KÜŞTERİ MEYDANI (SAHNE)
Karagöz'ün ve Hacivat'ın hikayelerinin başlangıcı Osmanlıların Bursa'yı fethettiği padişah Orhan Hüdavendigar zamanına kadar gider. Padişah Orhan döneminde başlayan Ulu Camii'nin (Yıldırım Beyazıt döneminde tamamlanmıştır.) inşaatı sırasında, bu inşaatın (Sözü edilen inşaat başka bir cami de olabilir.) çalışanlarından olan Karagöz ve Hacivat, birbiriyle sözü şakalar yapıp, çalışanları da güldürüp eğlendirirlermiş. Demir ustası olan Karagöz cami inşaatında yapılan taş duvarların demirlerle bağlantılarını yaparken, Hacivat da ustabaşı olarak çalışıyormuş. Bu şakaların çalışanları meşgul edip işleri yavaşlattığını fark eden Padişah Orhan, Karagöz ve Hacivat'ı çağırıp uyarır, hatta yaptıkları gösterinin küçük bir örneğini de izler. Uyarılara aldırmayan Karagöz ve Hacivat'a Mimarbaşı'nın da şikayeti üzerine padişahtan idam fermanı çıkar. Bu ferman kendilerine bildirildiğinde, Hacivat iki elini yumruk yapıp "Taş üstünde taş kalmasın" diyerek, yumruklarını üst üste vurur. Karagöz'de "Adam sende" diyerek, sol eliyle sakalını tutar, sağ elini de sallar. Bu yüzden gölge oyunlarında yüzlerce yıl kullanılan figürleri bu şekilde çizilir ve (genellikle deve derisinden) yapılır. Yani figürlerde; Hacivat'ın elleri yumruk şeklinde üst - üste ve Karagöz'de sol eliyle sakalını tutar, sağ eli boşlukta olacak şekildedir.
RAMAZAN SOKAĞI
Bazı araştırmacılar camii yapımında çalışanların idam edilmeyeceğini, belki de işten çıkarılmış olduklarını yazarlar. Karagöz'ün mezarı Bursa - Çekirge civarlarında olup, Hacivat'ın mezarının yeri ise bugün için bilinmemektedir.( Kaynak; 'Karagöz', Muhittin Sevilen, 1969 basım)
Karagöz ve Hacivat'ın vefatından sonra Şeyh Küşteri (Buhara'nın Küşter kasabasından gelmiştir) isimli şahıs Karagöz ve Hacivat'ın deve derisinden yaptığı hayallerini bir mum ışığının desteğiyle beyaz bir perdeye aksettirerek, bu gölge oyununun Osmanlı'daki başlangıcını oluşturmuştur. Karagöz oyununun sahnesine (hayal perdesine) o günden itibaren günümüze kadar da "Küşteri Meydanı" denilmeye devam edilmiştir.
Karagöz oyunlarında Türk toplumunun komedi zekası sahneye yansır. Toplumda birçok örnekleri mevcut olan bu karakterler "küşteri meydanında" hayat bulur, renk olur, ses olur. Anlatıcı (ki bunlara 'hayali' denirdi) gerektiğinde birçok şarkı ve türküyü de oyuna katar. Karagöz oyunlarında dikkat çeken önemli tipler şunlardır;
Karagöz - Eğitimi ve mesleği olmayan bir tiptir. Açık sözlü ve tez canlıdır. Halkın sağ duyusunu temsil eder.
Hacivat - Eğitimli ve her konuda az çok bilgi sahibidir. Daha güvenilirdir. Kurnazca tavırları vardır ve ağdalı konuşmayı sever.
Tuzsuz Deli Bekir - Kaba ve kavgacı bir tiptir.
Çelebi - Kibar ve zengin bir ailenin mirasyedi olan çocuğudur.
Beberuhi - Gürültücü, şımarık, sık - sık ağlayan bir tiptir.
Tiryaki- Keyif verici maddelere bağımlı olan tembel bir tiptir.
Matiz - Sarhoş gezen bir tiptir.
Ve daha birçok tip Karagöz oyunlarında yer alır ve o dönemlerin karakterlerini canlandırırlardı. Osmanlı toplumunda sayıları zamanla 30'a ulaşan Karagöz oyunları, Ramazan ayının 15'inde Hırka-i Şerif'in ziyaretinden sonra başlar, Ramazan sonuna kadar, hatta bazen bayram boyunca da devam ederdi. Oyunlar hemen her zaman, Hacivat'ın "Of' hay hak" demesi ile başlar ve Karagöz'ün " Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola, İnşallah bir daha elime geçersen (hacivat'a hitaben) vay haline vay" sözleri ile biterdi.
Karagöz ve Hacivat günümüzde x, y, z kuşaklarının gözünden ve gönlünden yavaş yavaş kayboluyor olsa da biz yine de bir hatırlatalım istedik. Yazımızı Karagöz oyunlarından dillerde dolaşan 2 anekdotla;
"Yarın bana bir eğlence meded, Aman bana bir eğlence meded"" ,
"Yıktın perdeyi eyledin viran,
Varayım sahibine haber vereyim heman"
ve tüm "Hayali" lerin (karagöz oynatan sanatçıların) son sözleri ile bitirelim;
"Hazret-i Sultan Orhan'dan beri, yadigar - ı Şeyh Kuşteri'den becadır (yerinde) perdemiz. Her ne olursa olsun, Hazret - i Şeyh Küşteri pirimiz, üstadımız...
Dr. Murat Çubukçu