MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ÜN VEFATI
Mustafa Kemal Atatürk'ün hastalığı ve vefatı trajik bir tıp hikâyesidir. Vefatı ile ilgili olarak doktorların tedavi sürecinde, yaşadıkları durumları, hazırladıkları raporlar ışığında Atatürk'ün son anlarını hüzünle sizlerle paylaşıyoruz.
İlk rapor: 17 Ekim 1938
Reisicumhur Atatürk'ün duçar oldukları karaciğer hastalığı normal seyrini takip ederken 16 Birinciteşrin (Ekim) 1938 tarihine tesadüf eden pazar günü birdenbire aşağıdaki arazı göstermiştir:
- Saat 14.30'dan, 22.00'ye kadar gittikçe artarak devam eden umumi zaaf ile birlikte hazmi ve asabi araz. Bu saate kadar nabız dakikada 116, teneffüs 22 ve hararet derecesi 36.5 idi.
- Saat 22.00'den bu sabah saat 10.00'a kadar yukarıda ismi geçen araz kısmen hafiflemiş ve nabız dakikada 104, teneffüs 20, hararet derecesi 37 olmuştur.
- Yapılan muayene ve müşavere neticesinde tespit ve tatbik edilen mudavattan sonra umumi ahvalde hafif bir salah görülmekle beraber vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir.
Müdavi doktorlar:
Prof. Dr. Neset Ömer irdelp
Prof. Mim Kemal Öke
Dr. Nihat Reşat Belger
Müşavir doktorlar:
Prof. Dr. Akil Muhtar Özden
Prof. Dr. Hayrullah Diker
Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter
Dr. Abrevaya Marmaralı
Dr. Mehmet Kamil Berk
30 Ekim 1938 günü neşredilen rapor:
Bir hafta evvel zuhur eden arazlar tamamıyla geçmiştir. Nabız muntazam, kuvvetli 80, teneffüs 19, hararet derecesi 36.8'dir. Hastalık normal seyrine avdet etmiştir; günlük tebliğ neşrine lüzum kalmamıştır.
Cumhuriyet Bayramı gün ve gecesini çok düşünceli ve heyecanlı geçirdi; bilhassa merasim dönüşü Sarayın önünden vapurla geçen Kuleli Askeri Lisesi talebelerinin bando refakatinde istiklal Marşı okumak suretiyle yaptıkları pek hararetli tezahürat, heyecanını en yüksek haddine çıkarmıştı. Gece Kız Kulesi'nden atıan havai fişekler de hassasiyetini arttırmakta, kendisini pek muztarip etmekteydi; telefonla ilgililerden rica etmek suretiyle bunu durdurmuştuk. Aziz Hastamızın artık iştihası büsbütün kesilmiş, zaafı çok artmıştı. Karnındaki mayi süratle çoğalıyor, göğsünü ve kalbini tazyik ediyor, nefes almasını güçleştiriyordu, dayanılmaz bir ıstırap içindeydi.
Atatürk 07 Kasım 1938 Salı sabahı doktorlarına: "Daha fazla dayanamayacağını, suyun derhal alınmasını" kati bir lisanla ifade etti.
- Atatürk su çekme esnasında suyun hepsinin çekilmesini ısrarla emrediyordu; bizlere "kaç litre var?" diyordu. Her yarım litreyi bir sayarak on iki litre yerine hakikatte altı litre su çekmiş bulunuyorduk. Fakat bu tedbire rağmen nihai koma 7-8 saat sonra baş gösterdi.
O gün gıda olarak saat 6.00'da altı kaşık sütlü kahve, 8.30'da beş kaşık sütlü çay, 11.00'de bir miktar yulaf unundan ezme, 13.00'de altı kaşık süt, 15.00'i 10 geçe biraz çorba ve 17.15' de dört kaşık elma suyu almıştı. Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyordu. Ara sıra da hizmetçilerin tuttukları tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.
Nöbetçi Doktor Abrevaya ile o sırada yetişen Prof. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar. Başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp'e dikkatle baktı ve "Aleykümesselam" dedi, son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi. Saatler ilerledikçe hançeresinde yavaş yavaş kesik hırıltılar başlamıştı.
Doktorlar bir an bile Saraydan ayrılmıyorlar ve her zaman olduğu gibi canla, başla vazifelerini yapıyor, ilmin emrettiği bütün tedbirleri alıyorlar; ara sıra "Ouabain", "Huile Camphre" gibi enjeksiyonlarla beraber "Glycose" serumu yapıyorlar. Ne çare ki bunların hiçbirisi müessir olamamakta, Büyük Kurtarıcı an be an ölüme yaklaşmaktadır.
Koma devresinde yayınlanan raporlar:
8 Kasım 1938 Salı, saat: 23.00
Bugün saat 18.30'da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhi vaziyetleri yeniden ciddiyet kesb etmiştir; hararet derecesi 36.4, nabız muntazam 100, teneffüs 22 'dir.
9 Kasım 1938, saat: 10.00
Geceyi rahatsız geçirdiler; umumi hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28'dir.
9 Kasım 1938 saat: 20.00
Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumi ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6'dir.
9 Kasım 1938 saat: 24.00
Saat 20.00'den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vahamete doğru seyretmektedir. Hararet
derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33'tür.
1938 yılı Kasım ayının 10'uncu günü saat 9.00. Türk Vatanının Kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu, Eşsiz inkilâpçı ve beşerin müstesna evladı büyük insanın fena âleminde ancak 5 dakikası kalmıştır; gözleri kapalıdır; göğsü mütemadiyen inip, çıkmaktadır. odada ve bütün Sarayda derin ve ruhani bir sükût hüküm sürüyor.
Saat tam 9'u 5 geçiyor. Birdenbire gözleri açılıyor, dikkat ediyorum: Gök mavisi gözlerinde hala bildiğimiz çelik parıltıları ışıldamaktadır.
Bir an sert bir hareketle başını sağa çeviriyor. Bana öyle geliyor ki, bu hareketiyle etrafındakilerin şahıslarında ilahı bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa askerce selamlamaktadır. Birkaç saniye sonra o azametli varlık, milletinin kalp ve idrakiyle beşer tarihindeki ölümsüz hayatına göçmüş bulunuyordu.
Resmi Tebliğ:
"Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı; büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyetlerimizi sunarız. Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O'nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki ölmez olan O'nun büyükeseri: Cumhuriyet Türkiye'tidir.
Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk milletine güvendi; eserlerini bu güvenle yaptı, idamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti, O'nun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği O'nun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni daima koruyacak ve O'nun izinde yürüyecektir. Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır."
Kaynak: TIP HİKAYELERİ (Dr. Emine Güzeler ÇUBUKÇU - Halit ERSÖZ - Dr. Murat ÇUBUKÇU)
Bunlar da ilginizi çekebilir