O ve ekibi zamanla yarışıyor, hayat kurtarıyorlar. O ve ekibi zamanla yarışıyor, hayat kurtarıyorlar.
Merhaba Vedat Bey. Sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba ben Vedat Şenduran. Mustafakemalpaşa’nın yerli esnaflarındanım. 29 Mayıs 1954 tarihinde Mustafakemalpaşa’da doğdum. Hala doğduğum apartmanda oturmaktayım. İlkokulu bitirdikten sonra 12 yaşında (1966 ile 2000 yılları arasında) dededen kalma meslek olan bakkalcılık yaptım. Çocukluk dönemlerinde babam Bakkal Şükrü Şenduran ile birlikte çalıştırmıştık. Sonrasında ise ben tek başıma sürdürdüm. 2000’de ise emekli olarak çalışmayı bıraktım. 1978 yılında evlendim. Bir kızım ve bir oğlum var. Müzikle nasıl tanıştınız? Esnaflık döneminde babamın müziğe özel bir ilgisi vardı. Mustafakemalpaşa’daki müziğin de öncülerinden birisi oldu. 1966 yılları itibariyle Mustafakemalpaşa Belediyesi’nin desteği bir müzik grubu kuruldu. 1999 yılına kadar da bu müzik grubu çalışmalarına devam etti. Babam bu grupta bateri çalmıştı. Yankılar Orkestrası adı ile kurulan bu grup, kısa süre içerisinde ilçede büyük ilgi gördü. Babam 1930 doğumlu Şükrü Şenduran. Davulcu Şükrü ya da Bakkal Şükrü diye bilinirdi. Müzik grubu kurulduğunda Mustafakemalpaşa’da başka bir grup yoktu ve bu nedenle ilçenin ilk grubu da Yankılar Orkestrası oldu. İlk kuruluş aşamasında kimler vardı? Çalışmalar nasıl şekillendi? Kurulduğu dönemde grupta yer alan isimler şöyleydi; orgta İbrahim Şenyiğit, elektrikçi Hüseyin Yılmaz, solist ve aynı zamanda solo gitarda Ahmet Ciddi, bass gitarda Sıtkı Tömbekeci ve Alaaddin Balcı, saksafonda Levent Turgut ve İbrahim Yıldırım.  Bursa’dan gelen müzik hocalarının da destekleriyle birlikte sağlam temeller ile orkestra çalışmalarına başlandı. Dönem içerisinde Plakçı Haluk Başaran, Tamer Tunalı ve solist Ahmet Daloğlu gibi isimler de yine grupta yer aldı. Yankılar Orkestrası çalışmaları nasıldı? Kaç gün sahne alıyordunuz? Orkestranın kendine özel kıyafetleri vardı. Sahne alındığı zaman kıyafetlere kadar dikkat edilirdi. Haftada 3-4 akşam prova yapar, düğünlerde ve Mustafakemalpaşa’daki özel gecelerde sahne alırdık. Repertuarda ise sadece Türkçe parçalar değil, popüler yabancı şarkılar da vardı. O dönemde öğretmen evinde haftada 2 akşam sahne alırdık. Aslında gruptaki kimsenin ilk işi, önceliği müzik değildi. Müzik ikinci işimizdi ancak herkesin büyük bir tutkusu olduğundan dolayı ortaya başarılı çalışmalar çıkarıyorduk. Benim düğünümde de bir baterist desteği ile Yankılar Orkestrası çalmıştı. Ancak düğünden bir gün önce ve bir gün sonra başka düğünlerde yine ben yer aldım ve çalışmalarımıza ara vermeden devam ettik. O dönemlerde en çok yaşadığımız sorunlardan birisi malzeme tedarikiydi. Öyle ki 2-3 ay, kırılan bir parçanın yenisini beklediğimiz oluyordu. Şimdiki gibi kolaylık yoktu. Sizin grupla ve müzikle tanışmanız nasıl oldu? Babamlar grubu kurduğunda ben 12-13 yaşlarındaydım. Grupla birlikte ben de gecelere katılır, onların