Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrasında yaptığı konuşmada korona virüs ile mücadelede sigara kullanımının tehlikesine değinerek, "Biliniz ki en büyük tehdit unsurlarından biri de o sigaradır. Kendi kendinize ölüm fermanınızı imzalıyorsunuz" ifadesini kullandı.

Pandemi nedeniyle hizmetlerine ara veren "Sağlıklı Hayat Merkezi" yeniden faaliyete geçti Pandemi nedeniyle hizmetlerine ara veren "Sağlıklı Hayat Merkezi" yeniden faaliyete geçti
Korona virüs ile mücadelede en ön safta yer alarak birebir bu virüs ile savaşan doktorlardan Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk de Covid-19 şüphelisi olarak kendilerine başvuran bazı vakalarda hastanın sigara geçmişinin sorgulandığını ve sigara kullanan hastalarda tedavinin ağır geçebildiğini belirtti.

“Virüsün vücuda en fazla giriş yaptığı, giriş kapısı burun ve solunum yolları”

Korona virüs ile ilgili ilk vakalar görülmeye başladıktan sonra bilim dünyasında gerçekten oldukça fazla veriler paylaşıldığını ve ilk aylara göre oldukça ileri seviyede olduklarını belirten Prof. Dr. Oğuztürk, “Virüsün vücuda giriş yerleri 3 önemli kapıdan oluşuyor. Bunlardan birincisi ağız bölgesi, ikincisi burun bölgesi, üçüncüsü ise göz mukozası. Bahsettiğiniz yayını ben de okudum. Orada da vurgulanmak istenen, burun bölgesinde solunum yollarında virüsün yapışacağı ACE-2 reseptörü dediğimiz oluşumların burun bölgesinde daha fazla olduğu ile alakalı. Bunu biz biliyoruz. Fakat burada vurgulanmak istenen asıl konu şu olmalı, virüsün vücuda en fazla giriş yaptığı, giriş kapısı burun ve solunum yolları. Dolayısıyla bizim bu bölgeyi de kapatacak mekanizmayı, maskeyi burun bölgesini de kapatacak şekilde aktive etmemiz gerekiyor. Sadece ağzı kapatan bir maskenin gerçekten koruyuculuk anlamında bize çok fazla faydası olmadığını biliyoruz. Diğer bir önemli konu da virüsün göz mukozası yoluyla da vücuda girdiğini biliyoruz. Bu anlamda biz eğer ellerimiz ile gözlerimizi kaşıdığımız zaman ciddi anlamda bir bulaş riski oluşabilir. Bu burundaki ACE-2 dediğimiz reseptörlere virüsün yapışması sonrasında, bu bölgelerin sinir hücreleri anlamında da yoğun olduğunu, sinir hücrelerinde de bu reseptörlerin yoğun olduğunu biliyoruz. Virüsün birçok farklı şikayetler ile de karşımıza çıktığını biliyoruz. Bunlardan bir tanesi de koku alma kaybıydı. İşte bu sinirlerin koku alma ile ilgili hasar görmesinden dolayı, anosmi dediğimiz koku alma kaybının karşımıza çıkabileceğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Covid-19 enfeksiyonu sigara içenlerde daha ağır seyrediyor”

Sigaranın içerisinde vücuda zararı olan binlerce toksik madde bulunduğuna değinen Prof. Dr. Oğuztürk, “Covid-19 hastalarının sigara içme durumu hastalığın daha ağır seyretmesine sebebiyet veriyor. Bizim gözlemlerimiz de o şekilde. Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği'ne başvuran hastalarda biz ilk andan itibaren, sigara içip içmediğini sorguluyoruz. Sigara solunum yollarında da hasar oluşturarak, o bölgede virüsün ilerleyebileceği bir mekanizmayı aktive etmiş oluyor. Bağışıklık mekanizmasını bozuyor. Artı o bölgede siliyer epitel hücreleri dediğimiz hücrelere zarar veriyor. Ayrıca vücudun solunum yollarının koruyucu tabakası dediğimiz surfaktan proteinlerine de hasar veriyor. Bunların neticesinde de üzülerek söylüyoruz ki; Covid-19 enfeksiyonu sigara içenlerde daha ağır seyrediyor” dedi.

“Plazma bağışı ile yeni hastaların hastalığı daha hafif geçirmesi sağlanabilir”

Türkiye'de ilk resmi vakanın açıklanma tarihi olan 11 Mart'tan sonra Sağlık Bakanlığı, Türk Kızılay ve üniversitelerin plazma tedavisi konusunda aktif bir çalışma içerisine girdiğini belirten Prof. Dr. Oğuztürk, “Plazma tedavisi dediğimiz tedavideki temel mekanizma, hastalığı yaşamış ve iyileşmiş kişilerde bir antikor, yani virüse karşı bağışıklık mekanizmasının elemanları gelişiyor. İşte bu oluşmuş olan antikorların yeni hasta olan kişilere verilerek hastalığı daha hafif seyretmesi veya şikayetsiz geçirmesi yolu benimsenmiş durumda. Dolayısıyla biz bu antikor tedavisini ilk baştan beri ülkemizde uyguluyoruz. ABD daha yeni protokollerine dahil etmiş, ilaç ve diğer besin biriminin oluşturduğu protokolle. Ama bizde aylardır netice itibariyle uygulanmaktaydı ve bu tedavi yöntemi ile iyileşmiş sağlığına kavuşmuş hastalar da var. Tabi ki bu plazma tedavisinin uygulanabilmesi için önemli bir husus da nedir? İyileşmiş olan kişilerin bu plazma bağışını aktive edecek mekanizmayı sağlaması. Bu anlamda hastalığı atlatmış negatif test sonucu almış ve üzerinden en az 28 gün geçmiş bu hastalıktan kurtulmuş insanların bağış yapma konusunda da bir duyarlılığı olması gerektiğini şu an hatırlatmış olalım” ifadelerini kullandı.
Editör: Haber Merkezi