Bir fırçayla başlayan sanatkarlık hikayesi: Sadri Kuşçu Bir fırçayla başlayan sanatkarlık hikayesi: Sadri Kuşçu
Merhaba Aguş Bey, sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba.  13 Temmuz 1949 Makedonya Kumanova doğumluyum. Dedelerim Osmanlı döneminde asker olarak o bölgelere yerleşerek görev yapmış. Ancak ülkedeki baskılar nedeniyle 1959 yılında ben daha 10 yaşındayken, ailem ile birlikte Makedonya’dan göç ederek Mustafakemalpaşa’ya geldik.  O yıldan beri de ailem ile Mustafakemalpaşa’da yaşamıma devam ediyorum. 9 Ocak 1972 yılında evlendim ve 3 çocuğum, 6 torunum var. Makedonya’dan Türkiye’ye göç etmemiz, hayatımın dönüm noktası oldu. Oradan gelirken evlerimizi, sahip olduğumuz her şeyi bıraktık ve sadece üzerimizdeki kıyafetlerle göç ettik. O noktadan bugünlere kadar geldik. Ayakkabıcılık hikayeniz nasıl başladı? İlk ne zaman bu meslek ile tanıştınız? Buraya geldiğimizde babam beni Mustafa Kafadar’ın yanına çırak olarak verdi. Bugünlere gelmemizdeki aslında dönüm noktalarından birisi de budur. Çırak olarak çalışmaya başladım ve 11 yıl boyunca aynı şekilde devam ettim. 1962 yılında ayakkabı imalatı üzerine eğitim almak için İstanbul’a gittim. 8 ay İstanbul’da kalarak o dönemin en iyi ayakkabıcılarından eğitim aldım. Özellikle Yahudi Faroşko ismindeki ustanın benim için ayrı bir yeri var. İstanbul dönemlerinde mağazalar için ayakkabı imalatı yaparak mağazalara sepetlerle götürürdük. Sonrasında yeniden Mustafakemalpaşa’ya dönerek çalışmaya devam ettim. Aguş markası nasıl ortaya çıktı? Çırak olarak çalışırken askerliğimi yapmak için gittim. Askerlik dönüşünde ise 1 Ocak 1971 yılında çırak olarak çalıştığım yeri devraldım. Bu tarihten itibaren de Aguş Ayakkabı olarak hizmet vermeye başladık. Aguş Ayakkabı’nın tarihi 50 yıl olsa da benim ayakkabı konusundaki tecrübelerim ve çalışmalarım aslında 61 yıl önceye dayanıyor.  Mağazamızı 2006 yılında şu andaki yerimize taşıdık ve halen ilk günkü heyecanımız ve itinamızla hizmet vermeye devam ediyoruz. Çalışmaya başladığım ilk dönemden itibaren 1987 yılına kadar ayakkabı imalatını yaptım. Bu imalatlarda özel siparişler, seri ayakkabılar ya da jokeyler için bir dönem ürettiğimiz körüklü çizmeler gibi çok çeşitli üretimler yaptık. Öyle ki Bursa’daki Paşaçiftliği’nin o dönemlerdeki sahibi Ali Dinçsoy’a dahi uzun bir süre özel kalıplarda körüklü çizme imalatı yaptık. Aynı şekilde Mustafakemalpaşa’nın son alay komutanı Alaattin Yakal için özel kalıplarla ayakkabı imalatı yapıyorduk. Ancak sonrasındaki değişime ayak uyduramayınca, sadece satışa yöneldik ve imalatı bıraktık. Ayakkabı denildiğinde akla ilk gelen isim ve mağazalardan birisiniz. Bu başarının sırrı ne? Çalışmaya başladığım ilk günden bugüne kadar kaliteden asla ödün vermedim. Kaliteli ve güler yüzlü hizmet sunmaya çalıştım. Bu nedenle oğluma hep şunu derim; “Kaliteden ödün vereceksen ya bu işi bırak ya da Aguş ismini kullanma!” Prensiplerimiz bu olduğundan dolayı müşterilerimiz de bizden hep memnun oldu. Şu anda dahi Mustafakemalpaşa dışında Karacabey, Bursa ve İstanbul gibi yerlerden gelip yıllık ayakkabı ihtiyacını karşılayanlar, 3-5 çift ayakkabı alanlar oluyor. Sanırım bu hizmet anlayışımız, bizi bugünlere kadar getirdi. 50 yıllık süre içerisinde krizler ve günümüzdeki online satış sizi nasıl etkiledi? Yaşanan krizlerin bizim için büyük bir etkisi olmadı. Aynı şekilde online satış büyük bir rağbet görse de bizim satışlarımız aynı çizgisinde devam ediyor. Memnuniyeti yakalayabildiğimiz için ayakkabı ihtiyaçlarında adres değişmiyor. Öyle ki şu anda dededen toruna nesilden nesle bir alışveriş alışkanlığı oluştu. Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz? İşimi çok seviyorum ve büyük bir zevkle yapıyorum. Aynı zamanda çok değerli, çok sevdiğim 6 torunum var. şu anda onlarla vakit geçiriyorum ve bir yandan da onlar için çalışıyorum. Sağlığım el verdiği sürede, işin başında olmaya devam edeceğim. Aguş Bey, paylaşımlarınız için çok teşekkür ediyoruz. Ben de Paşada’ya bana yer verdiği için çok teşekkür ediyorum.  

Editör: Haber Merkezi