Necati Cumalı, orta öğrenimini İzmir Atatürk Lisesi’nde, yükseköğrenimini, Ankara Hukuk Fakültesi’nde tamamladı.  Üniversite yıllarında, şiirle edebiyat dünyasına adım attı. İlk şiir kitabı “Kızılçullu Yolu” 1941’de yayımlandı. Ankara’da Toprak Mahsuller Ofisi’nde çalışırken askere alındı. Askerlikten sonra, döndüğü Ankara’da bu kez, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı. Cahit Sıtkı Tarancı ile aynı evi paylaştığı bu dönemde, bir yandan Ulus Gazetesi’nde sanat sayfası hazırlarken bir yandan da dönemin ünlü edebiyat dergilerinde şiirler yazmaya devam etti.

Eğitim İzleme Raporu 2024 Eğitim İzleme Raporu 2024

1949’da İzmir’e dönerek, 1957 yılına kadar Urla’da, serbest avukatlık yaptı. Bu dönemde Urla ve çevresine ait gözlemlerinden ve avukat olarak baktığı davalardaki izlenimlerinden yola çıkarak yazdığı eserlerinde kasaba ve kırsal kesim insanını toplumcu-gerçekçi bir bakış açısıyla anlattı.

1957’de avukatlık mesleğini bırakarak Paris’e gitti ve Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliğinde çalışmaya başladı. İki yıl sonra Türkiye’ye döndüğünde hariciyeci olan eşi Berin Teksoy ile birlikte İstanbul’a yerleşti ve  orada,  tamamen kitap yazmaya odaklandı. Susuz Yaz, Zeliş, Acı Tütün, Mine, Viran Dağlar, Ay Büyürken Uyuyamam, Dilâ Hanım, Makedonya 1900 ve diğer eserlerini bu dönemde kaleme aldı.

194420252 Kapakic3

Şiir, öykü, oyun, roman, deneme ve günce gibi değişik edebî türlerde 42 eser veren bu dört ödüllü ve çok yönlü yazarımız, 10 Ocak 2001’de İstanbul’da karaciğer kanserinden yaşama veda etti. Çocukluğunun geçtiği Urla’daki ev “Anı ve Kültür Evi” olarak ziyarete açıldı.

Ölümünün 23. Yıl dönümünde bu değerli yazarımızı rahmetler ve saygıyla anıyorum.

SUSUZ YAZ FİLMİ: 1963 yılında Metin Erksan, Necati Cumalı’nın Susuz Yaz öyküsünü sinemaya aktardı. Filmin çekimleri Urla’nın Bademler Köyü’nde gerçekleşti. Susuz Yaz, Hülya Koçyiğit’in ilk sinema filmidir. Hep kötü adam rolleri ile karşımıza çıkan Erol Taş, bu filmde ilk kez, başrol oyuncusudur. Fakat yine filmin kötü adamıdır. Yapımcı ve yardımcı oyuncu olarak izlediğimiz Ulvi Doğan, sinema dünyasından biri değil. O, aslında bir tekstilci ve stilist. Filim çekilir çekilmesi; ama sansür kurulundan geçemez, gösterimi yasaklanır. Yapımcı Ulvi Doğan, bir yıl sonra özel aracının bagajında filmi, kaçak olarak yurtdışına çıkarmayı başarır. Film orada uluslararası Berlin Film Festivali’ne katılır ve en büyük ödül olan “Altın Ayı” ödülünü alır. Bu, Türk sinema tarihinde, uluslararası bir yarışmada alınan “ilk ödül” olarak kayda geçer.

Susuz Yaz | İstanbul Modern Sanat Müzesi

Filmin Konusu: Ege’nin bir köyünde yaşayan ve çiftçilikle uğraşan iki kardeş var: büyük olan Osman (Erol Taş) küçük olansa Hasan (Ulvi Doğan)… İki kardeş; ama gece ile gündüz kadar birbirine zıt kişilik yapısına sahip iki insan. Köylünün ekili arazisinin sulayacak olan tek derenin çıkış yeri,  bu iki kardeşin tapulu  arazinin sınırları içindedir Bu yüzden Kocabaşların Osman, “Su  benimdir” diyerek kanalın ağzını kapatmış, suyu, köylülerle paylaşmaya hiç niyeti yok. Sıcak ve kurak geçen bir yaz. Köylü isyanlarda.

Kardeşi Hasan, komşu kızı Bahar’a (Hülya Koçyiğit) âşık. Osman bir an önce kardeşinin Bahar’la evlenmesini istiyor. Çünkü bu işte çıkarı var. Bahar gelirse, biri dul, biri bekâr iki kardeşin aşını ekmeğini pişirecek, yetmedi tarlada çalışacak. Kız annesi düğün işini hasat sonuna bırakmak niyetinde ama Osman’ın acelesi var. Kardeşini ikna ederek birlikte kızı kaçırırlar. Düğün yapılır.

Bu arada olaylar hızla gelişir. Köylülerin dayanacak gücü kalmamıştır. Ekinleri kurudu kuruyacak. Su bendini yıkmaya gelirler. Osman, yine imana gelmez. Bu arada bir gün Osman’ın köpeğini birileri tüfekle vurarak öldürür. Osman bunu kendisine yönelik bir tehdit olarak algılayıp silahlanır.

Bir gece, evlerine silahla ateş edilir. İki kardeş silahlarını alarak karanlıkta kaçmaya çalışan iki köylüyü takip ederler. Köylülerden bir öldürülür. Öldüren Osman’dır. Sabah olunca köylü ayaklanır. Jandarma olaya müdahale eder, İki kardeş tutuklanarak cezaevine götürülür. Osman, yaşı küçük olduğu için daha ceza alacağını söyleyerek kardeşinin suçu üstüne almasını söyler, Diller dökerek onu ikna eder.

Hasan, Yargılama sonunda, 18 yıl ceza alır. Osman serbest kalır. Bahar her hafta Hasan’ı ziyaret eder. Bir gün yine ziyaret geldiğinde Hasan’ın Niğde cezaevine nakledildiğini öğrenir. Artık Hasan’ı göremeyecektir. Hasan’a gelince; o yapabileceği tek şeyi yapar, oradan eşine sıkça mektuplar yazar. Fakat Osman, bu mektupları Bahar’a ulaştırmaz.

Aslında o, İlk günden beri Bahar’a karşı pek de iyi duygular taşımaz; fakat o çirkin duygularını bir şekilde bastırır. Ta ki Niğde cezaevinde Hasan adında bir mahkûmun öldürüldüğü haberini öğreninceye kadar. Acı haberi Bahar’a verdikten bir süre sonra, içinde gizlediği o kötücül duyguları açıkça ifade eder. Derken… Hadi burada bir nokta koyalım. İyisi mi siz You Tube’tan filmi indirip izlemeye başlayın. İyi seyirler.

Editör: Haber Merkezi