Mustafakemalpaşa’nın yetiştirdiği değerli eğitimcilerden Süleyman Edip Balkır ile ilgili olarak 29 Eylül 2019 tarihinde bir yazı yayınlamıştım. Bu yazı ile ilgili bilgilerin çoğunluğunu, Süleyman Edip Balkır’ın 1968 yılında İstanbul Arı Kitapevi Matbaasında basılan “Eski Bir Öğretmenin Anıları 1908-1940” isimli kitabından edindim. 

1-2 Mart ayında Süleyman Edip Balkır’ın torunu Sayın Bengü Balkır Mısırlıoğlu bu değerli kitabı yeniden düzenleyerek yayına hazırladı ve kitap raflarda yerini aldı. Artık sahaflarda dahi bulunamayan bu kitabın tekrar basılması çok isabetli ve faydalı bir gelişme oldu. Mustafakemalpaşa ile ülkemizin Milli Mücadele dönemi ve eğitim tarihine ilişkin bilgileri genç nesiller ilk elden okuma fırsatı bulacaklar. Bu nedenle kendilerine Mustafakemalpaşa’lılar adına teşekkürü bir borç bilirim. 1968 yılında İstanbul Arı Kitapevi Matbaasında basılan “Eski Bir Öğretmenin Anıları 1908-1940” kitabı üçüncü hamur kâğıda 340 sayfa olarak basılmış idi. Ayrıca ilave olarak 6 yaprak birinci hamur kâğıtta da 26 adet siyah beyaz fotoğraf vardı. Sayın Bengü Balkır Mısırlıoğlu tarafından yayına hazırlanan, Mart 2022 de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından gözden geçirilmiş 1. Baskı kitap ise 452 sayfa üçüncü hamur kâğıt olarak basıldı. Kitabın içerisinde siyah beyaz 160 adet fotoğraf var. Bu fotoğrafların 3 tanesi eski Mustafakemalpaşa’nın Cumhurluk Meydanı, Kirmasti Çayında kayıkçı ve Köprübaşı’na ait fotoğraflardan oluşuyor. Sayın Bengü Balkır Mısırlıoğlu fotoğrafları temin eden Mustafakemalpaşa Belediyesine kitabın sunuş bölümünde teşekkürlerini ifade etmiş. Süleyman Edip Balkırın Mustafakemalpaşa’da (O zamanki adı ile Kirmasti’de) öğrencilik yıllarına ait 1, Lalaşahinpaşa mahallesinde Kirmasti çayı kenarında 1 ve Mustafakemalpaşa’daki (O zamanki adı ile Kirmasti’deki) öğretmenlik yıllarına ait 2 fotoğraf bulunmaktadır.

