Komisyondaki görüşmeler tamamlandığında, bütçe aralık ayı içinde meclis genel kuruluna getirilecek ve orada bir kez daha bütçenin geneli üzerinde görüşmeler devam edecek. Fakat önceki yıllardan biliyoruz ki, muhalefet tarafından yapılacak olan itirazlar hiç dikkate alınmayacak, bütçe iktidar grubunun oylarıyla kabul edilecektir.
Bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen milli eğitim bütçesi üzerine bir değerlendirme yapmak istiyorum. Önce, milli eğitim bakanı Yusuf Tekin’in şu açıklamasına bakalım: “Milli Eğitim Bakanlığımız, 2003’ten beri merkezi bütçeden en büyük payı alan kurum oldu. 2025 yılı için 2 trilyon 186 milyar 575 milyon 227 TL.. Yeni rakam 2025 yılı merkezi bütçesinin %14,84’üne tekabül ediyor.”
Bakan Yusuf Tekin, merkezi bütçeden en büyük payı almış olduklarını açıklarken, aynı saatlerde, bakanlık önünde protesto eylemi yapan EĞİTİM-SEN daha farklı bir açıklama yapıyor ve özetle şunları söylüyordu:
“ Nitelikli eğitime erişimde yaşanan sorunlar, okullarda temizlik başta olmak üzere en temel ihtiyaçlar, eğitim emekçilerinin meslekî ve ekonomik sorunları ve kamusal eğitimin güçlendirilmesi gibi hayati konular, atanmayan öğretmenler, özel okullara, vakıflara, bazı tarikatlere ve Diyanet’e aktarılan paralar, -maalesef- bakanın gündeminde yer almıyor.”
2025-2026 eğitim ve öğretim yılında eğitim alanında ne tür olumsuzluklarla karşılaşabiliriz? Bunu anlamak için bir önceki eğitim-öğretim yılı ile ilgili olarak, Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırlanmış olduğu “Eğitim İzleme Raporu 2024’e” bakmamız gerekiyor. Çünkü ne demiş eskiler “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.”
Bu önemli rapora geçmeden önce, raporu hazırlayan kurumu tanıtmak isterim. “EĞİTİM REFORMU GİRİŞİMİ” kısa adı ile ERG, 2003 yılında Prof. Dr. Üstün Ergüder ile Prof. Dr. Tosun Terzioğlu’nun girişimleriyle kuruldu. Kuruluş amacı: “Eşitlikçi ve çağdaş bir eğitim için akılcı ve veriye dayalı politikalar geliştirilmesine katkıda bulunmaktı.”
Eğitimi objektif bir bakışla yakından izleyen ve sorunları tespit ederek çözümler üreten ERG, 2015 yılında, “Global Go To Think Tank Endeksi”nde, tüm dünyadaki benzer kuruluşlar arasında “En İyi Eğitim Politikaları” kategorisinde ilk 50 kuruluş içinde yer aldı.
Tüm bu çalışmalarla varılmak istenen, çocuklarımızın nitelikli bir eğitime kavuşmalarını sağlamaktır. Nitelikli eğitim hakkı; her bireyin cinsiyet, etnik köken, sosyal sınıf ve benzeri herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan; nitelikli ve erişilebilir bir eğitim almasını amaç edinen bir insan hakkıdır.
Nitelikli eğitim, bireylerin bilgi, beceri ve yetkinliklerini geliştirmeyi hedefleyen; kapsayıcı ve adil bir eğitim sistemi sürecini ifade eder. Bu tür eğitim sadece akademik başarı değil, aynı zamanda eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık ve iletişim gibi temel becerileri de amaçlar.”
EĞİTİM İZLEME RAPORU 2024’ÜN İLK BÖLÜMÜNDEN KISA NOTLAR:
“2023-24 Eğitim-Öğretim yılında, zorunlu eğitim çağında olan T.C. vatandaşı çocukların %3,9’u yani; 612 bin 814 çocuk eğitim dışında kaldı. Bunların %73,9’u 14-17 yaş aralığındaki çocuklar. Göçmen, sığınmacı ve mülteci çocuklar da eklendiğinde bu sayı; 851,174’e çıkıyor.
“15-17 yaş grubunda olup eğitim dışında kalan en yüksek olduğu üç il: Muş, Ağrı ve Gümüşhane… Bölge olarak da Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu… ‘Coğrafya kaderdir’ diyen İbn-i Haldun, haklı çıkıyor bu durumda… “Eğitim dışında kalan 612.814 çocuğun % 46,4’ünü kız çocukları oluşturuyor. Bu, kız çocuklarının, çocuk yaşta “erken ve zorla evlilik” riski altında kalmaları anlamına geliyor.”
“Okul öncesi eğitimde resmi eğitim kurumlarında katkı payı alınmasına karar verildi. Bu uygulamaya bağlı olarak okul öncesine kayıtlı öğrenci sayısı 2022-2023’te 2 milyon 55 bin 350 iken ve daha da artması gerekirken 2023-2024’te sayı 1 milyon 954 bin 202’ye düştü.”
“2016’da çıraklık, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı. 14-22 yaş grubundaki bu çocuklar haftada teorik eğitim almak için bir gün okulda, beceri eğitimi almak için de 4 veya 5 gün sözleşmeli oldukları işletmelerde çalışmaktadır.
“Sağlıklı beslenme akademik başarıyı arttırır, okul devamsızlığını azaltır, çocuğun genel refahını geliştirir. Türkiye; öğrencisine bir öğün ücretsiz yemek veremediği gibi, taşımalı öğrencilerin bir kısmını da yemek programından çıkardı. Çünkü artık yoksulluktan değil, derin yoksulluktan ve tasarruf tedbirlerinden (!) söz ediyoruz.”
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü: UNESCO bugün “Mutlu Okullar” ve “Bütünsel Okul Yaklaşımı” gibi çağdaş ve bilimsel eğitim modellerinden söz ederken Türkiye, hâlâ çocukların nitelikli bir eğitime adil bir şekilde ulaşamadığı, 12 yıllık eğitim sonunda, temel becerilere sahip bireyler yetiştiremeyen bir eğitim sistemi ile yol almaya çalışıyor.
NOT: Raporun tamamı, 4 alanda yapılan çalışmaları kapsıyor: 1. Nitelikli Eğitimi İncelemek İçin Temel Göstergeler. 2. Eğitimde Yönetişim 3. Öğretmenler 4. Ekonomik Krizler ve Eğitim. Ben sadece 1. Çalışma alanı üzerinde durdum. Bu rapor, eğitim topluluğunu oluşturan öğretmenler, öğrenciler, okul yöneticileri, eğitim destek personeli, veliler ve dış paydaşlar tarafından mutlaka okunmalı tartışılmalı.
Eğitim Reformu Girişimi’ne ve raporu hazırlayan eğitimcilere teşekkür ederim.