İletişim(sizlik) İletişim(sizlik)
Son zamanlarda ne yazık ki korkunç vakalar ile güne uyanıyoruz; eli bıçaklı katiller, kadın cinayetleri, çocuk travmaları... Bunlara tepki olarak derin üzüntülerimizi dile getiriyoruz, sosyal medya hesaplarımızda paylaşımlar yapıyoruz, cani erkeklere lanetler yağdırıp kadınların her daim yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Gösteriler, yürüyüşler, basın açıklamaları vs. vs... Peki meselenin aslına İslami perspektiften ne kadar bakıyoruz?  Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’ e peygamberlik gelmeden önceki döneme bilindiği üzere cahiliye devri deniyor. Öyle bir devir ki kadınlar mal gibi alınıp satılıyor, sarhoş masalarında oynatılıyor, diri diri çukurun içine atılmış kız çocukları çaresiz çığlıkları arasında babaları tarafından gömülüyordu. İslamiyet geldiğinde ise kadınlar ve kızlar bu zulümden kurtuldu. Kainatın Efendisi (sav) Cenneti anaların ayakları altına seriyor, kız çocuklarını başının üzerinde taşıyordu.  Bizim bağnaz Türk geleneğinde baba, kız evladının evine sık gitmenin uygun olmadığını söylerken; Efendimiz (sav) kızı Hz. Fatma Validemiz ve damadı Hz. Ali Efendimizin yataklarında ikisinin arasına oturarak onlara sarılırdı. Sevgili eşine: “Konuş ya Aişe, içim ferahlasın” derdi. Ve bunun gibi daha onlarca güzel örnek... İslâmiyet ülkemize geleli 1400 küsur yıl olmasına rağmen bizler niçin Efendimiz'in ümmeti gibi davranmıyoruz, kadına çocuğa niçin zulmediyoruz?  Çünkü İslamiyeti gerçek manada anlamıyor, Kur'an ve sünnet odaklı yaşamıyoruz. Erkek çocuklarını doğdukları andan itibaren çok yüksek yerlere çıkarıyoruz. ‘Soyun devamı' olarak addediyor, pipisini göstermesini marifet sayıyoruz. Sünnet cemiyetlerini bir şehzade edasıyla kutluyor, ‘erkekliğe ilk adımı’ nda eline sigara vererek adam (!) olduğu için gurur duyuyoruz. Kız çocuklarını ‘kızsın sen, öğren’ diyerek ev işlerine alıştırıyoruz ama erkek çocuklarının önüne her şeyi hazır sunuyoruz. Delikanlı olduklarında kızlarla istediği gibi gezip tozmasına müsaade ederek ‘erkektir, yakışır’ zihniyetiyle erkekliğe ikinci adımı atmalarına (!) göz yumuyoruz; koca bir ailenin namusunu, namus kavramı yalnızca kızlarda varmış gibi küçücük kızın omuzlarına yüklüyoruz. Oğlanın evlenme çağı gelince kendisi çok temizmiş gibi, gelin olarak ‘en temiz kızı’ alıyoruz. Ailelerin yaptığı çocuk yetiştirme hatalarından yalnızca oğlanlara yapılanları yazacağımı sanmayın. Çok sıkı yönetim altında yetiştirmenin yanlış olduğu gibi çok serbest kız evlât da yetiştirmek yanlıştır. Kızının yanında ya da o olmadığı zamanlarda: “ Bizim kız çok fena, halasına çekmiş, katiyen laf dinlemiyor, odasını bile ben topluyorum, misafire hoş geldin bile demiyor, bir laf bile söylenmiyor, hemen çemkiriyor" diyen anneler; kızının her türlü giyimine eyvallah deyip eve giriş çıkış saatlerine sesini çıkarmayan babalar... Bu kadar serbest, vurdumduymaz, şımarık yetiştirilen evlatlar ileride evlendiklerinde de şiddet ve cinayetlerin önü alınamıyor. Büyük alimlerin çocukluklarında bakıldığında daha küçük yaşlardan namaza, şüküre alıştırıldıkları görülüyor. Sevgiyle, saygıyla, eğitimle büyüyüp, yetişkinliklerinde de ilim insanı oluyorlar. Şimdi kaçımızın çocukları bizi namaz kılarken; Kur'an, kitap okurken görüyor? Kaçımız çocuklarımızı erkenden okula uyandırırken namaza da uyandırıyoruz? Kaçımız evde belli bir süre televizyon ve interneti kapatıp çay, oyun, okuma, mütalâa, muhabbet saati yapıyoruz? Kaçımız çocuğumuzdan yeri gelince özür diliyor, ricada bulunuyoruz? Odasına kapısını tıklatarak giriyoruz? Ona nasihat vereceğimize kaçımız örnek oluyoruz? Velhasıl ya çok baskıcı ya da çok şımarık nesiller yetiştiriyoruz. Bu gibi durumlar da ileride ya çocukların içine kapanık, özgüvensiz olmasına; ya da egoist, bencil bireyler olmasına yol açıyor. Arkama dönüp baktığımda şimdi ‘iyi ki büyükler ile büyümüşüm” diyorum. Sabah kalktığımda namazını eda eden, Kur'an'ını okuyan, zikrini çeken, ağzı dualı dedelerimiz, ninelerimiz vardı. Ebediyete göç etmiş olsalar da anneannem gibi sevdiğim, hayır duasını aldığım, konuşmalarından feyz aldığım, beyaz örtülü, nur yüzlü büyüklerim hala var çok şükür. Rabbim uzun ömürler versin, eksikliklerini göstermesin. Biz yeni nesle her daim büyüklerinden dersler alan, okuyan, öğrenen, imanlı insanlar olmayı nasip etsin. Neşa KAYAN
Editör: Haber Merkezi