1876 yılında Robert Koch (Alman hekimdir ayrıca kolera basilini de bulmuştur) tüberküloz basilini izole etti. Bu basil tip dilinde "Koch basil" diye de anılır. 1921 yılında da Paris Pasteur Enstitüsünde Albert Calmette ve Camille Guerin adlı araştırmacılar "verem aşısını" ürettiler. Aşı günümüzde de BCG (Basille Calmette Guerin) olarak anılmaya ve kullanılmaya devam etmektedir.
Ülkemizde de (ilginç bir şekilde çok erken bir dönemde ) 1927 yılında BCG aşısı üretimi ve uygulanması başlamıştır. 1928 yılından itibaren Hifzısıhha Enstitusü’nde BCG, tifo, tifüs, boğmaca, tetanoz, difteri, kuduz, kolera ve çiçek aşıları seri olarak üretilmeye başlanmış ve topluma ücretsiz olarak uygulanmıştır. Çin'de yaşanan bir salgın döneminde bu ülkeye kolera aşısı ihracatı bile yapılmıştır. 1980 yılına gelindiğinde, çiçek hastalığı ülkemizde ve tüm dünyada yok edildiği için çiçek asısı üretimi durdurulmuştur.1997 yılında da kuduz,difteri,bogmaca,tetanoz ve BCG de dahil tüm aşı üretimi durdurulmuş, aşı uygulamaları ithal aşılarla sürdürül meye devam edilmiştir.
Günümüzde bașta verem ve kızamik gibi bulaşıcı hastalıklar olmak üzere birçok hastalığa karşı (BCG, difterl, bagmaca, tetanoz, kızamik, çocuk felci, hepatit A, hepatit B, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, influenza, pnömakok) aşı uygulamaları sürmekte ve çok yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Ülkemizde ve Mustafakemalpaşa ilçemizde % 100’e varan oranlarda (aşılanan çocuk oranı) yapılan aşılamalarla çiçek ve çocuk felci hastalıkları toplumdan yok edilmiş, bu hastalıklar görülmez hale getirilmişlerdir. Aşıların ülkemizde yeniden üretimi konusunda da çalışmalar başlamış, önemli adımlar atılmış ve sürdürülmektedir.
Verem Savaş Dispanseri'nin eski tabelası
Mustafakemalpaşa'da 1950'li yıllarda binlerle ifade edilen veremli hasta sayısı, günümüzde on'lu sayılarla ifade edilir hale gelmiştir. 2 Ocak 1956 tarihinde Dr. Muzaffer Aşkın, Ataeli gazetesinde "verem haftası" başlıklı bir yazı yazmış, o yıllarda çok sayıda ve ölümcül olan "verem"den korunma ve mücadele yollarını anlatmış, 1950’li yılları bize yansıtmıştır. 1930'lu yıllardan itibaren Türkiye'nin birçok ilinde ve ilçesinde Verem Savaş Dispanserleri açılmış, Verem Savaş Dernekleri kurulmuştur. Mustafakemalpaşa'da Verem Savaş Dispanseri 1966 yılında Cumhurluk alanında, daha önce "Kaymakam Lojmanı" olarak kullanılan binada faaliyetlerine başlamıştır. Dispanserin ilk hekimi Dr. Kadri Sırtalan'dır. Dispanser 1970 yılında günümüzde de kullanılan (Aile Sağlığı Merkezi) binasına taşınmış, Cumhurluk alanındaki bina da karakola (1995 yılında Cumhurluk alanının genişletilmesi ve düzenlenmesi amacıyla yıkılmıştır) dönüştürülmüştür.
1970 yılında Dr. Ekrem Erdem'le başlayıp (1985 yılında ayrılmıştır) 2009 yılına kadar dönemin koşulları içinde en iyi imkanlarla, binlerle anlatılan tüberkülozlu sayısını onlarla anlatılan sayılara düşüren çalışmaların yanında, veremli olan ya da olmayan binlerce hastaya da hizmet veren dispanser, 2009 yılında ilçenin Hamidiye Mahallesi’ne taşınmıştır. Eski dispanserin yarım asırlık binası günümüzde de (1970-2020) Aile Sağlığı Merkezi olarak hizmet vermektedir.
Ülkemizde binlerce sağlık çalışanının (doktor, hemşire, sağlık memuru, röntgen teknisyeni, laborant, hasta bakıcı, hizmetli, gezici röntgen ekibi, aşı ekibi v.b.) emek verdiği "veremle topyekün savaş" şimdilik zaferle sonuçlanmış gibi duruyor. Ama unutmayalım ki Hipokrat ve ibn-i Sina'dan beri var olan, bu hekimlerin kitaplarında da yer bulan "verem" gözden uzak kuytu yerlerde her zaman insanlığı beklemeye devam ediyor. İnsanlığın yorgun, güçsüz, bitkin, aşısız ve dirençsiz bir anını, bir dönemini büyük bir sabırla kolluyor. Bizlerde ona karşı en az "myobacterium tuberculozis" basili kadar kararlı, inançlı ve sabırlı olmak zorundayız. Tüm dünyadaki son "verem'li iyi olana kadar, şifa bulana kadar…
Dr. Murat ÇUBUKÇU
*Bu yazı içinde bulunduğumuz Verem Savaş Haftası dolayısıyla kaleme alınmıştır.