Hamza Oğuzer

1939’DAN 2023’E

Abone Ol
“Erzincan ovası gışa kanar mı? / Garların üstünde ataş yanar mı? / Çene titremeden diller anar mı? / Dün gerçekti, bugün yalan Erzincan” Âşık Veysel, gözleriyle göremese de yüreği ile görür ve şöyle der: “Bahar gelse güller açmaz bağında / Kâinat uykuda hep yatağında / Bir seher vaktında uyku çağında / Feryadı dağları aşan Erzincan.” Nazım Hikmet Bursa cezaevindedir. Uludağ’ın karla kaplı doruklarına bakarken Erzincan’ı ve Erzincan’daki depremzedeleri düşünerek yüreğini yakan o büyük acıyı “Kara Haber” başlıklı şiirinde şöyle dile getirir. (…) “Gün ağarır şafak söker / Kimsecikler gitmez suya / Ezilmiş başlarıyla ölüler / Vardılar uyanılmaz uykuya” (…) Uyanıp kaçamadılar / Kuş olup uçamadılar / Açıldı kuyular kimse inemez / Ölüler ata binemez / Yan yana, üst üste yatan ölüler. Bir bölüm sunduğumuz nu uzun ve güzel şiiri tamamladıktan sona altına şu cümleyi ekler .”Kesemden verecek şeyim yok, yüreğimden verdim.”   Örnek bir olay: Erzincan depreminde yıkılan cezaevindeki mahkûmlardan bir kısmı hayatını kaybeder. Sağ kalanlar kaçmaz, kaçmayı düşünmez… Erzincan savcısı İzzet Akçal, kalan mahkûmlara seslenir ve der ki: “ Depremzedelere yardım etmeniz için sizi serbest bırakıyorum. Artık sizin insanlığınıza kalmış, işiniz bittikten sonra yine buraya döneceksiniz. Sizi burada bekliyor olacağım.” Mahkûmlar, günlerce bu şekilde arama kurtarma çalışmalarına katılırlar ve her akşam çalışmalar bittiğinde ceza evine geri dönerler. Hiçbiri kaçmayı düşünmez. NOT: Fotoğrafta görülen kadın, özel bir trenle deprem bölgesine gelen cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye sarılır ve ağlayarak, oğlunun da asker olduğunu ve öldüğünü söyler. 1939 depreminin simgesine dönüşen bu fotoğraf, daha sonraki yıllarda heykel olarak, Erzincan hükümet konağının önüne dikilecektir. Dünden bugüne,  depremlerde ve doğal afetlerde yitirdiğimiz tüm insanlarımızı rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Ve bir kez diyorum ki; BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYE’M.