Merhaba Sacit Bey, sizi biraz tanıyabilir misiniz? 1 Mart 1953 yılında Mustafakemalpaşa’da doğdum. 1978 yılında evlendim. Oya ve Jale adında iki kızım var. Fotoğrafçılık hikayeniz nasıl başladı? Babam Sadık Altuğ 1923 yılında Mustafakemalpaşa’da açtığı fotoğraf dükkanıyla ilçenin ilk fotoğrafçısı oldu. Ben de onun yanında çalışmaya başladım. Bu şekilde fotoğrafçılık ile tanışarak meslek edindik. Babam sağ olsun, her şeyi ondan öğrendik.  Güzel günlerimiz geçti. Hiç sıkıntı çekmedik. Fotoğrafçılığa kaç yaşında başladınız? Ben ilkokulu bitirdikten sonra 1965 yıllarında babamın yanında çalışmaya başladım. Okumayı sevemedim, okumak benim için bir sıkıntıydı. O yüzden de babamın yanında çalıştım. Ancak bu kararımdan hiç pişman olmadım. Esnaf olarak çalışmaya başladım ve geriye dönüp baktığımda şu anda iyi ki diyorum. Esnaflık kolay değil. Ancak babamdan öğrendiklerimle birlikte bugünlere kadar gelebildim. Ondan gördüklerimizi uygulamaya çalıştık. Askerlik dönemimde de fotoğrafçı oldum. 1975’de askerden dönerek çalışmaya devam ettim. 2007 yılında ise artık yeter diyerek emekli oldum.

Askerlik dönemi...

Bir fırçayla başlayan sanatkarlık hikayesi: Sadri Kuşçu Bir fırçayla başlayan sanatkarlık hikayesi: Sadri Kuşçu
Emekli olma kararını vermenizi etkileyen şey neydi? İlkokulda başladım çalışmaya. Cumartesi ve Pazar dahil olmak üzere gece gündüz çalıştım. Ailemle bir hafta sonu dahi geçiremediğimi biliyorum. Geceleri düğünler, gündüzleri fotoğraf işleri… Zor yanları vardı fakat zevkli bir meslekti. Bir noktadan sonra artık yoruluyorsun. Kendime vakit kalsın istedim. Bu nedenle eşimin de desteği ile birlikte emekli olmaya karar verdim. Hiç meslek kazası yaşadınız mı? Aslında eski teknoloji ile fotoğrafçılık riskli bir işti ama çok şükür bir defa kaza yaşadım. Bu anları Nerihman Hanım anlatıyor “Hiç unutamadığımız bir kazaydı ve en büyük kazayı biz yaşadık. Düğümüzde olduğu için bol bol fotoğraf çektirdik. Evliliğimizin 13. gününde Erdek’e gittik. Kayınpederim yaşadığı rahatsızlık nedeniyle çalışmayı bırakmıştı ve dükkana uğramazdı. Ancak biz tatilde olduğumuz dönemde dükkanı açarak karanlık odaya gireceğim, temizlik yapacağım demiş. Tüm fotoğraflarımız yandı. Düğünümüzden sadece 1 fotoğrafımız var.” Şimdi neler yapıyorsunuz? Eşim Nerihman Altuğ ile geziyoruz. Motosikletle dolaşmayı çok seviyorum. Ben kontrollü gitmeyi seviyorum ancak eşimin hız tutkusu var. Balık tutmayı seviyorum sürekli balığa gidiyoruz. Özellikle deniz yolculuğunu çok seviyorum. Bu nedenle turlara katılıyoruz. 4 kız torunum var. Onları görmeye gidiyoruz, geziyoruz. Günler bu şekilde geçiyor. Eski dönem ile şimdiki dönem arasında nasıl bir fark var? Eski dönem fotoğrafçılığı, bu dönemdeki gibi değildi. Daha zordu ve daha fazla emek istiyordu. Kalemlerle rötuş yapardık. Gözlerimiz de bu yüzden erken bozuldu. Siyah beyaz çekimlerle başladık. Sonrasında renkli fotoğraf teknolojisinin gelmesi ile birlikte renkli çekimlere geçtik. Eskiden fotoğrafı biz çekiyorduk, şimdi ise teknoloji. Fotoğrafları çeker, karanlık odaya girer fotoğrafları basardık. Böyle bir süreçte hem emek hem de zaman alan bir işlem yapılıyordu. Ayrıca kullandığımız ilaçlar kimyasaldı. Eldivenler kullanıyorduk. Ancak şimdi dijital dönemde çok daha hızlı ve kolay bir şekilde fotoğraf çekilebiliyor. Eskiden fotoğraf çektirmek için özel bir gün ayrılır, en güzel kıyafetler giyilirdi. Fotoğrafçılığın değerini kaybettiğini çok net bir şekilde söyleyebilirim. Mustafakemalpaşa eski fotoğrafları denildiğinde akla ilk gelen isimlerden birisiiniz. Bu dönemlerde neler yaşandı? 16 Aralık 1981 yılında yaşanan derenin taşmasında köprü fotoğrafını ben çekmiştim. O döneme dair bir pişmanlığım var. Renkli çekme imkanım da vardı ama siyah beyaz makine ile çekmiştim. Hala keşke renkli çekseydim diyorum. Bu tarih öncesindeki Mustafakemalpaşa’da çekilmiş siyah beyaz fotoğrafların hemen hemen hepsi babam tarafından çekilmiştir. Ancak bu fotoğrafların altında şu anda başka isimleri görmek beni üzüyor. Babamın o fotoğrafları çektiği dönemlerde aslında fotoğrafların altına şu anda imzasını atan kişiler hayatta bile yoktu. Aslında uygun değil ancak bu kişiler böyle uygun görüyor. Ünlülerle fotoğraflarınız var. O dönemleri biraz anlatır mısınız? Dönemin popüler isimleri Erol Büyükburç ve Seyyar Taner gibi isimler konsere gelirdi. Ben de onların fotoğraflarını çekerdim. Aynı zamanda Vurun Kahpeye adlı film çekimlerinde film yapımcısı Orhan Aksoy akrabamızdı ve film çekimlerinde onu misafir etmiştik. Filmde Hülya Koçyiğit de rol almıştı. Uzun bir süre burada kaldılar. Hülya Koçyiğit’in de fotoğraflarını çektim. Onlarla birlikte güzel günler geçirdik. Fotoğrafçılık dışında neler yaptınız? Darbuka çalışıyorum ve Mustafakemalpaşa’da Beyaz Karanfiller adıyla grup kurmuştuk. Sonrasında Kırmızı Güller gibi farklı isimlerle grubu sürdürdük. Yaklaşık 10 yıl kadar müziğin içinde yer aldım. Gruptaki birçok arkadaşım rahmetli oldu. Grupta birlikte olduğumuz ve görüşmeye devam ettiğimiz Terzi Osman var. İlhan Kuzucu, Remzi Elbirler gibi isimlerle birlikte müzik yapardık. Zamanında Tümbüldek’e gider aylarca kalırdık. Gittiğimizde orada müzik yapardık. Herkes de bizi dinler eğlenirdi. O dönemin en popüler delikanlısıydım. Sacit Bey, paylaşımlarınız için çok teşekkür ediyorum. Ben de Paşada’ya çok teşekkür ediyorum, bana tekrar eski günleri hatırlattığı için. İyi yayınlar.
Editör: Haber Merkezi