Kafkas-Rus Savaşları sonucu 1822’de Kabardey, 1859’da Çeçenistan ve Dağıstan tamamen Rusya’nın hâkimiyetine girdi. Kafkasya’nın yerli halklarının topraklarına el konulup yerlerine Rus’lar yerleştirildi. Kafkasya Halkları sürgün edildi. Yaklaşık 1 milyon 500 bin kişi Kafkasya’yı terk etmek zorunda kaldı. Osmanlı topraklarına olan göç hareketi 20. yy başlarına kadar devem etti.
Dağıstanlıların 1859’da yoğunlaşan göçleri de genellikle küçük gruplar halinde oldu.
1864 yılında
Dağıstan’ın Derbent (Demirkapı) ilinden (Bazı rivayetlerde ise Rokali Köyü veya Halevli (Haleli-Heleli) köyünden) Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve kardeşi Necef tekerlekli arabaları ve atları ile zorlu bir yolculuğa başladılar. Yolculuk sırasında Hacı Necef atıyla göç eden grubun önünde gidip kestirme yolları buluyordu. Altı yedi ay süren bir yolculuktan sonra Bursa’ya geldiler.
Yalova ve Mudanya’dan teklif edilen yerleşme tekliflerini kabul etmeyerek
7 hane olarak Kirmasti yakınlarına geldiler. Günümüzdeki Koşuboğazı mahallesinin güneyinde bulunan çamlıktaki bir bölgeye 1864 yılında çadırlarını kurdular. (Günümüzde Eski Mezarlık denilen bölge.) Konakladıkları bu bölgede bir gece sağanak yağmur esnasında düşen bir yıldırım sonucu, Dağıstan göçmenlerinden bir kadın ve küçük torunu vefat ederler. Nine ve torunu bu bölgeye defnedilir. Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve Şıh Necef bu olayı köylerini kurmaları için bir işaret olarak görürler. Bu bölgeye yerleşmek için çevredeki köylerin ileri gelenleri ile görüşürler. Ama çevredeki köylüler toprakları bölüneceğinden bu durumu kabul etmezler. Gerekli izin almak amacı ile Sincan kadısı Kestelek’li Efendioğlu Galip Bey ve Kirmasti Bucak müdürü Emin Efendi ile görüşürler. Fakat onlardan da olumsuz cevap alırlar. Kendilerine Mihaliç ovasından yer teklif edilir. Şıh Necef bunu kabul etmez. Çünkü o dönemde Mihaliç ovası bomboş ve kışın derelerin taşması sonucu su altında kalan topraklardı.
Bu durum üzerine Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve Şıh Necef Dağıstan’ın Derbent’e bağlı Nokal köyünden İstanbul’a göç eden ve padişah Sultan Abdülaziz ile iyi ilişkileri bulunan Dağıstanlı Şıh Hüsamettin’le görüşmek üzere İstanbul’a giderler. Durumlarını anlatarak yardım isterler. İstanbul’da bir müddet kalırlar. Bu sürede Şıh Hüsamettin padişah Abdülaziz’e ulaşarak Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve Şıh Necef ile Dağıstan göçmenlerinin Kirmasti’ye yerleşmesi için bir ferman çıkartmayı başarır.
Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve Şıh Necef Kirmasti’ye dönerek aldıkları fermanı Kirmasti Kadı’sına sunup, köylerini kurmak için hemen kerpiç kesmeye başlarlar. Gaz tenekesi konulan sandıkların içine dökülen ve yaklaşık 40 kg ağırlığındaki kerpiçler günümüzdeki okulun bahçesi olan bölgede hazırlanır. Kerpiçler hazırlanınca evler inşa edilmeye başlanır. Şıh Abdülaziz Dağıstânî ve Şıh Necef kardeşler de kendilerine, çamlığın alt taraflarında evler inşa edip, evlerinin önüne de bir su kuyusu kazarlar. Bu su kuyusu 1962 yılına kadar kullanılır.
Yedi hane olarak kurulan köye Koşuboğazı adı verilir. Bu ismin verilmesinde iki temel görüş vardır. Bazı belgelerde “Kuşboğazı”ndan geldiği rivayet edilir. Bir diğer görüş ise köyün kurulduğu bölgede, atlara koşu yaptırılan boğazdan dolayı Koşuboğazı adı verildiğidir.
Köy kurulduktan sonra Şıh Necef Hacca gider. Hacda hastalanıp vefat edince Cennetülbaki kabristanlığına defnedilir. İlerleyen zaman içerisinde ilk yapılan kerpiç evler yıkılarak yerlerine Kafkas usulü daha sağlam evler yapılır. Koşuboğazı köyünü kurup yıllarca mükemmel olarak yöneten Şıh Abdülaziz Dağıstânî rahatsızlanınca arkadaşı Gül Ahmed Ağayı çağırır ve köyü ona emanet eder.
Şıh Abdülaziz Dağıstânî 1882-1883 yılında vefat edince, bugün Şıhlar Mezarlığı olarak bilinen kabristana, daha önce 1873-1874 yıllarında yapılan kerpiçten ve üzeri manav kiremitle örtülü türbeye defnedilir. Bu kerpiç türbe yıpranınca 1964 yılında da günümüzdeki türbe yaptırılır.
Günümüzde son yapılan Şıh Abdulaziz Dağıstânî Türbesinin doğu cephesinde, eski türbeden kalan 4 mermer kitabe bulunmaktadır. Güneyden başlayarak, 24x28 cm boyutlarındaki
Birinci kitabede, Şıh Abdülaziz Dağıstânî’nin ismi ve ölüm tarihi (1882/1883) ile türbenin yapılış tarihi (1882/1883) bulunmaktadır.
1-Kad irtehale min dâri’l-fenâ’ ilâ dâri’l bekâ
1-(Yolculuk diyarından ebedilik diyarına göçtü)
2-Eş-Şeyh ‘Abdülaziz ed- Dağıstânî fî sene 2-(Şeyh Abdülaziz Dağıstânî)
Sene 1300 fi sene 1290 3-(Miladi: 1883 Ölüm Tarihi / 1873 Yapılış Tarihi)
İkinci kitabe 22x62 cm boyutlarında olup iki satır dua metni vardır.
1-Ehl-i zikre et muhabbet çün halinin Hak / Münkirin encümine kardeş idiğine inhırât
2-Dâr-ı rıhletdir bu dünyâ câhına etme gurur / Âkıbet âna gelenler cümlesi eyler ubûr
Üçüncü kitabe 20x45 cm boyutlarında olup iki satır dua metni vardır.
1-Biz bu aşkın bir bölük gâm-nâkıyüz / Âşıkânın ayağının hâkiyüz
2-Aldanma nakşına bu dâr-ı fenanın / Sehâder ol kendini virme hazer kıl
Dördüncü kitabe, 20x29 cm boyutlarındadır, fakat aşırı yıpranma nedeni ile okunamamaktadır.
Şıh Abdulaziz Dağıstânî’nin akrabaları tarafından özenle korunan eşyaları
Şıh Abdulaziz Dağıstânî yüksek dağlardan engin düzlüklere uçan bir kartal idi. Dağ kartalının kayalardan kendisini engin gökyüzüne bırakması gibi, Dağıstan’dan yola çıkarak Mustafakemalpaşa topraklarına geldi. Bir tut kurarak yiğit, vicdanlı insanların yetişmesi ve huzurlu bir hayat için mücadele etti. Yüzyıllar önce yaşanan zorlu bir yolculuk ve bu yolculuğa önderlik eden adamın hası, korkusuz ve yiğit Abdulaziz Dağıstânî’yi hayırla anıyorum.