Biz öğretmenler mesleğimiz gereği yaz aylarında mezun olan öğrencilerimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyoruz. Yaşadığımız tecrübelerden yaşanan sorunların uygun olmayan meslek seçimlerinden kaynaklandığının farkındayız. Birçok öğrencimizin ilk sene veya daha sonraki yıllarda tekrar sınava girdiğine şahit oluyoruz. Dönüşü zor olan bu yolda tercihlerde yapılan bu hataların bireysel ve toplumsal maliyetleri göz önüne alındığında gençlerin ilgi, merak ve kabiliyetlerinin 21. Yüzyıl ihtiyaçlarıyla örtüşmüş olmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Doğru tercihe nasıl ulaşırız? Aslında bunun birçok belirleyicisi vardır. Bunlardan ilk etapta akla gelenler ilgi alanı, yetenek ve sosyal çevredir. Bunlara hedefler ve değerler de eklenebilir. Bütün bunlara artık günümüzde zamanın ve toplumun beklentileri, hızlı değişimle birlikte gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel iş kolları da eklenmelidir. İşte kariyer yolculuğunu bu belirleyiciler doğrultusunda oluşturmak o kadar önemli hale geliyor ki. Ama gel gör ki okullarımız ve sınav sisteminde bu belirleyicilerin ortaya çıkması ya da billurlaşması için fırsat verici ortam mevcut değil. Sınav puanı gelsin hele bir düşünürüz ya da popüler mesleklere yöneliriz, anlayışı mevcut. Çok değil bundan 10 sene önce TM öğrencileri Psikoloji, PDR(Psikolojik Danışma ve Rehberlik), MF öğrencileri için FTR(Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon) ön plandaydı. Şimdi istihdam koşulları yüzünden popülaritesini kaybetti. Mesela bu sene muhtemelen sözel puanla alan Okul Öncesi Öğretmenliği puanları artacaktır. Çünkü Eylül atamasında 20 bin öğretmen alımının 7500 kontenjanı okul öncesine tanındı. Öğretmen alım tablosuna bakınca en çok kontenjan Okul öncesiyle birlikte Özel Eğitim, Türkçe ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi öğretmenlikleri. Bu öğretmenlik branşları da lise sözel alan puanıyla yerleşilen bölümler. Ancak, Anadolu Liselerinde Sözel alanı seçen öğrenci yok. Bu da çelişki. Herkes popüler mesleklerin bulunduğu alanları seçiyor. Halbuki günümüz ekonomik şartlarında doğru tercih istihdam olacak gibi duruyor. Bakalım sözel alan tercihi artacak mı? Bekleyip görelim..
İşte dedik ya ilgi ve yetenekler; toplumun ve zamanın ihtiyaçları gibi kariyer yolculuğunda bu bütünleşik olması gereken çalışmalara ülkemizde hep iş başa düştüğü zaman başlanır. Geç başlanan bu çalışmaların yetersiz kalması da kaçınılmazdır. Bahsedilen çalışmalar lise son sınıfta veya üniversitede okurken düşünülmektedir. Artık 21. Yüzyıl insanında yaşam boyu sürecek olan bu kariyer planlamalarında çok yönlü düşünülerek oluşturulacak yapılara ihtiyaç var. Bu yolculukta ilköğretimde başlatılacak sistemler kurgulanarak vakit kaybetmeden hayata geçirilmelidir. Ne yazık ki okullarımızda kariyer planlama süreci için hazır kalıplar var. Ders seçimi, alan seçimi gibi. Bu kalıplar iyice bireyselleşmiş nesillerin ihtiyaçlarına maalesef cevap vermekten uzaktır.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki teknolojinin hayatımıza girmesiyle hızlı değişim meslekler alanında da yaşanmakta. Belki de mezun olduğunuz diploma beş yıl sonra işlevini yitirebilir. Hızlı değişen toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen iş kolları kaybolmaktadır. Bu konuda çokça başvurulan bir örnek olduğu için dile getiriyorum, nalbantlık, kalaycılık vb. gibi. Hızlı değişimde eski meslekler ve iş kolları geçerliliğini yitiriyor. Değişimi yakalayamayan küçük ve orta ölçekli işletmeler yok oluyor. İnsan ömrü uzuyor, bebek ölüm oranları azalıyor. Bütün bunlara paralel olarak çalışma süreleri de uzuyor. Emeklilik kavramı belki de ilerleyen zamanda anlamını yitirecek. Çünkü bu konuda yapılan yeni düzenlemelerle emeklilik yaşı 65 yaşa çekildi. Bu değişimlerle üniversite diplomalarının raf ömrü de kısalacak gibi duruyor. Çalışma süresinin uzamasıyla belli yeterliliklerle mesleğini devam ettirmek zorlaşacak. Bu demektir ki gençler birden çok mesleğe sahip olması gerekecek. Belki de yaşamınız boyunca birçok iş değiştirmek zorunda kalacaksınız. Sizin anlayacağınız hangi mesleği seçerseniz seçin üniversiteyi okurken çeşitli sertifikalarla yeteneklerinizi çeşitlendirmenizde fayda var.
