Reji Sigara Kâğıdı
Tütün vergisi uzun yıllar Osmanlı Devletinde en garanti gelir kalemini oluşturmuştur. Osmanlı Devleti’nde 1800’lü yıllarda tütün üretimi arttı. Bundan dolayı tütün üretimi 1862 yılında devlet tarafından tekel altına alındı. Tütün üretimi 1900’lü yılların başlarında daha da yükseldi. Fakat bu yükseliş Birinci Dünya Savaşı yıllarında azaldı ve savaşın etkisi ile büyük bir düşüş yaşandı. Bu düşüşe rağmen Osmanlı Devletinin son dönemlerinde çok sayıda aile, tütün üretiminden geçimini sağlamaktaydı. Osmanlı Devletinin borçlarını ödemede zorluk yaşaması üzerine alacaklı olan ülkelerce Osmanlı Düyunu Umumiye İdaresi (Osmanlı Genel Borçlar İdaresi) kuruldu. 28 Mayıs 1883 de Osmanlı Devleti tütün gelirlerinin toplanması için, alacaklı yabancı ülkelere ait ve başında Fransızların bulunduğu, halk arasında kısaca Reji denilen (Memalik-i Mahruse-i Şahane Duhanları Müşterekü’l-Menfa’a Reji Şirketi) kuruldu. Reji Şirketi Osmanlı Devleti’ndeki tütün üretimini ve işlenmesini çok sıkı bir biçimde denetleyip, elde edilen gelirin büyük bir bölümünü, Osmanlı Devleti’nin borçları karşılığında Düyunu Umumiye idaresine aktarıyordu. Reji Şirketi, “Tekel” olma yetkisi sayesinde tütün alım fiyatlarını düşük tutup satış fiyatlarını ise devamlı yüksek olarak belirliyordu. Bu yüksek kâr payı nedeni ile Reji dışı alım satım yapanlar kaçakçılığı teşvik ettiler. Fakat Reji Şirketi de tütünden gelen geliri arttırmak için tütün kaçakçılığı ile mücadeleye büyük önem verdi. Tütün kaçakçılığını önlemek için Kuruluş Şartnamesinin 3. Maddesindeki “Şirket, tütün kaçakçılığını önlemek için gereken memurları kendisi tayin eder” maddesini kullanarak çoğunluğu Balkan ülkelerinden getirilen kişilerden oluşan “atlı-silahlı kolcu” teşkilâtını kurdu. “Kolcu”ların giderleri de köylünün ürettiği tütününden ödeniyordu. Reji şirketine bağlı silahlı kolcu sayısı1887 yılında 3600 iken 1897 de 6700’e kadar yükseldi.Reji İdaresi Türk Tütünü
Kolcu’ların köylü üzerindeki baskısı yaklaşık 42 yıl sürdü. Reji şirketinin kolcuları tütün kaçakçılığı ile mücadele etme bahanesi ile halka baskı yaparak eziyet ediyorlardı. Üzerinde çok az bir miktar tütün bulunan köylüler arasında kadın erkek ayırımı gözetmeden, haksız yere para topluyor, taciz ediyor ve hatta kurşuna diziyorlardı.Reji Süvari Kolbaşısı Bursalı Mahmud Ağa
Bu baskıdan dolayı kolcular Osmanlı basınında da eleştirilmiş ve kolculara “Serkeşler, Ejderler ve Mahlûkat-ı Garibeler” isimleri yakıştırılmıştır. Tütün kaçakçıları ile kolcular arasındaki mücadelelerde yaşamını yitiren insan sayısının yaklaşık olarak 20 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayıya yakın insan da dayak atılıp ve işkence yapılarak sakat bırakılmış ve hapse attırılmıştır. Bu haksız saldırılara karşı yapılan mücadele ve gösterilen tepki türkülerimize de yansımıştır. Muğla yöresine ait olan “Çökertme” ve Ankara yöresine ait “Vara Vara Vardık Bağa” gibi halk türküleri, kolcular ile köylülerin mücadelesini anlatmaktadır.Çökertme Türküsü
“Gidelim gidelim de Halil’im,
Çökertmeye varalım,
Kolcular görünce de Halil’im
Nerelere kaçalım?
Teslim olmayalım Halil’im
Aman kurşun saçalım.”