2-2İlk defa yayınlandığını düşündüğüm bu fotoğraflar esere ayrı bir değer katmaktadır. Bu değerli eserin Mustafakemalpaşa’lıların kütüphanelerinde bulunması temennimdir.  Bu nedenle Süleyman Edip Balkır ile ilgili yazımı tekrar yayınlanmak istedim. Süleyman Edip Balkır 1902 yılında Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa) dünyaya geldi. Ailesi Osmanlı uç beyi Karabey soyundandır. Babası Mehmet Efendi ve annesi Hanife Hanımdır. Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa) Mahalle Mektebini ve İlkokulu bitirdikten sonra, Bursa Sultanisine kaydolur. 15 Mayıs 1919 da İzmir’in işgal haberi duyulduğunda, Bursa Sultanisi öğretmenleri Yedek Subay olarak cepheye gittiğinden eğitime son verilir. Süleyman Edip de Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) ailesinin yanına gelir. Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa) gönüllü olarak orduya katılır. Gönüllü katıldığı Alay, Yunan ilerleyişi karşısında geri çekilince tekrar Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) geri dönmek zorunda kalır. Şehit olduğunu zanneden ailesi dönüşüne çok sevinir. Bu süreçte Kirmasti’de ki yerli Rumların işgal kuvvetlerine kendisini şikâyet etmesinden endişe duyduğu için bir arkadaşının evinde saklanır. 2 Temmuz Cuma günü, Yu­nan piyadeleri Kirmasti’yi işgal edince, Süleyman Edip Balkır gizlice Bursa’ya gidip, büyük zorluklarla Darülmuallimine kaydolur. Yunan işgali altındaki Bursa’da bir yıl okuyup sınavlarını verir ve mezun olur. Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) ailesinin yanına gitmek için Yunan İşgal Komutanından izin belgesi almak için üç gün bekletilir. Üçüncü günün sonunda izin belgesini alıp, 1921 yılında Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) döner. Yunan işgalindeki Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa), 24 Ocak 1921 de Demireli köyünde başladığı öğretmenlik görevi, 6 Şubat 1922 Koşuboğazı köyünde devam ederken, eşkıyaların baskıları sonucu öğretmenliği bırakıp İstanbul’a gitmek zorunda kalır. Millî Mücadele’nin kazanılması ve Cumhuriyet’in ilanından sonra bir eğitimci olarak görevine devam ederken, 1928 yılında İstanbul İlköğretim Müfettişliğine atanır. Bu görevinde iken genç Cumhuriyet’in eğitim sorunlarının çözümünde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte çalışmaya başlar. 1937’de Eskişehir Mahmudiye Eğitmen Kursu’nun kurucu müdürlüğünü yapar. Buradaki başarılı çalışmaları sebebiyle, İsmail Hakkı Tonguç zekâsını, çalışkanlığını ve inatçılığını iyi bildiği Süleyman Edip Balkır’ı Ankara’ya çağırır. Gölköy’de kurulması düşünülen kursun yöneticiliğini vereceğini, en kısa zamanda Gölköy’de bir Köy Öğretmen Okulu’nun açmasını beklediğini bildirir. Süleyman Edip Balkır Gölköy’de 6 Nisan’dan 19 Ekim’e kadar 7 ay süreyle inşaat ile uğraşır.  İnşaat halindeki kursa 2 kilometre uzakta bir köy evinde kalmaktadır. Gölköy’de tuğla fırını kurarak 279.000 tuğla üretir. Piyasada tuğlaların 1000 tanesi 10 liradan satılmakta iken Süleyman Edip Balkır’ın ürettiği 1000 tuğlanın maliyeti ise sadece 130 kuruştur. Süleyman Edip Balkır bir dağ başına gelmiş ve orada öğrenciler ve halkla beraber bir yıl içinde çok sayıda eğitim binası inşa etmeyi başarmıştır. 1940 başlarında İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç Kastamonu Eğitmen Kursunda görev yapan dostu Süleyman Edip Balkır’a “dişini biraz daha sık, galiba Arifiye’de demiri atacaksın” diyerek, Köy Enstitüsü yasası henüz çıkmadan kendisini Arifiye’ye gönderir. Süleyman Edip Balkır 01 Nisan 1940 günü Arifiye gider ve büyük bir hayal kırıklığı da burada yaşar. Çünkü o günün Arifiye’sinde okul olarak gösterilen yerde, her yağmurda sel basan bir bahçe içerisinde birkaç derme çatma bina vardır. Hayal kırıklığı ile durumu Tonguç’a yazdığı mektupta anlatır. “Adapazarı sapağında kör bir istasyon, zorla ayakta durabilen birkaç ev, sivrisinek yatağındaki bu bataklıkta hayvan bile zor yaşar. Burası dize kadar çamurlu suyu ile sellere yataklık eden bir cehennem.” İfadeleri taşıyan şikâyet mektubuna Tonguç “Yahu Edip, sen de mi? ne çabuk