93 Harbinde (1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı) Bulgaristan Tırnova şehrinden İstanbul’a gelen pehlivan, bestekar ve tambur üstadı (Tambur; isim, müzik Arapça ṭanbūr. Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay veya mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı.) Osman İstanbul Fatih'e yerleşir. Osman Pehlivan'ın Fatih'teki ahşap iki katlı bir evde oğlu Ziya dünyaya gelir.

Tanburacı Osman ve oğlu Ziya Tanburacı

Ziya Tanburacı 8 yaşlarında iken babasının "Sanat öğren de hayatını kurtar”, demesi ile matbaada çalışmaya başlar. Arkadaşlarının ortaokula devam ettiklerini görünce, dışarıdan önce ilkokul diploması alır. Sonra Gelenbevi Ortaokulu ve Haydarpaşa Lisesi’ni dışarıdan bitirerek, Gazetecilik Yüksek Okulu’na başlar. Ziya Tanburacı 1.81 boyunda, arkadaşlarının yakışıklılığından dolayı kendisine Robert Valentino lakabı verdikleri, zarif, duygulu, billur sesli,  hoşsohbet, sözünün eri, mert, kararlı, hayatı kucaklayan, bilge, dost canlısı, kelime hazinesi zengin, Türkçesi mükemmel, dürüst, zeki, bilge ve İstanbul beyefendisi idi. Gençliğinde bir miralay kızı, yedi göbekten İstanbullu Nimet Hanım ile tanışır ve birbirlerine âşık olurlar. Ziya Nimet Hanımı istetir. Ailesinin göz bebeği, Nimet Hanımı isteyen çok kişi olduğundan kız tarafı nazlanır. Nimet Hanım; “Ziya bak der, çok efendi bir adamsın, kibarsın, akıllısın, benim için paranın önemi yok. Beni hoş tutacağına söz ver sana varayım.” Ziya Tanburacı söz verir, “Seni bir gün dahi kırmayacağım.” Nimet Hanıma anneannesin de verdiği destek ile evlenirler. Ziya Tanburacı verdiği sözü asla unutmaz. 55 yıl süren evliliklerinde bir kez olsun Nimet Hanımı üzmez. Etrafında pervane olur. En hiddetli anında bile “ ben Nimet’e söz verdim, onu kırmayacağım.”der ve kırmaz. Nimet Hanım’ın gereksiz kıskançlıklarına dahi hiçbir zaman ses çıkarmamıştır. Nimet Hanım’ı kırmamak için sevdiği çok şeyden de vazgeçmişti. Eşi istemediği için; İyi bir aktör olabilirdi ama sahnelerden çekildi. Harika bir sesi vardı ama İstanbul Radyosu'na hayır demişti. Siyasete atılmak istemiş, Nimet Hanım engellemişti. Eşinin sevgisine kurban, arzularını içine gömerek, olacağı kadar olamamış bir âdem olarak hayatını tamamladı. Ziya Tanburacı evlilik ile okulu bir arada yürütemediğinden üniversite ikinci sınıftan ayrılarak ticari hayata atılır. Matbaacılık yapmaya başlar. Sedat Simavi’nin 7 Gün isimli dergisini hazırlayarak basmaya başlar. Fakat bir yıl sonra, zarar etmeye başlayınca, arkadaşları zam istemesini önerirler. Ziya Tanburacı’da Sedat Simavi’ye giderek zam isteğini söyler. Bu önerisi kabul edilmeyince “ben arkadaşlarımı satamam” diyerek 7 Gün Dergisinin basımına son verir. Bir müddet Tan Matbaasında ve Tanin Gazetesinde çalıştıktan sonra kendi matbaasını kurup çalışırken 04 Aralık 1945 tarihinde Tan Matbaası baskını gerçekleşir.   