Halit ERSÖZ

Kanlı Noel’i Unutmayalım

Abone Ol
Kıbrıs Doğu Akdeniz’de Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında kilit noktada bulunan, Coğrafî, fiziki, kültürel, folklorik değerler açısından Anadolu’nun bir parçası olan,jeopolitik önemibüyük bir ada.Son yıllarda Türkiye ile Güney Kıbrıs arasındaki gerginlik arttı. Bunun nedeni ise Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesi oldu. Türkiye'nin itirazlarına rağmen GüneyKıbrıs, 2007'denitibaren 13 adet arama sahası ilan etti ve büyük petrol şirketlerine ruhsat verdi. Bu hamleye karşılık olarak Kuzey Kıbrıs'ta Doğu Akdeniz'de kendi ekonomik bölgesinde, adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde Türkiye’ye veTPAO'ya arama ruhsatları verdi. Türkiye'nin Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini Kıbrıs açıklarına göndererek, Kuzey Kıbrıs'ın ruhsat verdiği bölgelerde doğalgaz aramalarına başlaması, Güney Kıbrıs yanı sıra Yunanistan, ABD,Avrupa Birliği, İsrail ve Mısır'ın tepki göstermesine neden oldu. Osmanlı Devleti 1571 yılında fethedinceye kadarKıbrıs’atarih boyunca; Hitit, Mısır, Fenike, Asur, Pers,Ptolemiler, Roma, Arap, Bizans, Templer Şövalyeleri, Lüzinyanlar, Cenevizliler veVenedikliler hâkim olmuş ve Kıbrıs’ı yönetmişlerdir. Osmanlı Devleti, Kıbrıs'ı üs olarak kullanan korsanların Akdeniz'den geçen gemilere saldırmalarını önlemek ve Katolik Venediklilerin baskısı altındaki Ortodoks Rumlara yardım etmek için1571 de, Kıbrıs'ı fethetti. Kıbrıs’ta ki Osmanlı yönetimi fiilen 307 ve hukuken 352 yıl boyunca devam etti.Kıbrıs Türklerinin kökeni ise Anadolu'dan gelen Türk Halkıdır.

Kıbrıs Adasını fetheden Osmanlı Padişahı II. Selim (1566-1574)

  1878'de Osmanlı-Rus savaşını fırsat olarak gören İngiltere, "Kars, Ardahan ve Batum’a giren Rus ordularının geri püskürtülmesine yardım etme" vaadi ileKıbrıs'ı yılda 92.000 altına geçici olarak kiraladı. Gerçek amacı ise adaya yerleştiği günden itibaren Kıbrıs'ı ilhak etmekti.

1878 yılında Kıbrıs'taki Camileri gösteren harita

  Bu süreç içerisinde Rumlar Enosis fikrini diri tutarak Kıbrıs'ın kendilerine bağlanmasını talep etmişlerdir. İngiltere ise Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında 1. Dünya savaşına katılmasınıfırsat bilerek yayınladığı bir emirname ile Kıbrıs'ı ilhak etmiş veher yıl ödemesi gereken 92 bin altını da ödemeyi durdurmuştur. 27 Kasım 1917'de yayınladığı bir "Krallık Konseyi Emri" ile ada halkına İngiliz vatandaşlığına geçmeleri için iki yıllık bir süre tanımıştır.İngilizlerin bu emrivakisi üzerine İngiliz vatandaşı olmak istemeyen binlerce Türk Anadolu'ya göç etmiştir. Milli Mücadele döneminde İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine 5972 Kıbrıslı Rum, Türk Ordusuna karşı Yunan ordusu saflarında savaşmak üzere başvuruda bulunmuştur. 20 Temmuz 1923 Lozan anlaşmasının 20. maddesi ile ada hukuken İngiltere'ye bırakılınca, çok sayıda Türk tepki olarak Türkiye'ye göç etti. GünümüzdeKıbrıs'ta Türk nüfusunun Rumlardan daha az olmasının nedeni bu göçlerdir. Kıbrısİngiliz Yönetiminde iken,Rumların Türklere karşı saldırı ve terör faaliyetlerinin artmasına rağmenİngilizler ne yapacaklarını bilmez bir tavır gösterdiler. Bu durumun sonucu olarak, Türk kamuoyunda Kıbrıs “MillîDava”olarak görüldüğünden, “Türkiye Milli Talebe Federasyonu”nun1954 de düzenlediği,basın, gençlik ve üniversite temsilcilerinin katıldığı kongre de "Kıbrıs Türk’tür Komitesi" kuruldu. Kıbrıs’takiTürk köylerini yakıp yıkan, EOKA tedhiş örgütüne karşı iseLefkoşa'da 27 Temmuz 1957'de"Türk Mukavemet Teşkilatı" (T.M.T)  Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından kuruldu. Kıbrıs’taki kargaşa ortamı Zürih ve Londra anlaşmalarına kadar devam etti.Rumların savunduğu “Enosis” ve Türklerin savunduğu “Taksim”e karşı bir orta yol olarak, “Bağımsız Kıbrıs” fikriİngiltere, Yunanistan, Türkiye ve ABD tarafından benimsendi. 11 Şubat 1958'de Zürih Anlaşması ve 19 Şubat 1959'da da Londra anlaşması imzalandı.Bu anlaşmaların altına İngiltere ve iki anavatan yanında, adadaki her iki toplum da eşit statüde iki kurucu ortak olarak imza attı. Böylece Kıbrıs, iki halkın ortak egemenliğinde ve yönetiminde, iki toplumlu bir Cumhuriyet olarak doğdu. Ancak kurulan yeni cumhuriyet de EOKA saldırılarını durdurmayı başaramadı. Rumlar çoğunluk olmanın gücünü Türkler aleyhine her alanda kullanmaktan çekinmediler. Bu dönemde tüm resmi törenlerde Yunan millî marşı çalındı. Lefkoşa’daki Başkanlık Sarayı ile Cumhurbaşkanı Makarios’un makam aracına da Yunan bayrağı asıldı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türklere tanınan ve Anayasa tarafından garanti altına alınan tüm hakları ortadan kaldırmak için Makarios’unsunduğu,13 maddelik anayasa değişiklik önerilerinin Türkiye, İngiltere ve Kıbrıs Türk halkı tarafından reddedilmesi üzerine saldırılar arttı. Kıbrıs’ta yaşayan bütün Türkleri ortadan kaldırmaya yönelik Akritas Planı devreye sokuldu. E.O.K.A’lı Rumlar yollara barikatlar kurup Türkleri durdurup dayak atıyor ve tansiyonu yükseltiyorlardı.21 Aralık 1963'de günü Türklere karşı saldırılarınıarttırarak sivil Türklere saldırıp öldürmeye başladılar. Girne’den Lefkoşa’daki evlerine dönen iki arabadaki 6 erkek ve dört kadından Zeki Halil ve CemaliyeEmirali Rum polislerin makineli tüfeklerle ateşiyle hayatlarını kaybettiler. Saldırılar üç gün boyunca 24 Aralık 1963 tarihine kadar devam etti.