Bir şirketin personel yeni adı insan kaynakları bölümü özgeçmişinizi incelerken prestijli bir okul veya diploma derecenize ya da çok güçlü referanslarınıza mutlaka bakacaktır. Ancak bütün bunlar işe alım süreçleriyle ilgili konular. Peki bunlar işteki başarı için yetecek mi? Eskiden işi bilen konulara vakıf bir çalışan yıllarca aynı iş yerinde çalışabiliyordu. Ama günümüzde iş yerlerinde artık inisiyatif kullanma yaratıcılık, sorun çözme, girişimcilik gibi farklı yetkinlikler beklenmekte. Çağın gereklilikleri, meslekleri dönüştürerek adeta bir beceriler yumağına çevirecek gibi gözüküyor. Bunu çok iyi deneyimlemiş bir öğretmeniniz olarak bizzat yaşadım. 1993 yılında stajyer öğretmenlik dosyamı bilgisayar ile hazırladığım için dönemin müfettişleri tarafından eleştirildim. Ama zaman içerisinde bu yeterliliğimin meslek hayatımda çok faydasını gördüm ve bir çok ödüller almama sebep oldu. Çünkü o zamanlarda geçerli paradigma, öğretmenin bütün eğitim öğretim materyallerini elle hazırlamasıydı. Ancak şimdi bırakın bilgisayar kullanmayı birkaç tane web 2.0 ve Web 3.0 araçlarını kullanamayan öğretmenin uzun vadede öğretmenlik yapması zorlaşacaktır.
Kısacası gençler, eskiden mesleklerin sabit tanımları, belli rolleri ve statü kalıpları vardı. Toplum içerisinde de bu şekilde algılanırdı. Mühendislik, mimarlık, öğretmenlik, vb. gibi. Bu kalıplar içerisinde işlerinin ne olduğu, çalışma koşulları önceden apaçık belliydi. Her şeyin belli olduğu bu havuzdan meslekler seçiliyor, emekliliğe kadar bu mesleklerin gereklilikleri yerine çok rahat getirilebiliyordu. Artık sürekli değişen meslekler ağı içerisinde farklı becerilerin de gerekli olduğu bir yapı sizi bekliyor.
Hâl böyle olunca siz 2025-2030’lu yıllarda işe başlayacak gençlere “Ne olmak istiyorsun?” sorusu biraz anlamını yitiriyor gibi geliyor bana. Peki ne yapacağız? bunun yerine “Ne yapmaktan hoşlanıyorsun?” ya da “Ömür boyu hiç usanmadan saatlerce ne yapmak sana anlamlı geliyor?” gibi sorular daha yerinde olacak sanki. Günümüz gençleri için meslek kavramı çok bütünleşik bir yapı gerektiriyor. Meslek ilgi, yetenek, kişilik yapısı, moral değerler ve günümüz gerekliliklerini de içeren çok yönlü dinamik bir yapı olacaktır. Bu yapı aynı zamanda oldukça bireyselleşmiş, hatta size özgü bir tasarım olacaktır.
Görülüyor ki günümüz gerekliliklerini çok iyi yakalamış, öğrenciye özel kariyer planlarının yapılabileceği eğitim ortamlarına ihtiyaç var. Bizim eğitimciler olarak öğrencilerimizin çalışmaktan mutlu olacağı konular ile doğal eğilimlerini gözlemleyerek başarı alanlarını keşfetmelerine fırsat verecek ortamları hazırlamak öncelikli görevimiz olmalıdır. Aksi taktirde, dünya ve ülke gerçekliklerini gözetmeyen bir kariyer planlaması ile ülkemizin en büyük sorunu olan insan kaynakları israfına devam edilecektir.