TAN MATBAASI BASKINI Tan Gazetesi’nin ilk sayısı 23 Nisan 1935’te yayımlandı. Sahibi Mehmet Soydan’dı. Gazete “en mükemmel baskıyı, en doğru haberi, en güzel yazıyı, en canlı resmi” getirme sloganı ile çıkmıştı. Tan Gazetesi’nin Başyazarı Ali Nazi Karacan idi. 1. sayfada ara sıra Mahmut Esat Bozkurt yazıyordu. Yazarları arasında Orhan Selim imzasıyla Nazım Hikmet,  Peyami Safa, Ahmet Şükrü Esmer, Nizamettin Nazif, Ahmet Ağaoğlu, Burhan Felek, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Fikret Adil vardı. 9 Kasım 1938’de Ahmet Emin Yalman’ın ayrılmasıyla gazete Zekeriya ve Sabiha Sertel’in kontrolüne geçti. Halil Lütfi Dördüncü gazete ve matbaanın idari ve mali işlerine bakıyordu. Sertellerin yönetimindeki Tan gazetesi hükümetin uygulamalarını eleştiren bir yayın politikası izliyordu. Tek parti yönetimine karşı ikinci bir parti kurmak için hazırlık yapanlar, hükümet karşıtı Tan gazetesinden faydalanmak istediler. Bu gerginlik ve Tanin gazetesinde Hüseyin Cahit Yalçın'ın 4 Aralık 1945 tarihinde “Kalkın ey ehli vatan” başlıklı yazısı üzerine İstanbul Üniversitesi önünde biriken öğrenciler, önceden hazırlandığı belli olan pankart ve sloganlar eşliğinde, basının ateşlediği şekilde Tan ile diğer dergileri protesto etmeye başladılar. İstanbul Üniversitesi’nde toplanan kalabalık Cağaloğlu’ndaki Tan Gazetesi matbaasına saldırıp, matbaadaki makineleri kırdılar. Camlarını ve içerideki eşyayı kırıp döktüler. [caption id="attachment_12436" align="aligncenter" width="322"] Tan Matbaası Baskını ile ilgili Akşam Gazetesinin Haberi[/caption] 04 Aralık 1945 tarihinde meydana gelen Tan Matbaası olayları Mustafakemalpaşa’da yeni bir dönemin başlamasına neden oldu Ziya Tanburacı’nın matbaası da olaylardan zarar görür. Olaylardan etkilenen kâğıt toptancısı bir Yahudi esnaf  Amerika’ya gideceğini söyleyerek tüm matbaasını ve kâğıt işlerini Ziya Tanburacı’ya devretmeyi teklif eder. Eşi Nimet’e danışır.  Nimet Hanım teklife kuşkulu yaklaşır. “Bu adamın sonradan borcu çıkar, daha çok zarara uğrarız sen ödeyemezsin bu parayı” der. Ziya Tanburacı'da teklifi kabul etmez. Ama işleri daha da kötüye gitmektedir. Bir çıkış noktası ararken bir arkadaşı Ziya Tanburacı’ya Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine gitmesini önerir. “Mustafakemalpaşa çok gelişmiş bir yer, çok seçkin insanlara sahip, oraya bu hizmeti götürür müsün?” Ziya Tanburacı tamamen tesadüflere bağlı olarak gelen bu öneriye ve hiçbir bağının olmadığı Mustafakemalpaşa ilçesine gitme fikrini eşi Nimet Hanım ile değerlendirir. Mustafakemalpaşa’ya gitmeye karar veriyorlar. Ziya Tanburacı eşine: “-Bak orada açlığımız tokluğumuz olacak. Başaracağız, başaramayacağız.” Nimet Hanım’ın cevabı ise; “Sen hiçbir şeyi başaramamazlık edemezsin, Sen akıllı bir adamsın, sen nereye istersen gelirim.” olur. Eşi Nimet Hanım, 7 yaşındaki kızı Işık, 1 yaşındaki oğlu Osman ve kayınvalidesi ile yanına aldığı bir tek el pedalı ile meşakkatli bir yolculuk sonrası Mustafakemalpaşa’ya gelir. İlçenin ahşap evlerinden birine kiracı olur. Kiraladığı bahçeli ev, içinde kuyusu olan, eskice şirin bir Mustafakemalpaşa evidir. Tuvaleti dışarıdadır. Evin çatısında çok sayıda karganın yuva yapmış olmasından dolayı evin adı aile arasında “Şık oda, kargalı tavan” olarak isimlendirilir.

