Sanırım 1970’in ortalarıydı. Sinemalarda, açık-saçık film gösteriminin revaçta olduğu bir yıldı. O zamanlar ilçemde Atlas, Belde-Şan ve Hallaçoğlu Sinemaları vardı ki birinde Aydemir Akbaş, diğerinde Melek Görgün diğerinde de ya Mine Mutlu ya da Arzu Okay ya da Zerrin Egelilerin açık, saçık filmleri oynatılıyordu. Boş zamanlarımı genelde Hallaçoğlu Sinemasında geçiriyor, bazen bilet kesiyor ve bazen de el lambası ile sinemaseverlere yer gösteriyordum. Bir salonda oturmuş Melek Görgün’ün filmini seyrediyordum boş vaktim geçsin diye. Sevişme sahnesinde Melek Görgün dişleriyle yastığı dişliyor bir oraya bir diğer yana atıyordu ki kapı açıldı ve 5, 6 kişi sanki koskoca sinemada yer yokmuş gibi abdesthane ibriği gibi yanıma sıralandılar. Aradan kısa bir zaman geçti ki film arası verildi ve ışıklar yandı. Merak bu ya acaba yanıma oturan kimlerdi. Bir baktım ki yanımda oturan ve az öncede filmini hayranlıkla seyrettiğim Melek Görgün ve o akşam verilecek konsere gelen sanatçı gurubu. Neyse filmi sonuna kadar Melek Hanım ile birlikte yan yana setrettik. (Bu her gazeteciye nasip olmaz) Film bitti. Misafirperveriz ya hoş geldiniz, hal hatır sormalar gibi söylemlere başladık. Kucağımda fotoğraf makinesi, not kağıtlarımı taşıdığım çanta ve üzerinde ‘’Bursa Hakimiyet Gazetesi’’ yazısı. Çanta Melek hanım’ın gözünden kaçmamış olacak ki, ‘’Tahir bey sizinle röportaj yapabiliriz eğer isterseniz’’ sorusuna yanıt ise neden olmasın ki. Belirlediğimiz saatte Erdem otelinde buluşacak ve röportajımı yapacaktım. Heyecan had safhada. Ünlü bir sinema sanatçısı ile Tahir Saatçı röportaj yapacak. Randevu saati yaklaştıkça heyecan giderek artıyordu ki bir dostuma durumu anlattım. ‘’Hiç merek etme, bu hapı yut, heyecan, meyecan kalmaz’’ dedi ve verdiği hapı yuttum. Meğer bana verdiği hap sakinleştirici değil de, kasları gevşeten bir hap olduğunu sonradan gülerek anlattı dost bildiğim o arkadaş. Randevuya az bir zaman kaldı. Hapın etkisi altında kalmış olacağım gayet sakin bir şekilde Erdem Oteli’ne yaklaştım. (Devamı Haftaya) *** SEVMEK NASIL BİR ŞEY…. Sevmek, Nasıl bir şeydir dostlar Ekmek yemek gibi mi? Yoksa nefes almak gibi midir? Sevmek, Hani olmaz, olmazımız olan Su içmek gibi mi? Yoksa gülmek, eğlenmek gibi midir? Sevmek, Nasıl bir şeydir ki dostlar Hani sevdiceğini görünce Sol tarafında bir şeyler Kıpır, kıpır eder gibi bir şey mi dir? Sevmek, Hani Ela Gözlüsünü, Gül Yüzlüsünü görünce Diz bağının Çözülmesi gibi bir şey midir? Sevmek… Sevmek, Nasıl bir duygudur ki, Nasıl bir bağlılıktır ki, Dostlar, Ne siz söyleyin ne de ben… Sevmek, bir veba, Sevmek bir verem, Sevmek bir korona gibi Bir saplandı mı yüreğine Atamazsın… Atamazsın değil gün boyu Değil haftalarca, aylarca Hatta yıllarca atamazsın yüreğinden Atamazsın Ela Gözlünü, Gül Yüzünü… Sevmek bu mudur a dostlar…