Arkeolog James Mellaart daha önce Çatalhöyük'ü keşfetmişti
Arkeolog James Mellaart'a göre 1920-1922 yılları arasında Papastrati ailesinin sahibi olduğu bu bölgede yapılan kazılar sonucu İÖ ikinci binyılla tarihlendirilen dört mezara rastlanmıştır. İki soylu erkek ve iki kadına ait olan bu mezarlarda, kadınlar günlük eşyaları ve takılarıyla, erkekler de silâhlarıyla gömülmüşlerdi. Ayrıca bir de köpek iskeleti bulunmaktaydı. Mellaart, kadın takılarını Anna Papastrati'nin boynunda gördüğünü belirtmiş, ancak daha sonra yeniden ilişki kuramadığı için tam olarak betimleyememiş görünmektedir. Arkeolog, hazinede yer aldığına inandığı değerli yapıtları şöyle sıralamaktadır:
Altın ve gümüş kaplar; turkuaz, fildişi ve necef taşının kullanıldığı çeşitli süs eşyaları; üzerinde hiyeroglif yazısıyla Mısır Eski Krallık Dönemi V. Sülale'nin ikinci kralı Sahure'nin adının bulunduğu öne sürülen, altın bir taht kaplaması.
Mellaart'ın açıkladığı, ancak kanıtlayamadığı hazinenin, (eğer hiyeroglif yazılı taht kaplaması gerçek ise) Troya II ile çağdaş, yani İÖ 2300'lere ait olabileceği tartışılmaktadır. Ancak hazinenin, Troya VII A'dan kaçırılmış Priamos'un hazinesi olabileceği de öne sürülmektedir.
Ne var ki böyle bir buluntunun varlığı kesinleşmiş değildir. Türkiye'den kaçırılan tarih hazinelerini izlemekteki kararlılığıyla tanınan gazeteci Özgen Acar, birçok kez İngiltere'de Mellaart'la görüşmek istemesine karşın sonuç alamadığını belirterek, bu davranışının hazinenin gerçek olamayacağına kanıt sayılması gerektiğini öne sürmektedir.
Bilge Umar da İzmir 1950 adlı yapıtının "Karşıyakalı Anna Papastrati'nin Esrarı / Dorak Definesi Karşıyaka 'da" başlıklı son bölümünde, Mellaart'ın bulduğunu iddia ettiği hazinenin gerçek olamayacağına ilişkin yedi kanıt öne sürmekte ve şu sonuca yarmaktadır:
"Mellaart, anlattığı olağan dışı öyküyü yaşamak istiyordu; yaşayamayınca, onu yaşamış bir insan diye imrenilmek ve ün kazanmak isteğine kapıldı.
Murat Bardakçı'nın konuyla ilgili yazısı;
London Illustrated News gazetesinde, 1959’un 29 Kasım’ında James Mellaart imzalı bir yazı yayınlandı. Yazı aslında bir arkeolojik rapor idi. Bursa yakınlarındaki Dorak köyünde ortaya çıkartılan bir kralmezarında bulunan arkeolojik eserleri konu alıyordu ve eserlerin çizimleri de verilmişti.
Mellart, hazineyi altı kalemde topluyordu:
Dördü altın, biri de gümüş olan ve pırlantalarla bezenmiş beş heykel.
Somaltından dört tören baltası.
Kabzası altın, gümüş, fildişi ve kehribar 15 adet hançer.
Pırlanta, zümrüt, altın ve gümüşten yapılma dört kemer ve büyük bilezik.
Topuzunun biri som altından, diğeri pembe damarlımermerden imal edilmiş gümüş ve kehribarlarla süslü iki kraliyet asâsı.
Somaltın ve gümüş yedi adet su ve şarap kabı.
BİLEZİKLİ KADIN
Ama, yazılanlarda bir tuhaflık vardı. Hazine yeni bulunmamış, İstiklâl Harbi yıllarında gizli olarak yapılan bir kazıda çıkartılmıştı. Trende rastladığı Anna Papastrari adında İzmirli genç ve varlıklı bir hanımın kolundaki bilezik James Mellaart’ın dikkatini çekmiş, tanışıp sohbete başlamışlar, Mellaart genç kadına bileziği nereden bulduğunu sorunca Papastrari kendisinde böyle daha başkamücevherlerin de olduğunu veMellaart’a gösterebileceğini söylemiş, beraberce Papastrari’nin İzmir’deki evine gitmişler,Mellaart fotoğraf çekmesine izin verilmediği için objelerin sadece çizimlerini yapmış, sonra da yayınlamıştı. Türkiye, Mellaart’ın yazısından ancak bir buçuk sene sonra bir başka gazete haberi ile haberdar olabildi: 29 Mayıs 1962 günü Milliyet’in manşetinde o günlerin meşhur gazetecisi Turhan Aytul’un imzası ile yayınlanan “Milyarlık tarihî bir kral hazinesi kaçırıldı” başlıklı haberde hazinenin artık İzmir’de olmadığı ve Mellaart’ın yalan söylediği iddia ediliyordu.
OTUZ YILLIK GECİKME
Dorak hazineleri tartışması bir anda büyüdü, soruşturma açıldı, Mellaart’ın hazinenin sahibi Anna Papastrari’ye ait olarak gösterdiği adreste bu isimde bir kişinin hiç yaşamadığı ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler üzerine Mellaart’ın kazı izinleri iptal edildi, Türkiye’ye girmesi yasaklandı ve bu arada dünyanın en eski neolitik yerleşim birimlerinden olan Çatalhöyük’te de 30 sene boyunca kazı yapılamadı.
İngiltere’deki işinden ve üniversitedeki görevinden de olduğu için çok sıkıntılı yıllar geçiren James Mellaart, Dorak hazineleri konusunda sonraki yıllarda yeni birşey söylemedi ve konu hep karanlıkta kaldı.... İlerleyen senelerde Dorak hazinelerinin hiçbir zaman vârolmadığı ve Mellaart’ın böyle bir iddiayı sadece şöhret kazanmak maksadıyla ortaya attığı yolunda görüşler gündeme geldi ise de söylenenler inandırıcı olmadı. Zira, James Mellaart önceki çalışmaları, özellikle de Çatalhöyük’ü keşfi sayesinde o senelerin zaten en parlak ve en meşhur arkeoloğu kabul ediliyordu ve bu şekilde hayâlî keşiflere ihtiyacı yoktu.
Yazının tamamı;
https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/767362-anadolunun-arkeoloji-tarihini-degistiren-alim-buyuk-sirrini-da-beraberinde-goturdu