Burada, okumak eylemini eğitim anlamında değil sadece “kitap okuma” anlamında kullanıyorum. Biliyoruz ki “Niçin okuyoruz?” sorusunun, tek bir yanıtı yok. Her okur, farklı bir amaçla okur.
Bülent Eczacıbaşı, Yapı Kredi yayınları tarafından yayımlanan “Aklınızda Bulunsun” adlı deneme kitabında şöyle bir olay anlatır: “Üniversiteye başladığım günlerde ilk iş olarak “Kitap Kulübü’ne” kaydolmuştum... Kitapların tartışılacağı ilk toplantıda moderatörlük yapan hoca mı öğrenci mi kestiremediğim genç bir kadın, bir soru sordu: “Niçin bu kulübe üye oldunuz? Niçin okuyorsunuz? “
Herkes kendine göre bazı yanıtlar verdi. Ben de çağdaş İngiliz edebiyatını tanımak istediğime dair bir şeyler söyledim. Moderatör: “insanlar farklı nedenlerle okur” dedi ve ekledi. “Kimi hoşça vakit geçirmek için, kimi dünyasından kaçmak için… Kimi gevezeliğine malzeme arar, bilgiçlik taslamak için okur; kimi yazabilmek için kimi öğrenmek için okur. Benden size tavsiye: sadece daha iyi düşünebilmek için okuyun.”
Çok çarpıcı bir öneri. Kendim, düzenli olarak okuyan bir kişiyim. Bu ilçede okuyan pek çok insanın olduğunu da biliyorum. Sık sık kitabevlerini geziyor ve gözlemliyorum. Antares Kafe&Kitap’ta olsun Atlas Kitabevi’nde olsun, her tür kitabı bulmak mümkün. Olmasa da sizin için sipariş verip en kısa zamanda getirtebiliyorlar.
Ortaokul ve lise çağındaki gençlerin kitaba olan ilgisi, sevindirici bir durum. Fakat daha çok kız öğrencileri görüyorum kitap raflarının başında. Kabul ediyorum, kitaplar oldukça pahalı, aile bütçeleri ise sınırlı. Bazen bir öğrencinin arkadaşına: “Bu kitabı okumayı çok istiyordum” diyerek heyecanla raftan o kitabı çekip aldığını, fakat fiyatını öğrendikten sonra, üzülerek o kitabı aldığı yere bıraktığını görüyorum.
Böyle bir durumla karşılaştığımda şunu düşünüyorum. Her okulda bir kitap kulübü kurulmalı. Kitap okuyan çocuklar okuduklarını, bu kulüpte Türkçe / Edebiyat öğretmenleri gözetiminde arkadaşları ile paylaşmalı. İnsan tüketerek değil, üreterek varoluşunu gerçekleştirir.
Unutmayalım ki bu tür kulüpler, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırır. Çocuklar, daha sosyal, daha kültürlü bireyler olarak topluma katılır. Farklı kültürleri ve yazarları tanıma olanağı bulur. Topluluk karşısında kendini rahatlıkla ifade edebilme, eleştirel düşünebilme ve olaylara farklı açılardan bakabilme becerisi kazanır.
Düzenli okuyan yetişkinlerin de üye olabilecekleri “Okuma Kulüpleri” veya “okuma gruplar” olmalı. Okunan kitaplar, grupta, farklı bakış açılarıyla değerlendirilmeli.
Konfüçyüs ne diyordu? “Bende bir yumurta var, sende de bir yumurta var, Sen elindeki yumurtanı bana veriyorsun ben de sana. Hâlâ, birer yumurtamız var. Şimdi, sende bir bilgi var. Bende de bir bilgi var. Sen bilgini bana veriyorsun, ben de sana. Şimdi ikimizin de ikişer bigisi var.” Çok mantıklı değil mi? Bilgi de tıpkı sevgi gibi, paylaşıldıkça çoğalır. Okuyalım, okutalım ve daha da önemlisi, okuduklarımızı paylaşalım.