Yücel Kaydı (1958)… İlçemizin en üretken insanlarından biri… Müziğe karşı olan tutkusu, Anadolu kültürüne olan bağlılığı, ödün vermez sanatçı kişiliği ve örnek insanî duruşu ile her zaman takdir ettiğim, sevdiğim ve saygı duyduğum iyi bir dost…
Yıl 1987… Türkiye’de özel televizyon ve radyo yayınlarının serbest bırakıldığı o yıl, İlçede ilk kurulan radyo, Paşa FM oldu. Tekel Bayırı’nda üç katlı betonarme bir bina. Kaba inşaatı henüz tamamlanmamış. O binanın çatı katına inşa edilmiş iki kişinin zor sığabildiği küçük bir barakadan yayın yapıyoruz. Kartal yuvası gibi bir yerdeyiz. Güçlü bir rüzgâr esse, alıp götürecek bizi. “Ozanlarımız ve Türkülerimiz” adlı bir program hazırlayıp sunmaya çalışıyorum.
Her programda bir halk ozanını ele alıyor; onu, hayatı, eserleri ve edebi kişiliği ile tanıtmaya çalışıyorum. Aralarda da o ozanımızın türkü formatında bestelenmiş şiirlerini dinletiyorum. Benim programım bitmek üzere iken Yücel Bey çıkıp geliyor. Koltuğunun altında bir yığın dosya ile. Kendisinin hazırlayıp yine kendisinin sunacağı programın adı: “Türk Musikisi ve Bestekârları Tarihi.” İşte o günlerde başlıyor tanışıklığımız.
Sonra Dost FM ve 1001 FM girdi devreye. Oralarda da bir süre programlara devam ettik. Ardından Kültür Sanat Derneği kurulunca, yollarımız ayrıldı. Biz dernek çatısı altında Tiyatro oyunları sergiler, bağlama kursları açar, THM konserleri için korolar hazırlarken; Yücel Bey de halk eğitim merkezi veya belediye adına müzik çalışmalarına yoğunlaştı. Bir ara tasavvuf müziği korosu bile hazırladı. Birkaç tür müzik aletini çalabilen Kaydı, zaman zaman korist ve solist olarak da sahnelerde yer aldı. TRT’den emekli saz sanatçısı Ruhi Günal ve İlköğretim müdürü Cemalettin Tunaboylu’nun rahle-i tedrisinden geçmişti ne de olsa.
O, meslek lisesi mezunuydu. Tüm eğitimi bundan ibaretti. Yani akademik bir unvanı yoktu. Fakat bir akademisyen kadar, Türk Musiki Tarihi üzerine bilgi sahibiydi. O bir otodidaktı. Yani, kendi kendini eğitmiş bir insandı. Besteler yapan, ilçemizden, TRT’de adına tanıtım programı hazırlanan ilk ve tek kişiydi. Şu sıralarda Mkp Belediyesi, Murat Uzgur Engelsiz Yaşam Merkezi’nde engelli çocuklarımıza, müzik eğitimi veriyor.
18 Ağustos 2021de çalıştığı kurumu ziyaret ettim. İşte, orada edindiğim izlenimler:
Merkezin bahçesine girince, ilk gözüme çarpan yukarıdaki otizm birimi adlı yeni bina oldu. Üç yıl önce bu merkez açılışı yapıldığında buradaydım, bu bina yoktu. Böyle bir bölümü ilçemize kazandırdıkları için, Saliha ve Halil Kanar çiftine teşekkür ederiz. Buraya sadece Yücel’in engelli çocuklara nasıl müzik eğitimi verdiğini izlemek amacıyla gelmiştim. Fakat O, daha ben gelmeden, benim Paşada gazetesinden geldiğimi, buradaki çalışmalarla ilgili bir inceleme yapacağımı, fotoğraflar çekeceğimi söylemiş. Bunun üzerine, personel sorumlusu öğretmen arkadaşımız durumu Belediye Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne iletmiş. Müdürlük, fotoğraf çekebilir, gerekiyorsa çekim de yapabilir demiş. Personel sorumlusu bu bilgiyi bana aktarınca ziyaretin amacı değişiverdi
Yücel beyin rehberliğinde, diğer öğretmenlerle kısa birer görüşme yaptım. İlk görüştüğüm kişi, Otizm birimi görevli öğretmeni
Sedat Şenkuyumcu oldu. Kendisinin asıl alanı sosyoloji. Fakat o, İbn-i Sina’da sınıf öğretmeni olarak görevli. Tohum Otizm Vakfı’nın ücretsiz ve herkese açık olan programına katılarak pedagojik formasyon aldığını belgelediği için burada ücretli olarak çalışma önerisi almış. Öz-bakım özellikleri olan öğrencilere destekleyici eğitim veriyor. Sabah 20-30 dakikalık bir yürüyüşle başlayan çalışma, tüm kas gruplarını çalıştıran egzersizlerle devam ediyor. Sonra basketbol, voleybol, masa tenisi vb. sportif etkinliklere geçiliyor.
