Halit ERSÖZ

Mustafakemalpaşa’nın Mahpushaneleri

Abone Ol
/yasağı uygulamasında evimizde kaldığımız bugünler bizlere cezaevlerini hatırlattı. Ceza, sanık veya suçluyu belli bir mekânda zorla tutarak şahsî hürriyetini kısıtlamaktır. Bu cezanın uygulandığı yere habs/mahbes denilirdi. Türkçe’ye Arapçadan geçmiş olan bir kelimedir. Hapsedilen kişi de mahpus olarak isimlendirilirdi. Geçmiş dönemlerde mahbes/hapishane bir kalede, tersanede veya herhangi bir binada olabilirdi. Ama genellikle karanlık, nemli ve havasız mekânlar olmasından dolayı hapishanelere zindan adı da verilmiştir. Günümüzde ise cezaevi sözcüğü kullanılmaktadır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde ilçemiz Mustafakemalpaşa’da (Kirmasti) acaba mahbes/hapishane var mıydı? Osmanlı Devleti zamanında ilçemizdeki ilk hapishanenin Kestelek Mahallesinde olduğu düşünülmektedir. Çünkü Kirmasti kaza merkezi olmadan önce Kestelek’e bağlıydı ve Kestelek’te Efendioğulları’ndan Galip Bey Kadılık görevini ifa ediyordu. Kestelek’te günümüze kadar gelen bazı bina yıkıntılarının eski bir ha­pishane olduğu düşünülmektedir.

Mustafakemalpaşa’daki ilk hapishane Binası

  Arşiv belgeleri incelendiğinde; I. Dünya savaşının başladığı 1914 yılında Kirmasti’de bir hapishanenin bulunduğu görülmektedir. Bu hapishane Kirmasti Hükümet Binası ile Jandarma Komutanlığının bulunduğu avlu içerisinde olup, 178 metrekarelik bir arsa üzerine inşa edilmişti. Kirmasti hapishane binası Kirmasti deresine bitişik olduğu için son derece rutubetliydi. Rutubetin önlenmesi için koğuşların döşemesinin zeminden bir metre daha yukarı kaldırılması ve akan çatısının da onarılması kararı verilmişti. Kirmasti meclis idaresi bu iş için yaptırdığı keşifle, bakım ve onarım için yaklaşık 13.550 kuruşluk bir maliyet olduğunu belirlemişti. Bu kötü şartlar içerisindeki Kirmasti Hapishanesinin erkek koğuşunda 57, kadın koğuşunda ise 2 kadın mahpus olarak bulunuyordu. 1917 yılında ise Kirmasti’de bir de hapishane ile iki koğuşu olan tevkifhane vardı. Kirmasti hapishanesinin müdürü yoktu ve hapishaneyi idare eden gardiyan ise vefat ettiğinden gardiyanın vazifelerini jandarma erleri yürütüyordu. Tevkifhanede 39 erkek suçlu tutulurken, Kirmasti hapishanesinde ise 14 erkek mahkûm bulunuyordu. Bu mahkûmlardan dördü ise 18 yaşından küçüktü. 1914 yılında kararlaştırılan onarım bir türlü gerçekleştirilememesine rağmen bu hapishane Milli Mücadele döneminde de hizmet vermeye devam etmiştir. Bu nedenle Milli Mücadele döneminde hapishaneye atılan mahkûmlar tavanı delerek kaçmayı başarmışlardı. Milli Mücadelenin kazanılmasıyla ilçemizde yargılanan kişiler bu hapishanede tutulmuş ve idama bu hapishaneden götürülmüşlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında da aynı bina bir süre kullanıldıktan sonra kapatılarak başka amaçlarla kullanılmış ve daha sonra yol genişletmesi amacı ile yıkılmıştır.