yanında olurdum. Zaman içerisinde babam gibi bateri çalmaya başladım ve 1971 yılında grubun bateristi oldum. O dönemlerde Mustafakemalpaşa’da müzik adına çalışma yapan başka gruplar var mıydı? Dorak Beşlisi diye bir grup daha kurulmuştu yakın dönemlerde. Yankılar bu anlamda öncü oldu. Genellikle düğünlerde sahne alınırdı. Özel gece olduğunda ise belediye desteği ile kurulduğundan dolayı Yankılar Orkestrası olarak sahne alırdık. Üstelik sadece Mustafakemalpaşa’da değil, Karacabey ve Susurluk gibi yakın bölgelerde de sahne almıştık. Peki, grubun çalışmalarının sona ermesi nasıl oldu? O dönemde neler yaşandı? 1990’lı yıllar itibariyle piyanist furyası başladı. Ancak kalite tabi ki önceki dönemlerdeki gibi değildi. Gruptaki kişilerin yaş ortalaması da yükselince, değişimler ile birlikte çalışmalarımızı noktaladık. Tüm bu süreç içerisinde hiç unutamadığınız anılardan paylaşabilir misiniz? Tabi ki süre çok uzun olunca, yaşanmışlıklar da fazla. Ancak hiç unutamadığım anılarımdan birisini anlatayım. İznik’te bir düğünde sahne almıştık. Şarkı isteklerini repertuarda olduğu sürece kırmıyorduk ancak düğün sahibi bir parçayı 10 defa arka arkaya çaldırmıştı. O dönemlerde kızmıştık tabi ama şimdi bu anları gülerek anımsıyorum. Geçmiş ve şu andaki müzikle ilgili bir karşılaştırma yapsanız, neler söylersiniz? Özellikle 1980’li yıllar müziğin doruk noktasıydı. Biz sadece tek bir parça için 14-15 gün çalışırdık.  Plak ya da sarmalı bantlardan parçaları dinlerdik. Bu nedenle emek o dönemler için çok daha fazlaydı. Kaliteli müzik yaptık diyebilirim. Örnek olarak söylemek gerekirse, dönemimizde İtalyan müziği çok fazla ilgi görüyordu. Bizim repertuarımızda İtalyanca şarkılarımız dahi vardı. Sahnelerimiz vals tango ile başlar, slow parçalarla devam eder ve son olarak hareketli parçalarla sonlanırdı. Siz bagetleri babanızdan almışsınız. Peki, sizinkiler? Oğlum Serhat Şenduran 2005’te ben de davul çalmak istiyorum dedi. Ona bu konuda elimden gelen tüm desteği sağladım. Sonrasında Garden Cafe’de grup kurarak o da sahne aldı. Bu bakımdan bagetlerimi oğluma emanet ettim diyebilirim. Nesilden nesle geçiş yapmış olduk. Tabi bu durum insanda çok farklı bir duygu yaratıyor. Oğlumun böyle bir talebi olması, babamdan aldığım bu manevi değerleri benim de oğluma aktarmış olmam ve müzik tutkusunun devam etmesi, mutluluk veren bir şey. Şu anda neler yapıyorsunuz? Dans etmeyi çok seviyordum. Ancak hep müzik yapan tarafta olduğumuz için dans etmeye çok fazla fırsatımız olmamıştı. Şimdi ise düğünlerde ya da benzer etkinliklerde bol bol dans ediyorum. Sosyal hayatımız çok fazla. Bununla birlikte turlarla çeşitli gezilere katılarak günlerimizi değerlendiriyoruz. Hayatla barışık birisiyim. Emeklilik sonrası dönemi eşimle birlikte bu şekilde geçiriyoruz. Vedat Bey paylaşımlarınız için teşekkür ediyorum. Ben de Paşada’ya böyle değerlere yer vererek unutulmamasını sağladığı için çok teşekkür ediyorum.
Editör: Haber Merkezi