TOPLARIN İSTANBUL’A TAŞINMASI
Fatih döneminde ((1452 yılında) Tophane-i Amire kurularak Trakya'da birçok tesiste top üretilmiş ve İstanbul surlarının yıkılarak fethedilmesinde başarıyla kullanılmıştır. Toplar 8 metreye kadar çeşitli boylarda, iç çapları da 90 santimetre kadar çeşitli ebatlarda yapılıyordu. 2000 metreye kadar menzilleri vardı. En büyüklerine "Şahi" denilen topların, balyemez, çakaloz, humbara,şayka gibi adlandırmaları vardı. Bu dönemde Macar kökenli Urban Usta ve birçok Türk mühendis (Ali ve Sıraca gibi ustalar) topların yapımında ve geliştirilmesinde çalışmıştır. Arnavutluk'tan, İskenderiye'ye, Akkirmanlı'dan, Van'a kadar birçok yerde tophaneler kuruldu ve kaleleri yıkmakta, gemileri batırmakta kullanılan binlerce top üretilerek başarıyla kullanıldı.Bazı kaynaklar günümüzde de kullanılan "havan" toplarını bizzat Fatih'in tasarlayıp, özellikle gemilere karşı başarılı atışlar yapıldığını kaydetmektedir.TAHTA ÇIKIŞ TÖREN GRAVÜRÜ
Bir anlamda iktidarın ve gücün sembolü haline gelen toplar zaman içinde "saltanat" la özdeşleşmişlerdir. Toplar ,Padişahlar tahta ilk oturduklarında, önemli ziyaretçileri karşılamalarında, bunların dışında başka birçok törende ve bayramlarda da atılır hale gelmişlerdir. Osmanlı döneminde gemiler, İstanbul Boğazı'nda, Topkapı Sarayı'nın önünden geçerken 3 kez padişahı selamlama topu atarlardı. Bu padişaha saygının ve hürmetin göstergesi olan, yerleşik bir tavırdı. 1574 yılında tahta oturan III. Murat 21 yıllık padişahlığının son yıllarında şiddetli ağrılarla seyreden bir hastalığa yakalanır (büyük ihtimalle diğer hastalıklarının yanında gut olabilir) ama zevk-ü sefa alemlerinden de vazgeçmez. 1595 yılının ocak ayında bir akşam sarayın alt tarafındaki, deniz kıyısına yakın Sinan Paşa köşkünde eğlence alemi devam ederken, boğazdan geçen bir gemi yine selamlama topları atar. Topların şiddetinden köşkün camları kırılır ve bina biraz sarsılır. Orada bulunan birçok insan gibi Padişah da çok korkar o korkuyla hemen saraya çekilir. Ve o gecede sarayda vefat eder. Tahta oğlu III. Mehmet oturur. Tabii yine toplar atılır. O yıllarda başlayan "Topçu " ve "Tophane" uygulamaları giderek dünyanın birçok ordusunda önemli bir askeri sınıf haline gelmiştir. Öyle ki havacılar gibi savaşları biraz da uzaktan izleyen, belki de biraz imtiyazlı bir sınıf. Önemli bir gücü elinde tutan ve yönlendiren bir askeri kol.BURSA TOPHANE’DEKİ BAYRAM TOPU
O dönemlerin Osmanlı topları İngiltere dahil birçok ülkenin müzelerinde ve bizim müzelerimizde yer almakta ve sergilenmektedir. Daha yakın dönemin nispeten küçük ölçekli olan topları ise ülkemizin hemen her ilinde ve ilçesinde sembolik olarak korunmakta ve çeşitli mekanlarda teşhir edilmektedir. Yakın dönem toplanın bir örneği Bursa Tophane'de (şehre hakim bir tepe olup Ramazan ve Bayram toplanın atıldığı yer olmasından dolayı bu ismi almıştır), bir örneği de Mustafakemalpaşa ilçesinin Cumhurluk alanındadır. Ama artık iftarlarda ve bayramlarda bu toplar atılmıyor. Duyduğumuz sıkıştırılmış barutun patlaması ile oluşan güçlü bir ses, yada güçlü ses çıkaran bir patlama. Biliyoruz ki bu gelenek devam edecek ve bu bayramda da "bayram topları " atılacaktır. Ancak bu bayram biraz farklı. Top atışları var, toplanmalar yok. Yine de şeker var, tatlı var ve bolca da kolonya var. Daha ne olsun... Dr. Murat Çubukçu
Editör: Haber Merkezi