18 Nisan 2016 bütün dünyada 1965 yılında beri Dünya
Anıtlar ve
Sitler günü olarak takvimlere alınmış ve bu özel günde halkın ilgisini çekerek,
kültür mirasının korunması yönünde eğitici bir dizi etkinlikler düzenlenmesi hedeflenmiştir.
Gerçekte Kültür Mirası’nın korunması ile ilgili uluslararası kurumlar ve toplantılar 19. yüzyılın sonlarında Batı ülkeleri arasında başlamışsa da uluslararası kurumsallaşması çok sonralarda ICOMOS’un kurulması ile gerçekleşir. Birleşmiş Millletler Topluluğu (
UNESCO)’na Kültür, Tabiat Varlıkları ve Sit alanları ile ilgili danışmanlık görevi yapan ICOMOS (International Council on Monuments and Sites [Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi]) 1964 yılında Venedik’te gerçekleşen İkinci Uluslararası Tarihi Anıtlar ile ilgili Mimar ve Teknisyenler Kongresi sonuç bildirgesi olarak imzalanan on üç maddelik Venedik Tüzüğü’nünimzalanması sonucu 1965 yılında Varşova’da UNESCO tarafından kurulur.Venedik Sözleşmesi (1964) olarak anılan bu bildirge sonucu 1965 yılında kurulan ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi), geçtiğimiz yıl ellinci yılı ya da altın kuruluş yıl dönümünükutlarken yeni bir dönem çalışmalarını da hedefleri arasına almıştır. Bu yeni dönem çalışmaları içinde Uluslararası ICOMOS ve farklı ülkelerdeki Ulusal ICOMOS kurumları,evrensel kültürel mirasıngelecek nesillere aktarılmasında çağımızdaki yeni teknolojilerinin de kullanılması ile gerekli koruma, restorasyon ve iyileştirilmesinde etkin yöntemlerin geliştirilmesi yanısıra devlet,sivil toplum örgütleri, diğer kurum ve bireylerin sorumluluklarının da sorgulanacağı, koruma kuramlarının ve prensiplerinin de yeniden tartışılması gibi konuları ön plana almıştır.
Dünyanın bir çok ülkesinin benimsediği ICOMOS prensipleri farklı başlık altında değişik dönem toplantılarında bir dizi kuramlar oluşturmuş ve taraf devletlerce imzalanmıştır. Bu prensiplerin uygulanmasını gözlemlemek de genelde her ülkenin kendi Ulusal ICOMOS kurumunun görevi olmuştur. Ancak her ülkenin kendi politik ortamı içinde bu kurumlar sadece danışmanlık yapma durumunda olmakta ve zaman zaman uyarıları devlet makamlarınca gözardı edilmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uluslararası arenada uzun yıllardır iki toplumlu sorunun çözümlenememesi sonucu halen gayr-ı meşru bir devlet olarak nitelenmektedir. Dolayısı ile de yaşadığımız topraklar “işgal altındaki topraklar” sıfatı ile tanımlanarak adanın bu kesimindeki kültür mirası “Savaş altındaki topraklardaki kültür mirasının korunmasını garanti altına alan 14 Mayıs 1954 Hague Konvansiyonu” başlıklı prensipler çerçevesinde tehdit altındaki eseler olarak addedilmektedir. Bunun yanısıra Ulusal bir ICOMOS (Anıt ve Sitler Komisyonu)’un oluşumu ve bunun Uluslararası ICOMOS kurumunda temsiliyeti engellenmiştir. Uluslararası kurumlar uzun yıllar adanın kuzeyindeki kültürel mirasının korunmasına katkı koymaktan kaçınmış, sadece denetleyici ve eleştirel bir tavır takınmış ve Türk yönetimini eski eserleri işgal altına alma yanında ihmal ve tahrip etmekle suçlamıştır. Bu nedenle de KKTC’nin ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi),
ICCROM Uluslararası Kültürel Değerleri Koruma ve Düzenleme Çalışmaları Konseyi), ICOM (
Uluslararası Müzeler Konseyi)gibi kurumlarda doğrudan temsiliyet hakkı bulunmamaktadır. Ancak bazı komisyonlar, son zamanlarda Kuzey Kıbrıs’ın da görüşlerini alma, ya da akademik düzeyde yararlanma amacı ile, kişisel seviyede üyeliklere yer vermektedir. Bunlardan biri 2011 Mart ayında yapılan ICOMOS ISC TheoPhilos (International Scientific Committee for Theory and Philosophy of Conservation and Restoration [Korumacılık ve Restorasyon Kuram ve Felsefeleri Uluslararası Bilim Komisyonu])’un Floransa’da yapılan yıllık konferansına izleyici olarak katılmam sonrası üyelik başvurumun kabul edilmesi ile gerçekleşir ve hemen akabinde kurum üyelerinin teşviki ile “ICOMOS Kurumu olmayan ülkeler kapsamında” yaptığım başvuru biraz gecikme ile onaylanması sonucu ICOMOS üyesi olma hakkı bana verilmiştir. Benim ICOMOS, ICOMOS TheoPhlos üyeliklerimve 1990’dan beri sürdürdüğüm Uluslarası Türk Sanatları Kongresi’nin Uluslararası Komisyon üyeliğimin yanında DAÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Europa Nostra,INTBAU (The International Network for Traditional Building [Uluslararası Geleneksel Yapılar İletişim Ağı]) veISVS (International Society for the Study of Vernacular Settlements[Uluslar arası Yerel Yerleşimler Çalışmaları Kurumu ]) gibi kurumlarda üyelerin olması ve bu kurumların bazı toplantılarının Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşmesi son yıllarda atılan önemli adımlar olmuştur. (Kaynak: detaykibris.com - Doç.Dr. Netice Yıldız'ın köşe yazısının bir kısmı)
Editör: Haber Merkezi