6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima’ya, 9 Ağustos 1945 tarihinde de Nagazaki'ye iki dev atom bombası atılır.  Bu şehirler Japonya'nın sakin ve güzel şehirleridir. Bombaları Amerika Birleşik Devletleri atar. Bombaların isimlerini küçük  "çocuk"  ve şişman "çocuk" koymuşlardır. Arsızca ve yüzsüzce, çocukların masumiyetinin arkasına saklanırlar. Bomba üretim sürecinde İngiltere ve Kanada'da Amerika Birleşik Devletleri ile birliktedirler. Sonuç çok çok ağırdır. Bombanın atılma anında ve sonrasında her yaştan yüzbinlerce sivil Japon ölür. Birçoğu yanarak, kavrularak ve külleri " havaya savrularak ". Ve savaş biter. "Sıcak savaş “biter.  Arka planda nükleer olan veya olmayan silahlanma hesaplarının, dünyayı paylaşma yarışlarının olduğu  "soğuk savaş"lar başlar. Ve hiç bitmez.  Büyük ihtimalle de bitmeyecektir. Bombaları atan ekibin başındaki pilot Albay Paul Tibetti'dir. Yetenekli ve başarılı bir pilottur. Atılacak bombanın da yüklendiği kendi uçağına annesinin adını verir; "Enola Gay". Bizim başlıkta Enola "teyze" dediğimiz anne bu annedir. Bu acı ölümlerle birlikte anılmak anneyi ne kadar etkilemiştir bilemeyiz ama "Paul" hayatının kalan bölümünü bildiğimiz kadarıyla pişmanlık ve vicdan azabı ile geçirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri başkanı Truman ve İngiliz başbakanı Churchill'in ne düşündüklerini ise düşünmek bile istemiyoruz. Dünyanın vicdanında ilelebet aklanamayacaklardır.   Kısa bir süre sonra, 1950 yılında Kore Savaşı başlar.  Bizde Amerika'nın yanında savaşa katılırız. Özellikle  "Kunuli" denilen yerde destan yazar askerlerimiz. Bir taraftan savaş sürerken,  ülkemizde savaş ve nükleer karşıtı bir grup da "imza" toplar. Savaşlar olmasın, ölümler olmasın diye.

Nazım HİKMET

   Ünlü şairimiz Nazım 'da 1945 yılındaki nükleer bombaları ve 1954 yılındaki  "imza" ları şiirinde bir araya getirir, "Kız Çocuğu"nu yazar. Bu "çocuklar " dünyanın çocukları, bu "teyze"  bizim  "teyze"mizdir;   ''Kız Çocuğu Kapıları çalan benim, kapıları birer birer, Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler. Hiroşima'da öleli, oluyor bir on yıl kadar, Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar. Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu. Bir avuç kül oluverdim, külüm "havaya savruldu" . Benim sizden kendim için,  bir şey istediğim yok. Seker bile yiyemez ki,  kâğıt gibi yanan çocuk. Çalıyorum kapınızı "teyze " , amca bir imza ver, "Çocuklar " öldürülmesin, şekerde yiyebilsinler...''   Bu yazı Hiroşima ve Nagazaki ‘’vahşetinin’’ 74. Yıl dönümü anısına kaleme alınmıştır.   Dr. Murat ÇUBUKÇU
Editör: Haber Merkezi