Kıraathane de “okuma evi” anlamına geliyor. Bu mekânlar bilinen kahvehanelerden farklıydı. Buralarda aydın kişiler toplanır; gazete, mecmua okur, siyaset ve sanat tartışmaları yapardı.
Zamanla normal kahveler de “Kıraathane” adını aldı. Fakat bu mekânlar sıradan insanların toplandığı, sigara, çay, kahve içilen; iskambil, tavla, dama, okey oynanan yerler olmaktan kurtulamadı. Kitap gazete, dergi buralara hiç girmedi. 1980 askeri darbesi döneminde kahvehane sahiplerine, gazete alma zorunluluğu getirilse de bu uygulama pek tutmadı.
Millet Kıraathanesi:
“Eylül! Nerden geliyorsun bu hafta sonunda böyle, sırtında okul çantası?
“Millet Kıraathanesi’nden…”
“Kıraathane mi? Ne işin var senin kıraathanede? “
“İnci arkadaşımla ders çalıştık dede.”
“Bugün cumartesi. Ders çalışacaksanız, kütüphaneye gitseydiniz.”
“Dede, gittiğimiz yer de kütüphane.”
“Yapma ya!”
Şaka gibi değil mi? Fakat şaka değil. Gerçekten bu sahne yaşandı ve ondan sonra millet kıraathanesini merak etmeye başladım. Bugün (6 Kasım 2024) Mustafakemalpaşa Belediyesi Necip Fazıl Kısakürek Millet Kıraathanesi’ni ziyaret ettim.
Balıkesir Caddesi üzerinde bulunan, Yeşil Cami’nin altında açılmış bu millet kıraathanesi. Açılış tarihi Mart: 2019. Giriş kapısındaki duyuru notunda, pazar günleri hariç, her gün saat 08 – 21 arasında açık olduğu yazılı. İçeri girince temiz, sessiz bir bölümde dokuz masa görüyorum. Masalar da sessizce ders çalışan öğrenciler… Önlerinde bilgisayarları, tabletleri, defterleri ve kitapları… Sessizce ders çalışıyorlar.
Bir masada görevli bir bayan oturuyor. Arkasında köşede bir çay ocağı… Yaklaşıp kendimi tanıtıyor ve kendisinden ortamla ilgili bilgiler almak istiyorum. Anlattığından anlıyorum ki, burası Mustafakemalpaşa Belediyesi’nin bir hizmet alanı. Kendisi ve kendisiyle dönüşümlü olarak çalışan diğer bayan arkadaşıyla birlikte her ikisi de belediye personeli. Şu an içinde bulunduğumuz bölüm: etüt salonu… Bu bölümdeki öğrencilerin, çalışırken aldıkları çaylar ve kekler belediyece ücretsiz veriliyor. Ayrıca kendileri isterlerse kendi neskafelerini burada kendileri hazırlayıp içebiliyorlar.
Yan bölümün girişinde “Okuma Bölümü” yazıyor. Oraya geçiyorum. Duvar boyunca uzayıp giden kitaplıklar dikkatimi çekiyor. Yakından inceliyorum. Oldukça zengin bir kütüphane. İçerde 18 masa sayıyorum. Burada da yine öğrenciler var. İlk bölümdeki gibi önlerinde bilgisayarları, tabletleri, kitapları, sessizce ders çalışıyorlar. Bu bölümde bir şeyler yemek veya içmek yasak. İsteyen diğer bölüme geçip bu ihtiyacını karşılayabiliyor. Kimseyi rahatsız etmeden iki fotoğraf alıp etüt salonuna geçiyorum. Görevlinin ikram ettiği bir bardak çayı içtikten sonra teşekkür edip sessizce ayrılıyorum.
Millet Bahçeleri ve millet kıraathaneleri, AKP döneminde hayata geçirilen projelerdi. Muhalefet belediyelerinin de bu projelere sahip çıkması, bu halkçı kurumları yaşatması takdir edilecek bir durum. 2018’de Hatay’da halka seslenen R.T. Erdoğan ne demişti: “İnşallah yeni bir adım daha atarak, millet kıraathanelerini de kuracağız. Buralarda iskambil oynanacak değil, kitaplarla döşeli, içeride çayı keki olacak; gençlerimiz yaşlılarımız gelecek hem kitabını okuyacak hem ücret ödemeden kekini alacak, çayını içecek.”
2019’da, evinde rahat bir çalışma ortamı bulamayan çocuklarımıza, böyle temiz ve güvenli bir çalışma mekânı açan AKP’Lİ belediyemize ve bu kurumu bugün, aynı titizlikle koruyan ve yaşatan CHP’Lİ belediyemize teşekkür ederim. Çocuklarımızı gönül rahatlığı ile gönderebileceğimiz bu kurumu, çok önemsiyorum. Çocuklarımızın buraya gerçekten çalışmak için geldiklerine inanıyor ve kendilerine başarılar diliyorum. Bu çocuklara bir anne şefkati ile yaklaşan ve kurumun temizliğine ve düzenine gösterdikleri dikkat ve özen için görevli bayan personele de ayrıca teşekkür ederim.