Tanburacı Ailesi Mustafakemalpaşa’da

Ziya Tanburacı Mayıs 1948 de Eski Sanat Okulunun (Günümüzdeki Öğretmen Evi) karşısındaki Harman Hanı’nda, Mustafakemalpaşa’nın ilk Matbaasını açar. Matbaaya kızının ismi olan “Işık” adını verir. Ziya Tanburacı matbaasında yayınlamaya başladığı gazetesine ise toplum hayatında düzene verdiği önemden dolayı  “DİRLİK” adını verir. Gazete’yi çıkartmasında kendisine Nurettin Aksoy yardımcı olur.  Yanına Çırak olarak İbrahim Erbek’i alır. Evlerini daha sonra değiştirirler. Ziya Tanburacı’nın yanına çırak olarak aldığı İbrahim Erbek’lerin evlerinin yanında yeni bir ev tutarlar. Yeni evleri çıkmaz bir sokakta Çiçek Sinemasını arka taraftan görmektedir. Evin hemen yanı park idi. Zaman zaman gidip o parkta dinleniyorlardı. (Günümüzdeki Öğretmen Evinin bahçesi) Işık Tanburacı yeni evdeki otururlarken mahallenin tüm çocukları ile birlikte karlı kış günlerinde Gazhane bayırından kızaklarla veya tepsilerle kayak yaptıkları günleri asla unutamaz. 27 Mayıs 1948 günü Mustafakemalpaşa’nın ilk gazetesi okuyucusu ile buluşur. Ziya Tanburacı Dirlik’in ilk sayısında çıkış amacını şu şekilde ifade ediyordu; İnanç ve gayemiz;  Biz, bu küçücük gazete­yi çıkartmakla büyük bir iş yaptığımızı iddia edecek değiliz. Biz, ancak memle­ket hayrına bu yolda bir hizmette bulunabildiğimiz gün sevinç duyacağız. Hiç bir iddia ve ısrarımız yok. Gayemiz; millet ve memleket menfaati için aklımızın erdiği, gücümü­zün yettiği kadar çalışmak­tır. Hiçbir taraf ve züm­reye değil, bütün bir mil­lete, Türk milletine bağlı­yız. Herkesi sevmek, fikirle­rine hürmet etmek ve fikre fikirle mukabelede bulun­makta iyi neticeler alaca­ğımıza inanıyoruz. Bununla beraber tenkit ve tahlillerimizi, hatır ve gönül gütmeksizin, hissiyattan azade olarak cesurane yapacağız. Adımız gayemizdir. Dir­lik, düzenlik için, memleket için işe yaramaya çalışacağız. DİRLİK Gazetenin Mustafakemalpaşa’ da yayınlanacak olmasının kasaba halkını heyecanlandırdığını ilk sayıdaki Tanburacı’nın teşekkür yazısından anlıyoruz. Teşekkür Bu küçük gazeteyi meydana getirmek hususunda büyük yar­dımlarını gördüğüm değerli büyüklerim ve arkadaşlarıma ve gazetenin çıkmasını merakla beklemek, hatta matbaaya kadar gelip sormak gibi yakın alâka gösteren kadirşinas hemşerilerime bütün kalbimle teşekkürler ederim. İki gecedir Işık Basımevinin ışıksız mürettiphanesinde beş nu­maralı gaz lambası ile bu gazeteyi dizip basmaya uğraşırken bazı hatalara düştüğümü ortalık ışı­dığı zaman fark ettim. Bunu da bana bağışlamalarını değerli okuyucularımdan ri­ca eder ve alâkalı makam mat­baaya bir tenvirat abonesi lütfe­derse bu hataları da yapmamaya gayret edeceğimi arz ederim. Ziya Tanburacı [caption id="attachment_12439" align="aligncenter" width="334"] Mustafakemalpaşa’da çıkan ilk gazete “Dirlik”in ilk sayısı[/caption] Ziya Tanburacı öğretmen tipli bir adamdı. Her bilgisini yanındakine aktarmaktan gurur duyan bir kişiliğe sahipti. Arapçası, Farsçası ve Osmanlı Türkçesi çok iyi idi. Türk diline hayrandı. Bu nedenle Mustafakemalpaşa’da çok sevildi ve saygı duyuldu. Sosyal hayata katıldı. İnsanlar Ziya Tanburacı’ya çok rağbet edip ve ilgi gösterdiler Ziya Tanburacı’nın eşi Nimet Tanburacı, Mustafakemalpaşa’yı dostluğun, komşuluğun ve sıcak sevginin olduğu bir kasaba olarak çok sevdi. İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve yetişmiş bir genç kadının, bir kişi dahi hiç tanıdığının olmadığı bir kasabaya gitmesi ve orada sevgi ile kucaklanması onu etkilemişti. Mustafakemalpaşa’nın insan dokusu ve doğa güzelliği Tanburacı ailesini kasabaya bağlamıştı. Tanburacı ailesinin İyi ilişkiler kurduğu Mustafakemalpaşa halkı her zaman onlara destek verdi. Mustafakemalpaşa Belediyesi de Tanburacı’ya Belediye Binasının altındaki iş yerlerinden birini kiraladı. Böylece Işık Matbaası Kunduracılar Çarşısı, Belediye Altı Numara 8’e taşınır.

