Kitap, daha sonra “ŞAKİRPAŞA AİLESİ - HARİKA ÇILGINLAR” adıyla Türkçeye çevrildi.
Biz bugünlerde, bu ilginç ailenin yaşamını NOW TV’de pazar akşamları, dizi film olarak izliyoruz. Dizi, yayımlandığı ilk günden başlayarak, herkesin ilgisini çekmeyi başardı. 1912 yılından başlayan dizide, elit bir Osmanlı ailesinin, genç Cumhuriyet ailesine dönüşme süreci ile bu dönüşüm sürecinde, aile içinde yaşanan çalkantılı ilişkiler ve trajik olaylar anlatılıyor. Ailenin en büyük çocuğu olan Cevat Şakir ile üç kız kardeşinin, her biri, ileride Türk kültür ve sanat dünyasında çok önemli yerlere gelecektir. Şimdi o aileye, biraz daha yakından bakalım:
MEHMET ŞAKİR PAŞA: 1891-1895 döneminin Osmanlı Sadrazamı Ahmet Şakir Paşa’nın kardeşidir. Kendisi de asker, tarihçi, diplomat olarak Mehmet Şakir Paşa, son olarak Yunanistan elçisi olarak görev yaptı. Ayrıca; Osmanlıca olarak yayımlanmış “Yeni Osmanlı Tarihi” adlı bir eseri var. Resim sanatında da hayli yetenekli olup Fransa’da katıldığı bir resim yarışmasında ikinci olmuştur. 5000 kitaptan oluşan kütüphanesini İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bağışlamıştır.
CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI: (1890-1973) Ailenin en büyük erkek çocuğu. Tarih eğitimi alması için babası tarafından İngiltere’ye gönderildi. Oxford ‘da aldığı “Yakınçağ Tarihi” eğitimini tamamlamadan bir İtalyan kızına âşık olup İtalya’ya gitti. Orada resim yeteneğini daha da geliştirdi. 1943 yılında eşi ve küçük bebeği ile Türkiye’ye döndü.
İstanbul’da resim yaptı, şiir yazdı, gazetecilik yaptı. Basılan kitaplara kapaklar hazırladı, karikatür çizdi. Babası ile hiçbir zaman anlaşamadı. Bir tartışma sırasında tabancasından çıkan bir kurşun, babasının ölümüne neden olunca cinayet suçuyla yargılanıp 15 yıla hüküm giydi. Yedi yıl sonra, içerde yakalandığı verem hastalığı nedeniyle tahliye edildi.
1925 yılında, Şeyh Said isyanını yaşandığı bir dönemde yazdığı “ Mahpushanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler?” bir yazı nedeniyle yargılandı ve 3 yıl kürek cezasına çarptırılarak Bodrum’a sürüldü. Eski adı Halikarnassos olan Bodrum, o zamanlar küçük bir balıkçı köyüydü. Cezası bittikten sonra da orayı terk etmedi. “Halikarnas Balıkçısı” takma adı ile kitaplar yazdı. Bize; Ege ve Akdeniz sahillerinin tarihini, doğasını, insanını, sünger avcılarını ve balıkçılarını anlattı. Bodrum’u Bodrum yapıp, onu tüm dünyaya tanıtan adamdır. Mezarı da oradadır.
FÜREYA KORAL: (1910-1997) Şakir Paşa’nın torunu. Türkiye’nin ilk kadın seramik sanatçısı ve çağdaş seramik sanatının öncüsüdür. 1945 yılında verem tedavisi için gittiği İsviçre’de seramik sanatıyla karşılaştı. Sonra Paris’te özel bir seramik atölyesinde çalışarak kendini geliştirdi. 1951’de Paris’te ilk kişisel seramik sergisini açtı. 1997’de İstanbul’da 87 yaşında vefat etti.
FAHRÜNNİSA ZEYD: (1901-1991) Resme, çok küçük yaşta başladı. İlk evliliğini, Türk şair ve yazar İzzet Melih Devrim ile yaptı. İkinci evliliğini ise Irak Kralı 1. Faysal’ın kardeşi Emir Zeyd ile yapan Fahrünnisa, “prenses” unvanı aldı. Resim kariyerinde çok değerli eserler üreten Zeyd, Amman’da öldüğü zaman Ürdün Kralı tarafından ulusal yas ilân edildi.
ŞİRİN DEVRİM: (1926-2011) Fahrünisa Zeyd’in kızı, Şakir Paşa’nın torunu. İstanbul ve New York’taki eğitiminden sonra, Yale Üniversitesi Tiyatro Bölümünden mezun oldu. Amerika’da Sahne aldı. Stanford Üniversitesi’nde Profesör olarak görev aldı. Yukarıda adı geçen kitabı yazdı.