YAZARLAR

Nâzım Hikmet'in Oğlu Mehmet Nâzım

Hikmet Nâzım Bey'in 1902-Selanik doğumlu oğlu Nâzım Hikmet hiç şüphesiz, 20. Yüzyılın en büyük şairlerinden biriydi ve hâlâ da öyle.

Abone Ol

Bugün şairin şiirlerinden, siyasi düşüncesinden, mahpusluğundan, aşklarından değil, sadece oğlundan ve nasıl bir baba olduğundan söz etmek istiyorum.

Hayatında iki MEMET vardır Nazım Hikmet’in… Biri: üvey oğlu: Memet Fuat… Diğeri öz oğlu: Mehmet Nâzım… Nâzım Hikmet, ikinci evliliğini kız kardeşi Samiye’nin arkadaşı, Hatice Pirayende ile yaptı. Piraye, 16 yaşında iken Bursa’da tanıştığı Vedat Örfi ile evlenmiş ve bu evlilikten iki çocuğu olmuştu: oğlu Memet ve kızı Suzan…

Piraye iki çocuğu ile kayınpederin evinde yaşarken; eşi Vedat, ünlü bir şarkıcı ile piyanist olarak Paris’e gitmişti. Oradan Mısır’a geçen ve Mısır sinemasının kuruluşunda görev alan kocasını, dört yıl bekleyen Piraye, onun dönmeyeceğini anlayınca, kızını kayınpederine bırakıp oğlu Memet’i yanına alarak, baba evine döndü. Nazım’la tanışmaları da bu dönemde oldu. Eşinden henüz resmen boşanmamıştı; ama Nazım’ın ısrarı üzerine birlikte yaşamaya başladılar. 1932’de kocası Vedat, dört yıl sonra İstanbul’a dönünce, Piraye kocasından resmen boşandı. Oğlu 4, kızı, 6 yaşındaydı.

Nâzım, 1933 yılı başlarında tutuklandı. 5 yıl hapse mahkûm oldu.  Cumhuriyet’in 10. Yılında çıkartılan afla, hapisten çıktı. 31 Ocak 1935’te Piraye ile Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde evlendi. 1936 yılında, yeni eve taşındılar çocuklar Robert Kolej’e kaydedildi. Fakat bu mutluluk fazla sürmedi. 29 Ocak 1938’de Nâzım gözaltına alınarak Ankara’ya götürüldü. Yargılandığı iki ayrı davadan toplamda 28 yıl hapse mahkûm edildi.  

12 yıl 7 ay bilfiil yatılan o uzun hapislik yılları; İstanbul, Çankırı, Bursa cezaevlerinde geçti. Piraye, onun gittiği her ile gitti. Onu hiç ihmal etmedi. Nâzım en duygulu mektuplarını ve en güzel aşk şiirlerini bu dönemde Piraye için yazdı.  Fakat 1948’de Bursa Cezaevi’nde kendisi ziyaret eden dayısının kızı Münevver’i görünce, Nâzım Hikmet bu kez, ona âşık oldu. Münevver de ona… Fakat bir sorun vardı. Münevver ünlü bir ressamla evliydi ve üstelik bir de kızı vardı… Nâzım da hâlâ Piraye ile resmi nikâhlıydı. Yeni âşıklar, eşlerinden boşanarak, hayat yolunda beraber yürümeye karar verdiler ve bu kararlarını eşlerine de açıkladılar. Piraye, bu beklenmedik yeni durum karşısında âdeta yıkıldı. Ressam koca ise boşanmak istemedi. Fakat onlar her şeye karşın Bursa cezaevinde görüşmeye devam ettiler.  

Nâzım Hikmet, 1950’de hapisten çıkınca, Münevver Hanım’la yaşamaya başladı. Piraye Hanım, 23 Mart 1951’de Kadıköy 2. Asliye Mahkemesi kararı ile Nâzım Hikmet’ten boşandı. 26 Mart 1951’de yeni eş, Münevver Hanım, Nâzım’dan olan oğlu Mehmet Nâzım’ı dünyaya getirdi. Aynı günlerde Nâzım askere alınmak istendi. 48 yaşındaydı. Polis takibindeydi, Sabahattin Ali’nin öldürülmesi, kendisinin de öldürüleceği korkusunu tetikleyince, eşini ve 3 aylık oğlunu arkasında bırakarak 1951’de Sovyetler Birliği’ne kaçtı.

Demokrat Parti hükümeti tarafından vatandaşlıktan çıkarıldı. O da dedesinin ülkesi olan Polonya’ya giderek oradan vatandaşlık aldı. Bir şiirinde oğluna şöyle seslenmişti. “ Karşı yaka memleket / Sesleniyorum Varna’dan / İşitiyor musun / Memet! Memet!... Karadeniz akıyor durmadan / deli hasret, deli hasret / Oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun / Memet!.. Memet!..” Mehmet onu hiç işitmedi. Yurt dışında yazdığı şiirler, oğluna aldığı oyuncaklar ve “Kalbinin kızıl saçlı bacısı” Münevver’e yazdığı o aşk kokulu mektuplar, hiçbir zaman, Türkiye’ye sokulmadı.

1961 yılında, Münevver Hanım, sürekli polis tarafından izlendikleri için, oğlu Mehmet Nâzım’ı da alarak, ünlü bir İtalyan yayıncını özel yatı ile Ayvalık’tan gizlice İtalya’ya gitti. Oradan Nâzım’ın büyük dedesinin memleketi olan Polonya’ya geçti. Varşova’da Nâzım’la buluştular. Fakat Nâzım, başka bir kadınla  evlenmişti. Kendisinden 30 yaş küçük: “Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi”  Vera Tulyakova ile…

Münevver Hanım, oradan Fransa’ya geçti. Daha önceden bildiği ve eğitimini orada aldığı için Fransa’yı da Fransızcayı da çok iyi biliyordu. Orada, bir Fransız’la evlendi. Nâzım’ın: “Şu 1941 Yılında” “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” ve “Memleketimde İnsan Manzaraları” adlı kitaplarını Fransızcaya çevirdi. 16 Mayıs 1998’de Fransa’da öldü.

Mehmet Nâzım, Fransa’da eğitimini tamamladı. O ressam olarak tanındı, sergilere katıldı, babası hakkında hiçbir yerde konuşmadı. 16 Ekim 2018’de 67 yaşında Paris’te öldüğü haberini ressam arkadaşı Utku Varlık’ın bir sosyal medya paylaşımından öğrendik. 1963’te Moskova’da ölen Nâzım Hikmet, ölmeden önce hazırladığı vasiyetinde, servetinin %75’inı öz oğlu Mehmet Nâzım’a bıraktığını belirtti.