27.07.1948 Tarihli Belediye Encümen Kararı

Başkan Kanar Gazetecileri Unutmadı Başkan Kanar Gazetecileri Unutmadı
Ziya Tanburacı sadece gazetecilik ile sınırlı kalmıyor, Mustafakemalpaşa’da sosyal hayatın içinde de yer alıyordu. Mustafakemalpaşa’da düzenlenen tiyatrolarda yer alıyordu. 15 Ekim 1948’de Bursa'ya gelen İsmet İnönü'ye hoş geldiniz ziyaretine giden heyetin içinde yer aldı. Heyette Dirlik Gazetesi sahibi Ziya Tanburacı dışında, Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Musa Uzel, Belediye Meclis üyeleri terzi Sami Dündar, fırıncı Hakkı Rıza Bürksu ve zahireci Nurettin Şengirginli vardı.

15 Ekim 1948 Bursa’da İsmet İnönü’yü ziyaret

Dirlik Gazetesi sadece yöre haberleri değil, memleketin genel durumu ile ilgili haberler de yayınlıyordu. Çünkü Ziya Tanburacı’nın İstanbul’da matbaacılık ve gazetecilik yapması onun habere ulaşmasını kolaylaştırıyordu. Böylece habere ulaşmanın çok zor olduğu dönemlerde halkı bilgilendiriyordu. Ziya Tanburacı sosyal hayatın da devamlı içindeydi. 9 Kasım 1950 de Dirlik’in 191. sayısı yayınlanan Ziya Tanburacı gazeteyi kapattı, yardımcısı İbrahim Erbek’i yanına alarak İstanbul'a döndü. İstanbul’da Hürriyet Gazetesi’nde çalışmaya başladı. “Günlük Gazete Teknisyenleri Sendikası’nın” başkanlığını yaptı. İstanbul’da tekrar matbaacılık yaptı. Matbaasının adını “Tanburacı Matbaası” koydu. Mustafakemalpaşa’yı asla unutmadı. Defalarca ziyaret etti. 1987 yılında bir arkadaşı ile beraber Mustafakemalpaşa’ya gelerek bir hafta boyunca dostları ile hasret giderdi. Bu Ziya Tanburacı’nın Mustafakemalpaşa’yı son gelişi idi. Ziya Tanburacı 1994 yılının Haziran ayında, eşi Nimet Tanburacı ise 21 Ağustos 2009 günü 96 yaşında hayata gözlerini yumdu. Allah Rahmet eylesin. Mustafakemalpaşa'ya katkılarınızı unutmayacağız.

Ziya Tanburacı'nın oğlu Gazeteci Osman Tanburacı ve ablası Işık Hanım

 

Osman Tanburacı ve ablası Işık Hanım

Halit ERSÖZ
Editör: Haber Merkezi