Vara Vara Vardık Bağa Türküsü
“Üç yük tütün kıyılacak
Ankara'ya kuyulacak
Kolcubaşı vurulacak
Beyler haberiniz olsun aman.”
Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında Reji Şirketi ile Cumhuriyet Hükümeti arasında yapılan bir anlaşma ile Reji’nin bütün hak ve yükümlülükleri devlete devredildi. Reji’nin sermayesi olan 4 milyon Fransız Frank’ı Osmanlı Bankası’na ödendi ve Reji’nin yönetimi devralındı. 26.02.1925 gün ve 588 sayılı yasa ile “istihlaki dâhiliyeye mahsus tütün mubayaası, işletilmesi ve tütün ve sigara imali ve satılması ile tütüne müteallik sair umur, doğrudan doğruya Hükümetçe ifa edilir” düzenlemesi yapıldı. 9 Haziran 1930 tarihinde 1701 sayılı yasa ile halkın tüketimi için tütün ve tömbekiyi satın almak, işlemek, kıymak ve bu tütünden sigara, enfiye, ağız ve pipo tütünü yapmak, bu maddeleri markalı, pullu ve etiketli kutulara ve paketlere koyarak bunları ülke içinde satmak Devletin tekeli altına alındı.İnhisar İdaresi Kibriti
1932 yılına kadar tütün, tuz ve Alkol (Müskirat) İnhisarlar İdareleri ayrı olarak faaliyet gösteriyordu. Bu idareler 1932 yılında “İnhisarlar Umum Müdürlüğü” adı altında birleştirildi. 1946 yılında ise Tekel Genel Müdürlüğü kuruldu.Tekel Kulüp Sigarası
Cumhuriyet devrinde kaçak tütün ile mücadele devlet görevlileri vasıtası ile devam etmiştir. Kaçak tütün ile mücadele eden bu devlet görevlilerine eskiden kalma alışkanlık ile kolcu ismi devam ettirilmiştir. Mustafakemalpaşa’da 1940’lı yılların başında, İnhisarlar İdaresinde çalışan ve tütün kolculuğu yapan Nuri Bey görevine aşırı derecede bağlı ve kaçak tütün konusunda çok hassas bir kişidir. Kaçak tütün içenleri izlemekte ve şüphelendiği kişileri tarlada, köyde, kahvede ve yolda çevirerek üzerlerini aramaktadır. Eğer tütün tabakası bulursa zabıt tutarak ceza kesmektedir. Nuri Bey’in çok titiz olması başına değişik olayların gelmesine de neden olmaktadır. Kaçak rakı imal edildiği ihbarı üzerine Mustafakemalpaşa’nın köylerinden birisine gece vakti tek başına baskın yaparak kahvede arama yapmaya çalışırken, köylüler kahveyi aydınlatan lambayı kırıp köy kahvesinden kaçmışlardır. Nuri Bey endişe ile kahvedeki bir masanın altına saklanmıştır. Kaçak rakı üreten köylüler kahveden kaçınca önce telefon tellerini kesmiş, kaçak rakı ürettikleri imbiği de dağıtmışlardır. Nuri Bey o karmaşada sabaha kadar masa altında saklanıp beklemek zorunda kalmıştır. Sabah olunca Jandarma köye gelerek Nuri Bey’i kurtarmış ve suçu kabullenen yaşı küçük olan iki genci tutuklamıştır. Yine Nuri Bey teftişe çıktığı günlerden birisinde, karşıdan eşeği ile köye gelmekte olan bir köylünün kaçak tütün içtiğini görür. Köylünün önünü keser. Kaçak tütünü aramaya başlar. Fakat uzun süren aramasına rağmen, kaçak tütünü köylünün üzerinde ve eşeğin heybe ile semerinde bulamaz ve çıldırır. Ama bulamayınca da pes eder. Köylüye tek bir şartla ceza yazmayacağını söyler. Şartı ise kaçak tütünü sakladığı yeri kendisine söylemesidir. Köylü Nuri Bey’e inanır ve sakladığı yeri gösterir. Köylü kaçak tütünü koyduğu keseyi, yakalanmamak için eşeğinin kulağının içine saklamıştır. Bu olaya Nuri Bey dakikalarca gülmüş ama nasıl bulamadım diye de hayıflanmıştır. Halit ERSÖZ