Geçiyoruz resim öğretmeni
Duygu Dal Onat’ın odasına. Üç yıldan beri burada çalışıyor. 18 öğrenciyi dönüşümlü olarak alıyor. Şu an öğrenci yok; ama öğrencilerin çalışmalarından örnekler göstermek istiyor. Hep o önyargıların esriyiz ya. Kendimce engelli çocukların kargacık burgacık resimlerini getirecek diye bekliyorum. Fakat örnekleri masanın üzerine yayınca o düşüncelerimden ötürü bir utanç duyuyorum. İyi ki içimden düşünmüşüm. Yukarıda iki örnek sunuyorum. Çok daha güzel çalışmalar olduğunu bilmenizi isterim. “Bu çocukların %80’i daha önce eline kalem almamış.” Diyor. Ayrıca çocuklarına refakat eden büyüklere de resim kursu verdiğini anlatıyor. Her tür çalışma var: Kara kalem, guaj boya tekniği, alan boyama vb.
Karşı masada El Sanatları Öğretmeni
Filiz Erdem bir öğrencisiyle çalışıyor. O da 3,5 yıldan beri burada… Ahşap boyama, boncuklu çiçek yapma sanatı, makrome, takı tasarımı ve filografi çalışmaları yaptırıyor. Bize farklı bir şey anlatıyor: “Buradaki çocukların ve ailelerin eğitim sürecinde ceplerinden çıkan hiçbir şey yok. Bu kurum kendi kendini finanse ediyor. Yıl- sonunda sergilenen çalışmaların geliri ile işler dönüyor. Bir tür döner sermaye. Bazen biz öğretmenlerin katlısı bile oluyor. Ama ailelere kesinlikle hiçbir yük bindirilmiyor.”
Sırada kim var? Öğretmenliğinin yanı sıra personel işleri sorumlusu da olan
Hülya Acar Kenarlı… Daha önce halk eğitim merkezinde ve BUSMEK’te de çalışmış, deneyimli bir öğretmen. Öğrencilerin kayıt işlemlerinden ve raporlarından, kısaca tüm personelden sorumlu. Mısır kabuğu çalışmalarından, Qulinq çalışmasından ve titanyum nakışından örnekler sunuyor. Hepsi birbirinden güzel ve değerli çalışmalar.
Spor çalışmalarını yürüten öğretmen,
Hikmet Altıntaş’ın o an dersi yok. Kendisine telefonla ulaşarak bilgi alıyorum. O da üç yıldan beri burada çalışıyor. Ancak haftada üç gün bu kuruma gelebiliyor. Diğer günlerde, kapalı spor salonunda kız voleybol takımını çalıştırıyor.
Müzik öğretmeni
Yücel Kaydı, iki öğrencisini almış karşısına cümbüşünü konuşturuyor yine. Şarkıyı onlarla birlikte söylüyor. Söylediği şarkı: “Ali Baba’nın bir çiftliği var.” Çiftliğinde inekleri var deyince, duruyor. O sesi öğrencisinin çıkarmasını bekliyor. “Hadi, inek nasıl ses çıkarır?” diye üsteleyince öğrenci hemen ses veriyor “Miyav!” “Olmadı" diyor, Yücel Bey: "O kedi sesi.” Diğer öğrenci doğru sesi buluyor ve "Mööö" diye seslenince, herkes gülüşüyor.
Şimdi, öğle arası… Öğretmenler dışarıdan yemek siparişlerini vermeye başlıyorlar. Yücel Bey’le otururken hizmetli Nuray Dadak geliyor. Siparişler önceden verilmiş olmalı. Yücel Bey'e çay, bana bol köpüklü Türk kahvesi… Son zamanlarda gördüğüm en güzel, en anlamlı ikram bu. Eline sağlık Nuray Hanım’ın. Diğer hizmetli Ebru Üstün bugün yok. Onunla görüşemiyoruz.
Ziyaretin kısa olanı makbuldür derler. Ben de öyle yapıyorum. Artık veda zamanı... Tüm çalışanlara teşekkür ediyor, kendilerine başarılar ve sağlıklı günler dileyerek kurumdan ayrılıyorum.