Marmara ve Ege bölgelerimizin sınırında, ormanları, gölleri, dereleri, sincapları, kurtları, kuşları, börtü -böcekleri ile muhteşem bir dağdır. Bol oksijenli temiz havasıyla örnek gösterilir. Eteklerindeki termal sular, tatil, dinlenme ve şifa kaynağıdır. Kaz Dağı'ndaki 20.935 hektarlık alan; 1958 yılında Yozgat Çamlığının ilk milli park olarak ilan edilmesi ile başlayan süreçte, 1988 yılında Adıyaman - Nemrut Dağı, 1993 yılında Konya -Beyşehir Gölü'nün Milli Park ilan edilmelerini takiben 17. 04. 1994 tarihinde, Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park olarak tescil edilmiştir. Kaz Dağı ülkemizin 22. Milli Parkı ( tescil tarihleri sırasına göre) olup, en son 2. 11. 2018 tarihinde onaylanan  "İstiklal Yolu Milli Parkı  (Kastamonu -Çankırı -Ankara )" ile 44 milli parkımız olmuştur. Kaz dağlarında 1000 civarı bitki türü tanımlanmıştır. Kızılçam, karaçam ve meşe yaygındır. En önemli endemik tür "Kazdağı göknarı" dır.  Ayı, domuz, tilki, sansar, kurt, karaca, kaplumbağa, sincap ve benzeri birçok hayvan türüne ev sahipliği yapar. Dağı coğrafi anlamda özet olarak böyle tanımladıktan sonra masalsı yönlerini de anlatmamız gerekir. Ormanları, suları gibi, mitolojik anlatımları ve hikayeleri de çok önemli bu Kaz Dağları’nın. Zeus'un doğduğu Girit'teki İda Dağı'na atfen Girit'li denizciler bu dağa da İda demişlerdir.  Mitolojik hikayede Paris ( Truva Kralının oğlu ) altın elmayı, en güzel kadın Afrodit’e verir, ancak en güzel kadının kendisini olduğunu düşünen başkaları da vardır ve böylece dünyadaki ilk güzellik yarışması burada yapılır.  Yarışmanın tartışmalı sonuçları (mitolojiye göre ) ünlü Truva savaşlarını çıkaran koşulları oluşturan nedenlerden biridir. Hatta hepimizin bildiği Truva Atı, Kaz Dağı'nın göknar ağaçlarından yapılmıştır.  Ve tanrılar savaşı bu dağın zirvesinden izlemişlerdir. Homeros'da, İlyada destanında İda dağını gür pınarları ve hayvanları ile anar.   Günümüzde Şahin Kale olarak anılan ve büyük ölçüde ayakta kalan kale, Antandros halkı tarafından,  milattan sonra 600'lü yıllarda İstanbul kapılarına kadar gelen İslam ordularına karşı korunmak için yapılmıştır.  Adatepe'de ise (Gargaran Tepesi) tanrılara kurbanlar sunulan Zeus Sunağı yer alır. Tabii bizden hikayeler de var Kaz Dağları'nda. Ünlü yazarımız Sabahattin Ali'nin hikayeleştirdiği, Mustafakemalpaşa' lı yönetmen Orhan Aksoy'un 1990 yılında filmini yaptığı "Hasan Boğuldu Göleti ve Emine Çınar'ı’’ söylenceleri, bunların en çok bilinen ve anlatılanlarıdır. Sarıkız söylencesini  ("Kaz" isminin kaynağı beklide bu kaz çobanı Sarıkız 'dir.) Sarıkız Tepesi ve Baba Tepe' yi de anmadan geçmeyelim. Yazımızı bilinen bir tekerleme ile tamamlamak istiyoruz; .........................   ..........................   kara kedi nerede,  ağaca çıktı ağaç nerede, balta kesti balta nerede, suya düştü su nerede, inek içti inek nerede, dağa kaçtı dağ nerede ,  "yandı bitti kül oldu"....   Günümüzde yaşı 40'ın üzerinde olan herkes bu tekerlemeye büyük ihtimalle bilir, bir yerlerde duymuştur ya da şimdi okuyunca hatırlamıştır. Sonraki nesillere de anlatacak , aktaracak ve hatırlatacaktır .Bu eski tekerleme hepimizin bildiği gibi şöyle sonlanır ;  Yandı bitti kül oldu....   Dr. Murat ÇUBUKÇU

Editör: Haber Merkezi