Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gezmesek da Tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür
Şiir: Ahmet Kutsi Tecer / Beste: Münir Ceylan
Münir Ceylan tarafında, “çocuk şarkısı” olarak bestelenen bu şiiri, Ahmet Kutsi Tecer,1931 yılında, babasının doğduğu, Apçağa Köyü’nü düşünerek yazdı. Hâlâ, ilkokullarda çocuklara öğretilen, filmlerde kullanılan bu çocuk şarkısını bilmeyen yoktur. Fakat Ahmet Kutsi Tecer’in yeterince bilinip tanındığını söyleyemem. Bu nedenle, bugünkü yazımda, şairliğinden ziyade, öğretmen, oyun yazarı, folklor araştırıcısı ve siyasetçi kimliği ile öne çıkan bu değerli kültür insanını tanıtmak istiyorum.
Ahmet Kutsi, Kudüs Düyunu Umumiye Müdürü Abdurrahman Efendi ile Hatice Hanım’ın dört çocuğunun en küçüğü olarak, 1901 yılında Kudüs’te dünyaya geldi. Aile aslen, Eğin’e bağlı Apçağa köyündendir. Önceleri Malatya’ya, ardında Elâzığ’a ve son olarak da Erzincan’a bağlanan Eğin ilçesinin adı, Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal’e atfen, “Kemaliye” olarak değiştirildi.
Ahmet Kutsi, ilköğrenimini babasının yeni görev yeri olan Kırklareli’nde, orta öğrenimini ise parasız-yatılı olarak okuduğu Kadıköy Sultanisinde tamamladı. Ardından, gittiği 2 yıllık Halkalı Yüksek Ziraat Mektebinden mezun olduğu yıl, Yüksek Öğretmen Okulu sınavını kazanarak Darülfünunun Felsefe Bölümüne kaydoldu. İkinci yılın sonunda öğrenimine ara vererek biyoloji eğitimi alması için devlet bursu ile Fransa’ya gönderildi. O, Paris’te biyoloji eğitimi almak yerine Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde felsefe derslerini takip etti. Bir yandan da kütüphanelerde, halk kültürü üzerine araştırmalar yaptı.
İstanbul’a dönüp, eğitimi tamamlayıp, darülfünundan mezun olunca, edebiyat öğretmeni olarak Sivas Lisesi’ne atandı. Aynı okulda, müzik öğretmeni olan ve kendisi gibi, halk kültürüne gönül vermiş, Sivas köylerinde halk türküleri ve halk hikâyelerini derleyen Muzaffer (Sarısözen) Beyle karşılaştı. Fikirleri ve zevkleri ayni olunca, kısa sürede anlaşıp kaynaştılar. Birlikte, 5-7 Kasım 1931’de “Halk Şairleri Bayramı” etkinliği düzenlediler. Yarışmada birinci olan Âşık Veysel yanında; âşıklar: Suzani, Ruhsati, Meliki, talibi gibi birçok halk ozanının yolunu açmış oldular. Bununla yetinmeyip bir de “ Halk Şairlerini Koruma Derneği” adıyla bir dernek kurdular.
Bir yıl sonra Ahmet Kutsi, Sivas Maarif Müdürlüğü’ne atandı.Müdürlüğün yanı sıra, bir yandan liselerde, edebiyat ve felsefe derslerine girmeye bir yandan da Sivas Halkevi’nin başına geçerek, köylerde halk odaları açmaya devam etti. Soyadı kanunu çıkınca, Deliktaş köyünden Âşık Ruhsatî’nin şiirinde geçen Tecer Dağı’nın adını kendisine soyadı olarak seçti.(1934)
Aynı yıl terfi ettirilerek, Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Şube Müdürlüğü görevine getirildi. Beş yıl kaldığı bu görevde Devlet Konservatuvarı kurucu ekibinde görev aldı. 1937 yılında öğretmen Meliha Hanım’la evlendi, iki çocukları oldu.
Beşinci yılın sonunda Yükseköğretim Genel Müdürü olunca, Sivas Lisesi’ndeki arkadaşı Muzaffer Sarısözen’i, Devlet Konservatuvarı Folklor Arşiv Şefliğine getirdi. Böylece onun ülke genelinde derleme çalışmaları yapmasını sağlamış oldu. Sarısözen 1937-1957 yılları arasında, yetkin kişilerden oluşturduğu ekiplerle birlikte, ülke genelinde, sayıları 10 binlere varan türkü ve halk hikâyesi derledi. Türküleri notaya geçirerek TRT arşivine kattı. Türkülerimizin yörelerini ve kaynak kişilerini bizler, bugün ondan öğrendik.
Ahmet Kutsi Tecer ise Karacaoğlan ve Yunus Emre üzerine araştırmalar yaptı. Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Yazılan Bozulmaz, Bir Pazar Günü ve Satılık Ev adlı tiyatro oyunlarını yazdı. Şiirlerini “bütün şiirleri” adıyla tek kitapta toplayarak yayımladı. Ülkü ve Yücel dergileri ile Ulus Gazetesinde yazılar yazdı. 1947’de Paris Kültür Ataşesi ve Öğrenci Müfettişi olarak görev yaptı.
1941 ve 1945’te iki dönem, Seyhan (Adana) ve Urfa milletvekili olarak seçildi. İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’nde Estetik; Gazetecilik Enstitüsü’nde halk edebiyatı dersleri verdi. İstanbul Eğitim Enstitüsü öğretmeni iken, 1966 yılında emekli olan Ahmet Kutsi Tecer, 23 Temmuz 1967’de İstanbul’da tedavi gördüğü hastane de öldü. Kendisini rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Fotograf: Fatih Zeybek