Bük Köyü Eğitmeni: Osman Aydın
---Hocam biraz eskilere götürmek istiyorum sizi. Çocukluğunuza, ilk gençliğinize... Biraz anlatır mısınız bize kendinizi?
---“ Bursa ili, Mustafakemalpaşa ilçesi Devecikonağı bucağına bağlı Bük köyünde dünyaya geldim. Tevellüt 1337. Miladi yıl hesabına vurursak ne eder? 1921. Köyümüz gördüğünüz gibi küçük bir köy. Tabii o zamanlar daha da küçüktü. Köyümüzde okul yoktu. Bu çevrede bize en yakın okul 3 km. uzaklıktaki Devecikonağı’ndaydı. Bölge okulu diyorlar o zaman. Sekiz – on köyün çocuğu orada toplanıyor. İmece usulü ile köylünün yaptığı bir okul. Alt katı yemekhane ve yatakhane, üst katta ise sınıflar ve idareci odaları var.
1930 yılında ben okula başladım. Okulun iki öğretmeni vardı: Nizamettin Akay ve hanımı Ferhunde Akay... Nizamettin Bey, başöğretmen... Okul beş yıllık... Köyümüz yakın olduğundan ben okula yürüyerek gidip gelebiliyorum. Uzak köylerden gelen çocuklar yatılı kalıyorlar. Alpagut, Soğucak, Gündoğdu, Yenibalçık, Yoncaağaç, Bük... Bütün bu köylerin çocukları bu okulda toplanıyor. Beş yılın sonunda okulu bitirdim ve şahadetnamemi aldım. Öğretmenlerin o zamanlar, köylüye bakarak, çok iyi durumları vardı. Nizamettin Bey’in, iki atın çektiği üstü kapalı bir talikası vardı ki, şimdinin mercedesi sayılır. Biz gider, torbası beş kuruşa, tarlalardan o atlar için ot toplardık. Köyde en aydınlık pencere kime aittir? Olsa olsa öğretmene ait olur. Öğretmenden başka kim 5 numara lamba kullanabilir. Ertesi günün ders hazırlığı, plan hazırlığı derken en geç yatan öğretmendir. Köyde gece sönen en son ışık da öğretmenin ışığıdır. Öğretmenin kendisi de bir ışık değil midir? Şimdi taşımalı sistem diye bir şey çıkardılar, köy okullarını kapattılar. Köyün ışığını söndürdüler.
---- İlkokul bitti. Diplomayı aldınız, sonra?
---- Sonrası yok. Okul hayatı buraya kadar... Bundan sonrası her köy genci gibi çiftçilik... Ardından askerlik. 14.10.1941 tarihinde askere alındım. İstanbul-Maçka’da 6 ay temel eğitim aldım. Sınıfım jandarma. Gözü açıkları jandarma yapıyorlar ya... Ardından dağıtım; Bolu’nun Göynük Kazası ve son olarak da İzmit-Gebze... 1945’te terhis oldum. Askerlik yıllarım tam da II. Dünya Savaşı yıllarına denk geldi. Her taraf kıtlık kıyamet... Biz askerde rahattık; ama halk perişan. Ekmek karneye bağlanmış. Kişi başına günlük ihtiyaç 7 yaşına kadar: 187.5 gram. Yedi yaş üzeri: 375 gram. Ağır işçilere: 750 gram. En rahat askerlerdi galiba. Bize 900 gram... Sonunda, üç buçuk yılın ardından askerlik bitti ve köye döndüm. Askerlik bitince adamdan sayılıyoruz ya, bu defa evlenme zamanı geldi çattı. Ümmühan’la evlendik. Zaten daha askere gitmeden sözlü gibiydik.
--- Eğitmen kursuna katılmanız nasıl oldu?
--- Ben askerdeyken ilkokul müdürü Nizamettin Bey’den bir mektup almıştım. Askerliğini bitirmiş okur- yazar gençleri alıp, kurslardan geçirerek kendi köylerine öğretmen olarak tayin ediyorlarmış. Askerden dönünce beni de o kurslara göndereceğini yazmıştı. Köye dönünce gidip kendisiyle görüştüm. İşlemlerimi kısa sürede tamamladı ve ben henüz üç aylık evli iken, hanımı köyde bırakıp Mudanya İlçesi’ne bağlı Tirilye Nahiyesi’ndeki “Eğitmen Kursuna” katıldım.
--- O kurs dönemini biraz anlatır mısınız? Ne zaman başladınız, kaç kişiydiniz, orada neler yaptınız?
--- Yasada, “askerliğini çavuş veya onbaşı olarak yapmış olanlar” diyor; ama ben er olarak yapmıştım. Fakat elimde kapı gibi şahadetnamem var. 66 kişilik kurs mevcudu içinde beş yıllık okulu bitirip şahadetname almaya hak kazanmış dört kursiyer vardı. Tirilye, Bursa ilinin, Mudanya ilçesine bağlı, Marmara Denizi kıyısında kurulmuş şirin bir belde. Lozan’da alınan “mübadele” kararından sonra Rumlar Yunanistan’a gönderilmiş, yerlerine Girit ve Selanik’ten gelen soydaşlar yerleştirilmiş. Eğitmen kursu için Tirilye’de bir ortaokul binası kiralanmış. Taşmektep diyorlardı. Geçekten taş gibi bir bina. Düşünsenize 1904 yılında yapımına başlanmış 1909’da kullanıma açılmış.
1974 Kıbrıs çıkarması zamanında meşhur bir papaz vardı; Makarios diye... Onun, ilkokulu bu binada okuduğunu söylüyorlardı. O okulda kaldık. Kurslar yazın, okulların kapalı olduğu zamana denk getiriliyordu. Uygulamalı tarım dersleri için, ayrıca yakın çevreden bağ-bahçe de kiralanmış. Gidip o bağ ve bahçelerde uygulamalı tarım dersleri görüyoruz. Hepimiz köylü çocuğuyuz. Tarla- tapan işleri bize vız geliyor.
Yetiştirilen ürünler kurs öğrencileri tarafında tüketiliyor. Yani üretende biziz, tüketen de. Başımızda beş öğretmen var. Bunlar bölge okullarından seçilip görevlendirilmiş öğretmenler. Öğretmenimiz Nizamettin Bey de bunlardan biri.
Kursun bitimine doğru ilk çocuğumun (Ercan Aydın) dünyaya geldiği haberini aldım. Kurslarda, öğleden önce teorik derslerimizi görüyorduk. Bizlere çok güzel ve çok faydalı bilgiler verdiler. İleride yararlanabileceğimiz bütün bilgileri defterlerimize birer birer not ettirdiler. Gerçekten de o notlar bizim rehberimiz oldu. O defterlerin çok faydasını gördük. Hâlâ o defterleri saklıyorum. Neticede kurslar bitti, ben de köyüme döndüm.
Bunlar da ilginizi çekebilir