Ülkemizde hekimler sağlık hizmetlerini ifade ederken genellikle iki başlık kullanırlar. Bunlar; Koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavi edici sağlık hizmetleridir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı öncelikle kişileri "hasta" etmemektir. Başta hijyen, beslenme, aile planlaması, çocuk ve yaşlı sağlığı gibi konular olmak üzere, birçok başlıkta toplum bilgilendirilir. Hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, astım, osteoporoz gibi kronikleşebilen hastalıklara karşı kişilerin testlerle takipleri yapılır ve sonuçları konusunda uyarılırlar. Kanserler dahil birçok hastalığın önlenmesi ve erken teşhisi için çaba harcanır ve çok başarılı sonuçlar da alınır. Tabii bebeklere, çocuklara, yaşlılara uygulanan ve hastalıklara karşı büyük koruyuculuk sağlayan aşılar (hepatit, verem, difteri, boğmaca, tetanoz, influenza, çocuk felci, su çiçeği, kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve grip gibi ) belki de koruyucu hekimliğin (birinci basamağın) en temel işlevidir.

SAĞLIK OCAĞI

1961 yılında çıkarılan 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi yasası ile sağlık ocakları ve sağlık evleri kurularak koruyucu hekimlik (birinci basamak) sağlık uygulamalarının temeli atılmıştır. Amaç sağlık hizmetlerinin ülkemizin her köşesine olabildiğince eşit olarak ulaştırılmasıydı. Toplum hekimliği uygulamalarıyla koruyucu hekimlik amaçlanmaktaydı. Koruyucu hekimlikte tanı, tedavi ve gerekirse rehabilitasyon bir bütün olarak halka ulaştırılacaktı. İnsanı ruhsal, bedensel ve sosyal bir yapı halinde ele alıp, ruhsal ve bedensel olarak iyileştirmek için emek veriliyordu. 1961 yılından başlayarak Türkiye'nin her yerinde sağlık ocakları kuruldu. 1984 yılına gelindiğinde "ocaklar" artık bütün ülkeye yayılmıştı. Birçok zorluğa rağmen bu ocaklarda çalışan, başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları halkla çok iyi ilişkiler kurabildiler ve filmlere konu olabilecek kadar halkla bütünleştiler. "Ev halkı tespit fişleri" , "kişisel sağlık fişleri" , "gebe takipleri" , "aşı kartları", "çocuk takip fişleri" ve benzerlerini doldurarak, kişileri ayrıntılarıyla tanıyarak, sorumlu oldukları bölgelere sağlık anlamında en ince noktasına kadar hakim olmaya çalıştılar ve büyük ölçüde de bunu başardılar. Gebe takipleri, aşı ve çocuk izlemleri konularında yüzde yüze yaklaşan ve dünyaya örnek olan sonuçları yakaladılar.

AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ

Bu temel üzerine oturtulup 2004 yılında pilot uygulama olarak başlayan, 2009 yılında bütün ülkede uygulamaya giren "Aile Hekimliği" modeli, sistemde yeni ufuklar açtı. Büyük çoğunluğu eski sağlık ocağı hekimi olan aile hekimleri, yine büyük çoğunluğu eski sağlık ocağı binası olan aile sağlığı merkezlerinde çalışmaya başladılar. Ama 2000 - 4000 kişiyle sınırlı daha dar bir alanda ve daha donanımlı bir merkezde yürüttüler faaliyetlerini. Yeni sistemde aile sağlığı elemanlarının da sabit olarak çalışması işleri daha kolaylaştırmış, böylelikle aile sağlığı birimi kendisine bağlı olan popülasyona ( nüfusa ) tam anlamıyla hakim hale gelmiştir. Ehliyet muayeneleri, askerliğe kabul muayenesi, okula ve İşe başlama muayeneleri aile hekimlerinin rutinleridir. Bebeklerin aşısından, kişilerin kronik kullanımında olan ilaçlara, kilo, eğitim, iş, ulaşım, konut ve benzeri tüm bilgilere sahip olan "aile hekimleri" adeta ailenin bir parçası haline gelmişlerdir. Yaklaşık 3 aydır süreduran covid-19 pandemisinde de aile hekimleri filyasyon ve "özellikli İzlem" konusunu başarıyla yürütmektedirler. Tüm hastaların yakın çevrelerine her gün ulaşılmakta, bilgiler alınmakta ve kişiler doğru bir şekilde yönlendirilmektedirler. Karantina ve temaslı takipleride titizlikle yapılmaktadır. Covid-19 dışında da ileri yaş hastaların, kronik kullanımlarındaki ilaçlarına ulaşmalarına yardım edilmektedir. Aile hekimleri kayıtlı nüfuslarını iyi tanıdıkları ve bildikleri için, kapalı hastane polikliniklerinden kaynaklanan günlük hasta sayısının artışına rağmen, koruyucu hekimlik fonksiyonunu "birim" ler olarak (aile sağlığı elemanı ile birlikte) titizlikle yürütmekte, pandemiden bir an önce kurtulmamız için çaba göstermektedirler.

SAĞLIK BAKANLIĞI

Kürsü ve Örtü Kürsü ve Örtü
Covid-19 hastalarının tedavisinde, merkezi idarenin ve bakanlığında çok büyük destek ve yönlendirmesiyle, ikinci basamak (devlet hastaneleri ) ve üçüncü basamak (tıp fakülteleri) sağlık kuruluşlarımız büyük bir özveri ve gayretle, dünya çapında dikkat çeken büyük başarılar göstermekte, istenmeyen kayıplara rağmen, olağanüstü olumlu sonuçlar elde etmektedirler. Şüphesiz birinci basamağın yürüttüğü takip (temaslı, şüpheli, karantina takibi) , yönlendirme ve bilgilendirmelerin bu başarıda küçük de olsa bir payı vardır ve bugünden sonra yeni normalleşme sürecinde de belli bir sorumluluk yüklenmeye devam edecektir. Son "korona" lı hasta hastaneden, son "karantina"lı kişi yakın takipten çıkana kadar... Dr. Murat Çubukçu
Editör: Haber Merkezi