Bugünlerde denizlerdeki deniz salyası ülkemizin kâbusu oldu. Bu nedenle bugünkü yazımda deniz hatıralarımdan ve buralardaki dostlarımdan bahsedeceğim.
Komşu ilçemiz
Karacabey'den evli olduğum için 1960’1ı yıllardan beri tanırım denizini, dağını ve ormanını. 1970'li yıllardan sonra ise, Bayramdereli kardeşim rahmetli Mustafa'yı,
Boğazköy'lü Risaleti ve Kurşunlu'lu Süleyman'ı tanıyınca tam bir deniz balıkçısı oldum çıktım.
İlk önceleri, kıyıdan kol kuvveti ile attığımız çapari ve zokalar ile tuttuğumuz lüfer, çinekop ve diğer türleri ile sarıkanat ve iri istavritleri, bozulmamaları için nasıl rutubetli kumlara gömdüğümüz aklımdan çıkmamaktadır. Bu arada kendi teknemi almadan önce, ne livardan haberim vardı nede ıskarmozdan. İşte hep bunları zaman öğretiyor insana.
İlk zamanlar Ekmekçi Deresini, daha sonraları ise Arap çiftliği ile dere ağzını, bir zamanlar hiç kimsenin olmadığı ve bayanların entarileri ile denize girdikleri Malkara bölgesi ile kafa yaran kayalarını, Kurşunlu bölgesini karış, karış öğrenmiştik.
Orman içindeki orta gölde, boğazımıza kadar suyun içinde 80-100 metrelik ağlar gererek, yılan balıklarını ve deniz kefallerini ağlara düşürdüğümüz zaman ki keyfimi anlatamam. Daha sonraları ise yılan balıklarını tulum çıkartıp, odun ateşinde iptidai bir şekilde közlerken akan yağlarından oluşan yarım metre alevi söndürmek için ne kadar çaba sarf ettiğimizi bugün bile gülerek hatırlamaktayım.
Dere ağzından Risaletin teknesiyle çıkıp, gece yarılarına kadar, şimdiler de kimsenin yaklaşamadığı İmralı Adası çevresinde lüfer ve çinekop balıklarını nasıl kovaladığımızı hatırladıkça, gelse o günler geri diyerek hüzünlenmekteyim. Dere ağzında hiç balık yakalayamadığımız zaman rahmetli ve sevgili kardeşim Bayramdereli Mustafa'nın nasıl imdadımıza yetiştiğini ve iki tur yaparak bizim için ağ çevirdiği bugün bile gözümün önündedir. Misafire kasalar dolusu balık hediye eden kimse görmediniz ise bana inanın, rahmetli ve sevgili kardeşim Mustafa öyle bonkör bir kardeşimdi.
İçinde başta karides olmak üzere, kırlangıç, lüfer, istavrit, dil, pisi, çinekop ve daha bir sürü değişik balıkların bulunduğu iki kasayı hiç düşünmeden hediye olarak verirdi. Öyle gani gönüllü ve eli açık bir kardeşimdi Bayramdereli Mustafa. Ancak bu gani gönüllü kardeşim ne yazık ki çok genç denecek yaşta aramızdan ayrıldı. Taşı sıksa suyunu çıkartacak kadar kuvvetli 1.90 metre boyunda saf ve temiz kalpli sevgili kardeşim Mustafa çağımızın en kötü hastalığına yakalandı ve kısa bir süre sonra vefat etti. Allah taksiratlarını affetsin.
Marmara denizinin orta ayağının bir tarafında Erdek Körfezi diğer tarafında ise Bandırma Körfezine çok yakın bir kısmında bulunan Karacabey boğazı hiç güvenilir bir deniz değildir. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. En güzel bir hava da bile çok dikkatli olmak gerekir.
Yıllar önce rahmetli İsmail Özfıçıcı ile Erol Bey'in başına gelenler güzel bir havanın bozması neticesi olmuştur. En sakin günde bile çok kısa sürede dev gibi dalgalar bir büyük gemiyi bile parçalayabilecek güçte kabarmaya başlar.
Yıllar önce Dere ağzından çıkıp İmralı Adası yakınlarında avlanırken, birden bire küçük beyaz köpüklerin görünmesi üzerine kendimizi dere ağzına güç bela attığımızı bugün bile korkarak hatırlarım. Dere ağzı birden kapanır ve görünmez olur. Kendinizi içeri atamadığınız takdirde en büyük teknede bile olsanız parçalanmanız kaçınılmazdır. Bilmeyenlerin bu hususu iyice öğrenmeleri gerekir.
Hiç kimse ben her şeyi çok iyi biliyorum dememelidir. Çünkü onunda bilmediği bir sürü konu vardır.
Herkese tasasız güzel günler temenni eder. Saygı ve sevgilerimi sunarım.
Editör: Haber Merkezi