yıkıldın? daha işin içine girmeden bu ne yalınkatlık.” Diye cevap verir. Bu cevap üzerine Süleyman Edip Balkır Arifiye’de hummalı bir çalışma başlatıp, Arifiye Köy Enstitüsü’nün kuruluşunu gerçekleştirir ve 1 Nisan 1940 da Arifiye Köy Enstitüsü’ne kurucu müdür olarak görevlendirilir. Tek başına geldiği Arifiye’de görevlendirilen 41 öğretmen ile Kocaeli, Bursa, Bolu, İstanbul ve Bilecik’ten aldığı öğrenciler ile eğitime başladı. Kayıt yaptıran öğrencilerden 50’şer kişilik dört sınıf kurdu. Her sınıfı dörder gruba ayırdı. Öğleden önce iki sınıf kültür dersleri yapıyor, iki sınıf da tarım çalışmalarına gidiyordu. Yine belli bir sıraya göre duvarcılık, dülgerlik ve demircilik bölümlerinin zanaat çalışmalarına gidiyorlardı. İlk yıl sadece kız öğrencilerin ev idaresi derslerine girecek öğretmen bulunamadı. Süleyman Edip Balkır’ın eşi Nimet Hanım bir yaşında olan ve bakım isteyen küçük kızı Filiz olmasına rağmen, öğretmenleri gelinceye kadar bu görevi üstlendi. Eğitimin ilk yılı 19 kız öğrenci biçki-dikiş ve ev idaresi derslerini Süleyman Edip Balkır’ın evinde eşi Nimet Balkır’dan aldılar. Süleyman Edip Balkır, okula yaklaşık 500-600 metre mesafedeki Kalaycı bayırında büyük zorluklara rağmen, yüz dönümden fazla bir alanı fidanlık olarak okula tahsis ettirdi. Bu alana Tarım öğretmeni İsmail Hakkı Tanberk’in planlaması ve öğrencilerin emekleriyle,  9 türde 3.412 meyve ağacı ile 47.000 fidan, ayrıca okulun bulunduğu alana 117 akasya diktirtti. Süleyman Edip Balkır, İlköğretim Genel Müdürlüğünün isteği üzerine, 14 Mayıs 1941 tarihinde radyoda eğitim çalışmalarını milletimize duyurmak için bir konuşma yaptı. O dönemde İsmail Hakkı Tonguç’un isteğiyle Âşık Veysel, birer ay her köy enstitüsünde müzik dersleri vermeye başlamıştı. Âşık Veysel, elinde Tonguç’un mektubu, 25 Ocak 1942 günü Arifiye’ye geldi. Mektupta, Âşık Veysel’den en iyi şekilde yararlanmaları yazıyordu. Arifiye’de Âşık Veysel’in öğrencilere mümkün olduğu kadar çok türkü öğretmesi hedeflendi. Âşık Veysel her gün üçer saat ders verdi. Her sınıf için değişik türküler bulunan ayrı ayrı listeler hazırlanarak belirlenen türküler üzerinde çalıştılar. Âşık Veysel öğrencilere saz dersleri de verdi. Öğrenciler Âşık Veysel’i çok sevdiler. Âşık Veysel Arifiye bahçesinde 500-600 öğrenciye bir konser dahi verdi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 2. Dünya Savaşının zorlu günlerinde 1942 güzünde öğrenciler ve okul öğretmenlerine moral vermek için Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’le birlikte Arifiye’ye geldi. Müdür Süleyman Edip Balkır misafirleri dört sesle söylenen İstiklâl Marşı ile karşıladı. Okulu gezdirdikten sonra koro bir konser verdi. Konserde Gounad’dan ve Beethoven’den eserler dört sesli olarak ve iki halk türküsü koro tarafından icra edildi. Çocukların bu başarısı İnönü ve Yücel tarafından övüldü. Müdür Süleyman Edip Balkır Bey öğrencilerinin gözünde, dört dörtlük bir idareciydi. Öğrencileri ile çok yakından ilgilenirdi. Sevecendi ve bol bol moral verirdi. Aynı zamanda çok disiplinli çalışmalarını sağlayan bir yönetim anlayışı vardı. Süleyman Edip Balkır, 29 Ekim 1946 yılına kadar bir müdür olarak görev yaptığı Arifiye’de bir efsane oldu. Şair Orhan Veli, Arifiye ve Süleyman Edip Balkır’ı şöyle anlatır;

"Arifiye! Şoför durdu, Enstitü Mektebi, dedi. Süleyman Edip Bey müdürün adı. Bir yol da burada duralım; Ellerinde nasır, yüzlerinde nur, Yarına ümitle yürüyenlere Bir selam uçuralım."

Süleyman Edip Balkır 1946 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim ve özlük işleri Müdürlüğü’ne atandı. 1967 yılında da yaş sınırından emekli oldu. Süleyman Edip Balkır vefat etmeden önce yaklaşık binden fazla kitaptan oluşan kütüphanesini Öğretmenler Derneğine bağışladı. 1978 yılında ise Süleyman Edip Balkır vefat etti.

Süleyman Edip Balkır’ın yazmış olduğu kitaplar

3-2

Binlerce öğretmen yetiştirip ve Türk Milli Eğitimine yön veren eğitimcilerden birisi olan ve hayatının 45 yılını Türk Millî eğitimine vakfeden Mustafakemalpaşalı eğitimci Süleyman Edip Balkır’ı saygıyla anıyorum. Halit ERSÖZ