Yerli malı kullanılması, 1908 ikinci Meşrutiyetinin ilanı ile beraber akla gelen meseleler arasında önemli yer alır: Hele, Avusturya- Macaristan İmparatorluğunun Bosna-Herseği hudutlarına alma kararından sonra, Avusturya’dan gelen meşhur Şılık feslerine ve başta şeker olarak diğer mallara karşı boykot başlayınca, halk yerli malı kullanmaya çağrıldı. Fakat ne vardı da halk  yerli olarak neyi yiyecek, ney, içecekti? Karagöz’ün(o yıllarda yayınlanan bir mizah dergisi) 22 Kasım 1908 tarih ve 25 sayılı nüshasındaki karikatür bu soruya cevap arıyor: Karagöz acaip kılıktadır: Kafasına bir saksı geçirmiş, bir de küpün içine girmiş. Hacivad onu o halde görünce şaşırır, sorar: — Aman Karagözüm… Bu ne hal? Ne kıyafete girmişsin? Karagöz kızgın cevap verir: — Yıkıl karşımdan… Yerli malı yerli malı diye zamanlardır kafamı ütüledin durdun, ben de çarşı pazar dolaştım, evvela kılık kıyafetimi yerli yapayım dedim, eh, bacına Babadağı (Denizli)dokuması buldum amma, kendime bir şeyler bulamadım, nihayet İnoz’dan(Enez- Edirne) gelmiş bir küp buldum, onun alt kısmını kırdım içine girdim, başıma da Köksu’dan(Tuzla – İstanbul) bir saksı aldım, fes niyetine geçirdim… Şimdi şeker de Avusturya malı, almadım, ne yap biliyor musun? Hemen şuradan ıhlamur topla, komşudan biraz da pekmez al, bir ıhlamur yap da içip aklım başıma gelsin. Çünkü Yerli Malı’na karar verirsek giyeceğimiz, içeceğimiz bunlar olacak… Çünkü Yemendeki kahveyi de heriflerin vapurları taşıyor!… Hacivad, Karagözün karşısına oturmuş, ellerinde pekmezli ıhlamur, sohbet etmektedirler: — Hacı Cavcav… Bundan sonra bana olmayacak duaya amin dedirtirsen inan olsun, kafanı patlatırım. Yerli Malı, Yerli MALI… Haydi, yerli malını bul da giyeyim, yiyeyim, içeyim… HACİVAD: Karagözüm… Sinirlenme… Bu hayati mevzu elbette sıkıntı çekerek halledilecek. Birden olur mu? KARAGÖZ: Ne birdeni be!… Ekmeğinin unu Amerikadan geliyor. Patatesin Marsiyaldan. Şekerin boykot yaptığın Avusturyadan. Çocukların eline verdiğin kurşun kalem Almanyadan. Doğanını sardığın kundakla ölenin kefenine bile yetmiyor dokuduğun bez,Herifçioğlu senin balığını buradan on paraya alıyor,  insanı terbiye eder gibi terbiye ediyor, süslü kutulara koyup yine sana on kuruşa satıyor. Sen de çoluğunu çocuğunu durmadan memur yap, zabit yap, devletten maaş ehli yap, sonra da yerli malı diye söylenedur. Aman aman of, aman aman… HACİVAD: Ne oluyorsun Çeşm-i Siyahım… Vallahi kıyamam sana, bir derdin mi var? KARAGÖZ: Ne derdim olacak? içine girdiğim İnoz küpü ile başıma geçirdiğim Köksu saksısı bedenimi perişan etti. Bunlar da aslında bizim değil ya, neyse!… HACİVAD: Aman Karagözüm… Yoksa bunlar da mı Avrupadan, Amerikadan geliyor?… KARAGÖZ: Yok, değil, değil amma bunları da yapanlar ya Artin, ya Bedros, ya Pandeli… (gayrimüslim ustalar).Bizimkilere sadece toprağını kazması veya hamallığı düşüyor. Sonra da memleketin efendisi diye geçiniyoruz! Ay, ay, ay… Bir daha bana Yerli Malı de de ben sana gösteririm. Evvela fabrikalarını kur, malını çıkar, bu mal sağlam, beğenilir olsun, sonra gel de bülbül gibi şakra… Haydi çek arabanı!… ‘’Yerli Malı Haftamız Kutlu Olsun.’’ Kaynak: Cemal KUTAY- Nelere Gülerlerdi Kitabından Değiştirmeden Alıntı. Dr. Murat ÇUBUKÇU

Editör: Haber Merkezi