, bahar ve yaz başlangıçlarında İstanbul Boğazı'nı da kendilerine özgü renkleriyle süslerler. Erguvanın Bizans'ta da önemli bir yeri vardı. Erguvan rengi pelerinleri sadece hükümdarlar giyebilirlerdi. Bu güç ve asaletin sembolüydü. Osmanlı dönemi İstanbul'unda da boğaza kattığı görsel güzellik, insanlara Erguvan günlerini özlemle ve merakla bekletmiştir. Geçmişte Bursa'daki gibi şenlikler olmamış belki ama birkaç mekana isim vermiş, sanata ve şiire ilham kaynağı olmuştur. İstanbul Ve Erguvan Ahmet Hamdi Tanpınar; "Gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır " demiş, Attila İlhan 'da "ve göklerde çiçeklenmişti erguvanlar gibi biz insan selamları duyduk havada kanat kanat yola çıkmış yedi İklim, dört bucaktan turnalar gibi " dizelerini yazmıştır. Edebiyatımızda "erguvan"lı çok sayıda örnek vardır. Bursa Erguvan Bayramı 2000'li yıllarda Bursa'da tekrar başlar (belki 100 yıl kadar ara verilen) "erguvan bayramları". Ve tabii İstanbul’un kimi ilçelerinde de. Amaç doğanın güzelliğini ve bereketini anlatmak, insanlara doğayı sevdirmektir. Sevgi ve kardeşlik duygularıyla toplumun bir araya gelmesi, sergi, panel ve söyleşiler ile bu coşkuyu paylaşmasıdır. Baharın çevrede oluşturduğu yenilenme ve güzelleşmeyi tüm insanların, tüm kalplerin bir nebze olsun hissetmesidir. Korona'nın gölgesinden çıkıp gözlerimizi biraz daha fazla doğaya çevirdiğimiz şu günlerde, neden bizde etrafımızdaki "erguvan"ları da aramayalım. Belki hala buralarda bir yerlerde "şenlik faslı" açacak kadar olmasa da, koklayacak kadar birkaç tane kalmıştır, arayalım - bakalım... Dr. Murat Çubukçu

Editör: Haber Merkezi