Fakat bir kapı hemen dikkatimi çekiyor. Kapıda “Özel Eğitim El Sanatları” diye yazıyor. İlk bakışta farklı bir algı yaratıyor bu yazı. Sanki orada çok özel bir el sanatları üretimi yapılıyormuş gibi. Öğretmen Şennur Özgür, bu durumu şöyle açıklıyor: “Bizim kursiyerlerimiz diğer tüm kursiyerlerden farklı. Onlar sağlam ve sağlıklı. Benim kursiyerler engelli. Özel eğitime muhtaç. Ben engelli sözcüğünü sevmiyorum ve kullanmak istemiyorum. Onlara engelli demeye kıyamıyorum. Engelli deyince üzülüyorlar. Bu farkı belirtmek için kapıdaki yazıyı “Özel El Sanatları Atölyesi” şeklinde yazmayı tercih ettim.” Çok ince ve asil bir düşünce doğrusu.

Öğretmen : Şennur ÖZGÜR

Öğretmeni biraz daha yakından tanımak ve kısa bir söyleşi yapmak için kendisinden izin istiyorum Kırmıyor beni ve başlıyor sakin bir şekilde anlatmaya: “İsmim Şennur Özgür, Manyaslıyım. İlk ve ortaokulun ardından liseyi Bandırma’da okudum. Şehit Mehmet Gönenç lisesi fen bölümünde.1998-99 öğretim yılında halk eğitim merkezine bağlı olarak çalışmaya başladım. On iki yıldır da, İsmail Hakkı Şenpamukçu Halk Eğitim Merkezi bünyesinde çalışıyorum. Camandar, Paşalar, Güllüce, Melikköy ve Kumkadı köylerinde çalıştım. Bu arada açık öğretimde işletme okudum. Sonra “özel eğitim” alanına geçtim. Özel eğitim için ilk belge alanlardan biriyim. İki yıl kadar da BUSMEK’te çalıştım. Belediyelerin söz sahibi olduğu bu tür yerlerde illaki siyaset işe karışıyor. Kimseyi suçlamak istemiyorum; fakat bir gözlemimi ifade etmek istiyorum. Mustafakemalpaşalılar, genel olarak dışarıdan gelenleri kabullenemiyorlar. Halbuki, o dışarıdan gelenler, en az yerliler kadar bu ilçenin ekonomisine, sanatına ve kültürüne katkıda bulunmuştur ve hâlâ da bulunmaktadırlar. Bu yanlış anlayışın kırılması gerektiğini düşünüyorum. Kişiye değil, o kişinin yaptığı çalışmaya odaklanmak gerekir. Eşim de bir eğitimci. Sınıf öğretmeni. Bir ara idarecilik de yaptı. O da pek çok engelle karşılaştı.

İlçe Milli Eğt. Müd. Mustafa Efe ve Halk Eğitim Müd. Zafer Göllü

Yeni müdürümüz Zafer Göllü Bey’in gayretleriyle bu yeni binamıza kavuştuk. Çok güzel oldu. Bütün birimler, bir çatı altında toplandı. İşimi ve çocuklarımı çok seviyorum. Sınıfımız küçük olduğu için, çocukların hepsini aynı anda alamıyorum. Beşerli gruplar halinde alıyorum. İlk saatlerde okuma-yazma pratiği yaptırıyorum. Öğrenseler de çabuk unutuyorlar. İlk geldiğinde örneğin şu kızımızın, ailesi ile bile hiç diyalogu yoktu. Kendisini anlatamıyor, ailesi de onu anlamıyordu. Bu durumda olan çocuk, genellikle kendini kapatıyor. Çevresine karşı –ailesi bile olsa- agresif davranabiliyor. Ama çok şükür bu kızımız aldığı eğitimle bu engeli aştı. Bakın şu gördüğünüz banyo liflerini kendisi örüyor, hatta onları satarak para bile kazanıyor. Gördüğünüz gibi bir ben varım sınıfta bir de Rüveyde... Bu arada Rüveyde yanımıza geliyor. Onu da tanımak istiyorum. “Adım Rüveyde Toklu” diyor ve ekliyor.” Ben servis elemanıyım. 9.30’da mesaim başlıyor. Servis minibüsüyle gidip kursiyerleri tek tek evlerinden alıp buraya getiriyorum. İşleri bitince de yine aynı şekilde evlerine bırakıyorum. Diğer zamanda da burada temizlik ve getir-götür işlerine bakıyorum.” Bu arada kursiyer çocuklar: Çağla Manav, Onur Korkmaz, Hacer Akın ve Emine Angı, servis elemanı Rüveyde’nin kendilerine getirdiği tostları yemekle meşguller ve çok da mutlu görünüyorlar. Bakmayın zaman zaman çocuklar dediğime, bunlar kocaman genç kızlar ve erkekler. Bedenleri normal gelişmiş ama zihinleri ve ruhları hâlâ çocuk...

Öğretmen Şennur Özgür, Servis elemanı Rüveyde Toklu ve öğrenciler.

Şennur Hanım devam ediyor: “Bizim belli günlerimiz vardır. O günlerde grubu il dışı gezilere de götürüyorum. Ailelerin de katıldığı bu geziler çok yararlı oluyor. Hem çocuklar hem aileler için. Pandemi öncesinde Mevlana’ya gittik, Çanakkele'ye gittik, Anıtkabir’e gittik... Ben bunları Kâbe’ye bile götürdüm. Tam Dünya Engeliler Günü’nde Medine’deydik. Üç gün kaldık Sonra Mekke’ye geçtik. Bursa’dan giden tek grup bizdik. Bir başka ilden görme engelliler gelmişti. Tümü hafız... Ben dindar bir insanım. Bütün çalışmalarımı Allah’ın rızasını kazanmak için yapıyorum. Fakat din ticareti yapanlardan, açıkça nefret ediyorum.”

Kursiyerlerin el işlerinden örnekler.

Bekle Bizi İstanbul Bekle Bizi İstanbul

SON SÖZ:

Bazı insanlar vardır; yaptıkları iş sıradan da olsa, onu büyük bir işmiş , büyük bir başarıymış gibi topluma yansıtırlar. Bazıları da aksine, çok önemli ve anlamlı bir iş yapsalar da mütevazı tavırlarından asla ödün vermez, kendilerini övmezler. Gördüğüm kadarıyla Şennur öğretmen işte bu ikinci gruba giren insanlardan biri. Ve diyor ki son olarak:

“Ben kimseye özenmiyorum, kimseyi taklit etmiyorum. Kimse de beni taklit etmesin. Fakat dürüst çalışan bir insanın, kim olursa olsun, takdir edilmesini ve desteklenmesini istiyorum. Çok zamanınızı aldım değil im? Özür dilerim” diyor. Hayır, diyorum. Aksine sizi dinlemek bir zevkti benim için. Ben size teşekkür ederim, bana zaman ayırdığınız için. Sonra kendisiyle, yardımcısıyla ve gruptaki kursiyerlerle vedalaşıp ayrılıyorum.

 
Editör: Haber Merkezi