Kanlı Noel’de 21 Aralık 1963 günü katledilen Türkler

  22 Aralık 1963 de Rum polisler Lefkoşa Türk Lisesi öğrencilerinin üzerlerine ateş ettiler.Gece Girne yolu üzerinde bulunan Aspava Bar bölgesinde pusu kurarak Türkleri katlettiler. 23 Aralık 1963 Pazartesi günü çarpışmalar devam etti. Devlet Hastanesi’ndeki 6 yaralı Türk’e kan verilmesi Rumlar engellediler. 50 Türk yaraladı.12 Türk ise öldürüldü. Girne’de 14’ü polis olmak üzere 18 kişi Rumlar tarafından kaçırıldı. 24 Aralık1963Salı günü Rumların saldırıları bütün şiddetiyle devam eder. Kumsal bölgesinin savunmasız bırakılması, bölgede Türk direnişi olmadığının Rumlara haber verilmesiyle Rum saldırıları bu bölgede başladı. Bu olaylar “Kanlı Noel” olarak isimlendirildi.

Tabip Binbaşı Nihat İlhan

  Kanlı Noel’de en büyük acıyıve Rum vahşetini iseBinbaşı Nihat İlhan yaşadı. Nihat İlhan Türkiye’de Askeri Tıp Akademisinden mezun olmuş, A.B.D yaptığı görev sonrasında Kıbrıs Türk Alayına tayin olmuş ve 20 Mart 1963 tarihinde Kıbrıs’ta görevine başladı. Kıbrıs’ta Rum alayından yüz metre mesafedeki, 650 kişilik Türk gücünde doktor olarak görev yapıyordu.Eşi Mürüvet (37 yaşında) ile çocukları Murat (6 yaşında), Kutsi (5 yaşında), ve Hakan (10 aylık olan) ile Lefkoşa Kumsal semti, İrfan Bey Sokak, 2 numarada kiralık bir evde oturuyordu. Yunan subayTerezepulos komutasındaki 150’den fazla Rum Kumsal bölgesine geldiler. Lefkoşa Kumsal semti, İrfan Bey Sokak 2 numarada kiralık bir eve saldırdılar. Binbaşı Nihat İlhan’ın 37 yaşındaki eşi Mürüvet, çocukları 6 yaşındaki Murat, 5 yaşındaki Kutsi ve henüz 10 aylık olan Hakan’ı kucağına almış ve büyük bir korku içinde hep beraber evin banyosundakiküvetin içine sığındılar. Ancak gözü dönmüş Rumlar tarafından burada bulunarak acımasızca katledildiler.Beyaz renkli küvet, al bir renge bulanmıştı.Üç masum evladını can verirken dahi kucağından ayırmayan bir anne ile çocuklarına mezar olmuştu.

