İnsanoğlunun bilinen yakın tarihinde fili birçok yerde görürüz. Kuran-ı Kerim’deki ‘’Fil Suresi’’ ve surenin geri planındaki ‘’Fil Vakası’’nı, Mekke’nin işgalini ve Kabe’nin yıkılmasını engelleyen (571 yılında) mamut (ya da Mahmut) adlı filin hikayesini hepimiz biraz biliriz.
Ya da 1402 yılındaki Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt’ı alteden Timur’un Ankara yakınlarındaki Fil-saklar (şimdiki adı Pursaklar) ormanında sakladığı fillerini bir yerlerden duymuşsunuzdur.
Ama ‘’Paşalar Fili’’ bu fillere göre biraz daha eski. Yaklaşık 15 milyon (onbeş bin değil ! ) yıl önce Paşalar (Mustafakemalpaşa’nın mahallesi) civarlarında yaşamış. Hem de zürafalar ,gergedanlar, kuyruksuz maymunlar, atlar ,tavşanlar ve daha birçok hayvanlarla beraber sürdürmüşler binlerce yıl boyunca yaşamlarını.
Günün birinde bir felaket (belki bir sel )” Paşalar fili”yle birlikte birçok hayvanı toprağın altına gömmüş ve bugünlere kadar (yaklaşık 15 milyon yıl veya 150.000 asır) orada saklamış.
1983 yılında Ankara Üniversitesi Paleontoloji bilim dalından Prof. Dr. Berna Alpagut hocamız ,birçok hayvanla birlikte bu filinde fosilleşmiş parçalarını bulup, gün yüzüne çıkarmaya başlayıncaya kadar.
Yaklaşık 40 yıldır büyük bir emek, titizlik ve sabırla hocamız ve ekipleri binlerce parçacık halindeki bu fosilleri çıkarmakta, değerlendirmekte ve restore etmektedirler. Prof. Dr. Berna Alpagut yazılarında bu alandan çıkan 58 farklı türden bahseder.
Ama bize göre bu türlerin en ilginci Paşalar’a özgü bir fil türü olan ‘’Gamphotherium Pasalarensis’’ (her ne kadar telaffuzda zorlansak da bilimsel adı budur ve dünya literatürüne de böyle girmiştir ) ’’Paşalar fili’’ dir.
Bugün için bizim ‘’Paşalar fili’’ nerelerdedir bilinmez ama, milyonlarca kuşak sonraki torunları geçmiş özgürlüklerini hiç hatırlamadan, farkında bile olmadan hayvanat bahçelerinde kendi hortumlarıyla duş alıp ,fotoğraf çektirmeye devam ediyorlar şimdilik…
Dr. Murat ÇUBUKÇU
( Bu yazı ‘’Berna Hoca’’mızı ve ‘’Paşalar fili’’ ni çok seven edebiyatçı, öğretmen, araştırmacı, yazar ve fotoğraf sanatçısı Elif Akpınar’a ithaf edilmiştir.)