1918 yılında 1. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ile bir zamanlar Osmanlı hakimiyetinde olan topraklarda Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler aynı çatı altında birleşerek anayasal bir devlet oluşturdular.  Bu devlet 1929 yılında Alexsandır’ın anayasayı kaldırıp, Yugoslavya Krallığını kurması ve kendisini Kral ilan etmesiyle son buldu.  1941 yılında 2. Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya Krallığı işgal edildi. ( İtalya, Almanya ve Bulgaristan tarafından ) İşgale karşı mücadele eden partizanlar 1945 yılında savaşı kazandılar ve Yugoslavya Demokratik Federal Cumhuriyetini  kurdular.  Bu devlet 1963 yılında Mareşal  Tito'nun  ( asker  kökenli değildir ama bu  ünvanı  almıştır ) öncülüğünde  Yugoslavya  Sosyalist  Federatif  Cumhuriyeti'ne dönüştü.  Ancak Josip  Broz  Tito’ nun 1980  yılında  ölümünden  sonra  çatışmalar başlamış ve  bütün etnik unsurlar karşılıklı olarak  bölgesel savaşlara girmişlerdir. 1991 yılında  Slovenya  ile  başlayan  bağımsızlaşma  süreci,  2008 yılında Kosova'nın bağımsızlığını ilanıyla tamamlanmış ve sonunda eski Osmanlı topraklarında,  Sırbistan, Bosna- Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Slovenya, Kosova ve Makedonya ( yani 7 devlet ) devletleri kurulmuştur. Şimdi  gelelim hepimizin okuduğu  yada  duyduğu ” mavi kelebekler”e.  Birçok  kez  okuduk  bu hikayeyi,  birçok kez duyduk, dinledik.  Her seferinde de şaşırdık,  çok  hüzünlendik,  çok  üzüldük  ve kinlendik.  Bu iç çatışmalar sürerken  1995  yılında  Birleşmiş Milletler'in  Srebrenitsa- Potoçari  kampına sığınan,  “silahsız”  8372  Müslüman  Boşnak  erkeği  Sırplar  tarafından  katledildi. Tam bir soykırım olan bu vahşetin baş sorumluları,  Ratko Mladiç , Radovan  Karadziç  ( ki  sonrasında  yargılanıp  müebbet  hapse  mahkum  oldular ) ve  kendilerini  akrepler  olarak  adlandıran  paramiliter gruplardı. “Bilge Başkan”  Aliya  İzzetbegoviç  ( 1925- 2003  yılları  arasında  yaşamış Bosna-Hersek'in ünlü, inançlı ve cefakar Cumhurbaşkanı ) ‘in çabaları bu soykırımı engellemeye  yetmedi.  Bu katliamları  2004  yılında  Birleşmiş Milletler Ve Lahey ( Hollanda ) ’deki  Uluslararası  Savaş  Suçları  Mahkemesi “Soykırım”  olarak  ilan  etmek  zorunda  kalmıştı.

Aliya  İzzetbegoviç

  Bu kampı  sözde koruyan Hollanda askerleri de bu cinayetlerden dolayı  Hollanda Temyiz Mahkemesinde kısmen  suçlu  bulundular. Katliamları  yapan  askerler ve paramiliterler,  öldürdükleri  kişileri uzak  ve farklı  yerlere  defnettiler.  Ancak ölü  vücutların  toprağı  beslemesi   sonucu ‘artemis’  adlı çiçekler bu bölgelerde canlanıp çoğalmaya başlamışlardı.  Bu bitkileri ve çiçekleri  çok seven  “mavi kelebekler” de bu ortamlarda hızla  çoğaldılar.  Bu durum  tesadüfen fark edildi.  Bu  bölgelerde araştırma  yapan insanlar  “mavi kelebekler”i   takip   ederek  300  toplu  mezar  buldular.  Bugüne kadarda,  on sekiz  bininin kimliğinin  belirlenebildiği  yaklaşık  yirmi  bin  kişinin  cansız bedenlerine  ulaşıldı. Dileriz “mavi kelebekler”  bize  başka  cansız  bedenler,  başka  mezarlıklar  göstermezler.  Ve  dileriz kelebeklerin tüm  renkleri, moru,  beyazı,  mavisi  de  dünyanın   her  yerinde  özgürce  uçar.   Ve  dünyanın  gelecek  günleri  hiç birimize,  hatta “mavi kelebeklere”  bile  bu  kabristanların  kuytuluklarını   işaret  etmez.  İnsanlar insanlara,  canlar  canlara  kıymaz.   Dünyamızda  barış olur,  kardeşlik olur,  huzur  olur…. Bu yazı  “Srebranitza  Soykırımı” nın  yıldönümü  dolayısıyla  kaleme  alınmıştır.   Dr. Murat ÇUBUKÇU
Editör: Haber Merkezi