Rumlar tarafından evlerinin küvetinde katledilen Binbaşı Nihat İlhan’ın ailesi

  Doktor Binbaşı Nihat İlhanise 24 Aralık Salı günü katliam yaşanırken birliğinde görevdedir. Çarpışmalar devam ettiğinden hastaneye getirilen yaralıları tedavi etmektedir.Hastane çatışmalardan dolayı tehlikeye düşüncenakletme kararı alırlar. Hayatında otobüs kullanmamış olan Binbaşı Nihat İlhan otobüsü kullanacak kimse bulamayınca hastanedekileri ve ameliyat malzemelerini çatışmaların ortasında kalan Kaymaklı’dan götürmek için direksiyona geçer ve otobüsüGönyeli’deki hastaneye dönüştürülen okula ulaştırır. Burada da bir yaralının ameliyatınıgerçekleştirir. Doktor Binbaşı Nihat İlhanyaşadıklarını daha sonra şöyle anlatmıştır; “O dönemde eşimi, küçük iki çocuğum ile 3 aylık oğlumu Lefkoşa’nın Kumsal adı verilen bölgesinde kiraladığımız bir eve yerleştirmiştim.Ailemin katledildiği 24 Aralık 1963 tarihinde askeri hastaneye yaralı Türkler gelmiş onlarla ilgileniyordum. Katliam olduğu zaman birkaç gündür eve uğramamış ve ailemden haber alamamıştım. Evimizin yakınında kalan bir Türk çoban geldi ve alay komutanının da bulunduğu bir ortamda Rumların Türk subaylarının ailelerine saldırdığını söyledi. Ne olduğunu anlamadık. Hemen eve gitmek istedim ama alay komutanı izin vermedi.Alay komutanı benden o gün yaşayacaklarımla ilgili asker sözü vererek soğukkanlı olmamı istedi. Ben hala ailemin katledildiğini fark etmiyordum. Zırhlı bir araçla Türkiye elçiliğine gittik. Subay eşleri ve elçilik görevlileri doluydu. Kadınlar ağlıyorlardı.Hâlâ ailemin öldürüldüğünü anlamadım. Üzerim çok kirliydi ‘sıcak suyla banyo yapabileceğim bir yer var mı’ diye sordum? Banyo yaptım. Ardından Türkiye büyükelçisi beni çağırdı. Bana ‘başın sağ olsun, eşin ve çocuklarını Rumlar katletmiş’ dedi. Katliamın üzerinden günler geçmiş ve benim haberim yeni oluyordu. Ne yapacağımı şaşırdım. İlk sözüm ‘Vatan sağ olsun’ oldu.” Doktor Binbaşı Nihat İlhan, cenazeleri memleketi Erzincan’da toprağa vermek istedi. Türkiye’den gelen uçak ile cenazeleri Erzincan’a götürdü. Cenazeler yıkanacağı zaman çocuklarını kucağına aldı. Evlatları halâ kanlar içindeydi. Çocuklarını elleri ile yıkadı.Aile kabristanına eşini ve çocuklarını gömdü. 25 Aralık 1963'de, Türk Savaş uçaklarının Lefkoşa üzerinde alçak uçuşlar yapması üzerine müdahaleden korkan Rumlar, İngiltere'nin arabuluculuğu ile bir ateşkesi kabul etti. Tarihe “Kanlı Noel-Kumsal Katliamı” olarak geçen ve tek suçları babalarının bir Türk subayı olması olan masum çocukların Rumlar tarafından katledildiği, olayın gerçekleştiği ev sonraları evin sahibi Hasan Yusuf Kudum tarafından “Barbarlık Müzesi” haline getirildi. “Kanlı Noel-Kumsal Katliamı”sonrası bir daha Kıbrıs'a ayak basmayan Nihat İlhan, Tuğgeneral rütbesiyle emekli olduktan sonra, Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığı yaptı. Yeniden evlendi ve iki çocuğu oldu.Kanlı Noel-Kumsal Katliamından 44 yıl sonra 2007 yılında 18 Mart Şehitlerini Anma Günü için Kıbrıs’a gitti.

Emekli Tuğgeneral Nihat İlhanKanlı Noel-Kumsal Katliamından

44 yıl sonra 2007 yılında Kıbrıs’ta

  Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan duygularını şöyle ifade etmişti; “ O günleri sanki yeniden yaşadım. Kıbrıs çok değişmiş. Çok gelişmiş ama izlediğim kadarıyla Kıbrıslı gençler Kıbrıs sorununda artık farklı düşünür olmuş. Rum'un neler yaptığını ve nasıl bir millet olduğunu bilmiyorlar. Unutmuşlar, ama biz unutamayız.Ne benim eşim, ne de çocuklarım, ne de sizler boşuna ölmediniz. Bu bayrak dalgalandıkça Kıbrıslı Türkler de sahip çıktıkça bu topraklar sonsuza kadar Türklerin olacaktır, Ruhunuz şad olsun, vatan sağ olsun.” Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan 2016 yılında 92 yaşında hayatını kaybetti. Allah Rahmet eylesin.