Kerim Korcan’ın Tatar Ramazan isimli hikâye kitabı

  Mustafakemalpaşa’da açılan ikinci hapishaneye geçmeden önce Kirmasti’li bir kader kurbanından bahsedeceğim. Hikâye ve roman yazarı Kerim Korcan 1969 yılında dokuz hikâyeden oluşan “Tatar Ramazan” isimli hikâye kitabını yayınlar. Hikâye kahramanı Tatar Ramazan’ın hapishanedeki en yakın arkadaşı ve destekçisi ise lakabı Kirmasti’li olan bir kişidir. Kerim Korcan yaşamının 12 yılını hapishanelerde geçirmiştir. Hapishane günlerinde diğer mahkûmları gözlemlemiş, onların gerçek yaşamlarını hikâye ve romanlarına eksiksiz bir şekilde aktarmıştır. Hapishanede rastladığı mahkûmlardan yola çıkarak karakterlerini oluşturmuştur. Bu nedenle bu hikâyedeki Kirmasti’li, Mustafakemalpaşa ilçesinin eski adının Kirmasti olmasından dolayı böyle isim yapmış bir kişidir. Kirmasti’li ilçemizde bir kişiyi öldürdükten sonra hapishaneye girmiştir. Hapishanede gariplerden yana olduğu için birçok kez suikast girişimine uğramış ancak hepsinden kurtularak hasımlarını öldürmüştür. Kirmasti’li düzgün karakterin, mertliğin ve yiğitliğin sembolüdür. Hapishanede 20 seneden fazla kaldıktan sonra genel bir af ile tahliye olmuştur. Kerim Korcan’ın 1969 yılında yayınlanan Tatar Ramazan hikâyesi 1990 ve 1992 yıllarında film haline getirilmiş ve 2013 yılında da dizi olarak yayınlanmıştır. Mustafakemalpaşa’da kullanılan ikinci hapishane ise günümüzdeki Hacıpoturcu Camisidir. 1907 yılında hizmete giren Hacıpoturcu Camisi, Hükümet Binası ve Jandarma Komutanlığının avlusundaki hapishane kullanılamayacak duruma gelince hapishane haline getirilerek kullanılmıştır. Yetersiz olmasına rağmen 1957 yılına kadar ilçemize hizmet vermiştir. Bu tarihte yıktırılarak yerine tekrar Hacıpoturcu Camisi inşa edilmiştir.

Hacıpoturcu Camisinin hapishane olarak kullanıldığı dönem

Mustafakemalpaşa’da kapatılan cezaevinin girişi

  Mustafakemalpaşa Züferbey Mahallesi ile Orta Mahallenin kesiştiği bir alanda 835 m²’lik bir alan üzerine yapılan yeni cezaevi binası Mustafakemalpaşa’daki üçüncü hapishanedir. 24 Kasım 1957 tarihinde 166 bin liraya tamamlanarak, ilçe Kaymakamı Nihat Tözge ile Savcı Süheyl Eskin yaptıkları konuşmalar ile hizmete girmiştir. Cezaevinin yapıldığı bölgenin Osmanlı Devleti zamanında Kirmasti de yaşayan Osmanlı vatandaşı Yahudilerin mezarlık alanı olduğu, halk arasında ifade edilse de, arşiv belgelerinde yapılan incelemelerde bu bilgi doğrulanamamıştır. Yeni Mustafakemalpaşa Cezaevi beş koğuştan oluşuyordu ve 65 mahkûma hizmet verebilecek şekilde inşa edilmişti. Uzun yıllar boyunca birçok olaya tanıklık etti. Bunlardan en önemlisi 01 Ocak 1966 gecesi Mustafakemalpaşa Cezaevinde çıkan isyandır.  İsyan Mustafakemalpaşa’lı mahkûmlar ile Adapazarı’ndan gelen mahkûmların birbirlerine üstünlük sağlama mücadelesi nedeni ile çıkmıştı. İsyanı Jandarma kuvvetleri bastırmış ve çok sayıda yaralı mahkûm Bursa hastanelerine sevk edilmişlerdir. 1974 yılında da çıkarılan genel af nedeni ile Mustafakemalpaşa ceza­evinde hükümlü olarak bulunan 70 mahkûmdan 57 si tahliye edilmişti. Mustafakemalpaşa cezaevi 1957 yılından 2019 yılına kadar 62 yıl boyunca hizmet verdi. Ancak binanın yıpranması ve yetersizliği nedeni ile Adalet Bakanlığının aldığı bir kararla kapatılmasına karar verildi. 03 Temmuz 2019 tarihinde cezaevindeki 100'e yakın mahkûm tahliye edilerek Bursa genelindeki diğer cezaevlerine nakledildiler. Mustafakemalpaşa Cezaevi binasının restore edilip müze olarak veya kültür alanında kullanılması en büyük dileğimizdir. Halit ERSÖZ